Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '16

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe'de Déjà vu

Fenerbahçe'de Déjà vu
 

Fenerbahçe, her zaman olduğu gibi bir transfer sezonunu daha plansızca geride bıraktı.

 

Muhakkak ki, futbol takımlarında Transfer Komitesi’nin bulunmaması, yetenek avcılığından ziyade yetenek artıklarını izleyen vizyonsuz scott ekiplerinin varlığı ve dolayısıyla menajerlerin iştahını kabartan anlayışın yaygın oluşu, sadece Fenerbahçe’nin değil, tüm futbol kulüplerinin ve dolayısıyla Türk Futbolu’nun temel sorunudur.

 

Ancak konumuz gereği Fenerbahçe üzerinden ifade etmek gerekirse;

Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye tesisleşme yönünden çok şey kattığını ancak bunu sportif başarıya veya en azından bir istikrara kavuşturamadığını defalarca dile getirmeye çalışmıştım.

 

Fenerbahçe’nin, taraftar sayısı açısından, Türkiye’nin bir numarası olduğunu burada tartışmaya açacak ya da insanları teker teker sayacak değilim. Ancak şu bir gerçek ki; Fenerbahçe taraftarı, takımına verdiği maddi-manevi destekle ülkemiz sınırları içerisinde başı çeker, yurt dışında dahi önemli bir kitleye ulaşır. Bu sebepledir ki normal şartlarda takımın gelir elde etme problemi bulunmaz.

 

Buna rağmen yıllardır süre gelen plansız harcamalar, Fenerbahçe’yi Finansal Fair Play ile karşı karşıya getirdi. Buradaki kısıt; takımın transfer kazancı ile transfer yapabileceği ve 2016/2017 sezonu için en fazla 20 milyon EURO açık verebileceğidir. Bu inceleme ve takip süreci, 2019/2020 sezonuna kadar sürecek.

 

Buradan yola çıkarak; Fenerbahçe’nin transfer konusunda çok kısıtlı bir bütçeye sahip olduğu, bu nedenle transfer dönemini rakiplerine nazaran daha pasif geçirdiği söylenebilir. Ancak mali inceleme altında bulunan bu sezon ve önümüzdeki 3 sezon için takımı düzlüğe çıkarmak, gelir elde etmekle mümkün olabilir. Fenerbahçe yönetiminin oyuncu satarak gelir elde etme becerisi bulunmadığı için, başarıya odaklı gelir elde etme yolunda ciddi planların yapılması gereklidir.

 

Kısacası Fenerbahçe; Türkiye ve Avrupa’da ne kadar maç ve puan kazanırsa Finansal Fair Play dönemini o kadar rahat geçirebilir.

 

Ancak, bu planlama en geç 2016 Mayıs sonunda yapılmalıydı. Fenerbahçe Yönetimi ise daha 1.dk’da bu sorunlu sürece hatayla başladı. Takıma hiçbir katkı sağlamayacağı aşikar olan ve hatta takımın kimyasını bozan Vitor Pereira ile yola devam kararı alarak sezon öncesi transfer ve hazırlık dönemini heba etti.

 

Aslında, Mehmet Topuz’dan Maldonado’ya, Josico’dan Krasic’e kadar ismini saymakla bitiremeyeceğimiz transfer fiyaskolarını gerçekleştiren ve her sene yeni umutlarla taraftarın duygularını sömüren yönetim anlayışından da farklı bir şey beklenemezdi.

 

Aziz Yıldırım ve kurmayları; Pereira’ya 4 milyon EURO tazminat ödeme kaygısıyla hem koskoca transfer dönemini boşa geçirdi ve dolayısıyla önümüzdeki sezonu da riske attı, hem de Şampiyonlar Ligi’ne katılım payı olan 12 milyon EURO’nun kazanılması ihtimalini yok etti. Yetmedi, ilk iki haftada galip gelemeyen takımın 1.8 milyon EURO kazanamamasına neden oldu.

 

Fenerbahçe’nin gelir kaybı muhakkak ki bununla da sınırlı kalmayacak. Yeni Teknik Adam Dick Advocaat, takımı belli bir düzene sokana kadar kim bilir daha ne kadar puan kaybedilecek. Ayrıca taraftarın da takıma olan küskünlüğü beraberinde kombine ve Fenerium gelirlerine de sekte vuracak.

 

Takımına sahip çıkma ve maddi-manevi destek noktasında bir numara olduğunu belirttiğimiz Fenerbahçe taraftarı; yıllardır süregelen yönetim yanlışlarının farkında ve umut tacirliğinden fena halde sıkılmış durumda. Taraftarın bu tavrı; sadece, Fenerbahçe’de hiçbir teknik adama nasip olmamış bir kadro ile hiçbir başarı elde edemeyen, üstüne hatalı antrenman uygulamaları ile takımın fizik gücünü ve kondisyonunu da bozan Pereira faktörü değildi.

 

Aziz Yıldırım'ın fevri kararları sonucu göreve getirilen Pereira ve en az onun kadar yeteneksiz İsmail Kartal ile geçen son 2 sezonda, rakiplere altın tepsi ile sunulan kupalar; önceki yıllarda şampiyon hocalar Zico ve Ersun Yanal’ın gönderilmesi, Alex De Souza’nın takımdan gönderiliş şekli vs. gibi olaylara tuz biber olmuş oldu. (Takıma defansif özelliği dayatan Aykut Kocaman’ı burada saymıyorum)

 

Fenerbahçe taraftarı; takımı ofansif anlamda yönlendirecek bir oyuncuya mutlak ihtiyaç olduğunun ve Salih Uçan’ın bu bölgede henüz yeterli olmadığının farkında, Emre Belözoğlu’nun yerinin yeni kasa Selçuk Şahin olan Ozan Tufan ile doldurulamayacağının farkında, Caner Erkin ve Gökhan Gönül’ün yerinin 2. sınıf bekler Hasan Ali ve Van der Wiel ile doldurulamayacağının farkında, tıpkı bu işin aylar öncesinde, Pereira ile yürümeyeceğinin farkında olduğu gibi.

 

Bu takımın olmazsa olmaz ihtiyacı (8 ve 10 numara diye tabir edilen) ofansif orta saha oyuncularıdır. Daha fazla forvet oyuncusu alarak takıma daha fazla gol attıramazsınız. Burada Van Persie’yi savunacak değilim ama bu adama gol attıracak bir orta saha kurgusu olmadan eleştirmek de acımasızlıktır. İddia ediyorum, geçen yılı 26 golle gol kralı olarak tamamlayan Mario Gomez’i getirin, Fenerbahçe’de 10 gol dahi atamaz. Çünkü Fenerbahçe'de, forvet oyuncularına gol pası atacak bir ofansif orta alan kurgusu yok. Bu yüzdendir ki Fenerbahçe'de forvet oyuncusu olmak zor zanaattir.

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 296
: 6335
Kayıt tarihi
: 24.09.08
 
 

Bankacılığın stres ve yoğunluğundan fırsat buldukça, okumaya ve düşüncelerimi burada paylaşmaya ç..