Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '11

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'de Kocaman bir projenin umudu

Fenerbahçe'de Kocaman bir projenin umudu
 

Önce sportif direktörlüğü tartışıldı, insanların karşısına geçerek bunun ne demek olduğunu anlatmaya çalışıldı. Sonra da yıllarca büyük emekler vererek başına geçtiği Fenerbahçe futbol takımının teknik direktörü olduğu için sorgulandı, tartışması sürüyor.

Hatta takımın bugün geldiği başarı çizgisinde ona neredeyse hiç pay verilmiyor. Varsa yoksa Aziz Yıldırım’ın etkisi konuşuluyor, vurgulanıyor.

2001’de Mustafa Denizli Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşıdığı senenin sonunda Aziz Yıldırım’ın bu başarıdaki etkisinin üzerinde çok durulmuştu.

Özellikle 2004’de bu sezona benzer bir şekilde lider Beşiktaş’ın açık puan farkı gerisinden gelerek şampiyonluğa ulaşmasının ardından da Aziz Yıldırım’ın takım üzerindeki ağırlığı Daum’un teknik adamlığıyla kıyaslandı. (Oysa o Daum’un Türkiye’ye hediye ettiği taktik son 7-8 senedir futbolumuzun gündemindedir.)

2007’de bu sefer Zico döneminde 'Azizciline' devreye girdi.

Yani neredeyse Fenerbahçe’nin bütün başarısı Aziz Yıldırım’la ölçülüyor. Bu tarafından bakılırsa mutlu sona ulaşılma durumunda sayın başkanın adını Alex Ferguson ile birlikte anmaya başlayabiliriz.

Aziz Yıldırım bu kadar etkiliyse geçen sene ve 2006’da kaçan şampiyonluklarda neden aynı başarıyı gösterememiştir bu sanırım hiçbir zaman açıklanamayacak bir genellemedir.

Kuşkusuz sağlıklı düşünme şekli ve bakış açısı bundan farklı olmalıdır. Öncelikle bütün kurumsal yapıların belirli bir takım temel bileşenler tarafından desteklendiğini anlamak gerekiyor.

Futbolda bu bileşenlerin merkezinde futbolcular var. Onları teknik kadro yönetiyor. Her iki unsur yönetim tarafından gözetiliyor, eksiklikler gideriliyor, destekleniyor. Taraftar profesyonel futbolunun sunduğu ürünün tüketicisi, alıcısıdır. Onun olmadığı yerde profesyonellikten söz edemiyoruz. Son olarak bütün bu olup biteni yorumlayan, tarihe geçiren yorumcuları ve gazetecileri ekleyeceğiz.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, başarıya ulaşmış modellerinde bu beş temel unsurun uyum içinde çalıştığı kulüp yapılarını görürsünüz.

Bu beş bileşen başarıda ve başarısızlıkta birbirlerini destekleyen ve anlam katan canlı bir organizma gibi çalışırlar.

Bu senenin küme düşen ya da düşecek olanlar da dahil olmak üzere en başarısız kulübü tartışmasız Galatasaray’dır ve yukarıda saydığımız bütün bileşenleriyle birlikte toptan bir başarısızlıktan söz etmek gerekir.

Fenerbahçe ve Trabzonspor içinse bunun tam tersini söyleyebiliriz.

Ancak bu yapının ne kadar kırılgan olduğunu ve 90 dakika içinde darmadağın olabileceğini geçen sene Fenerbahçe’nin son maçı kazanamamasından sonra gördük. Futbol böylesine zayıf temeller üzerindedir aynı zamanda.

Bugün, Fenerbahçe’nin futbolda yakaladığı çizgiyi Aziz Yıldırım’a bağlayanların sezonun sonunda olası bir başarısızlıkta önüne kim gelirse hesap keseceğini çok iyi biliyoruz.

Aziz Yıldırım ve yönetim kurulunun Fenerbahçe’nin ikinci devre ile başlayan başarı çizgisinde etkisinin olmadığını söylemek de mümkün değildir. Ancak bütün hesabı tek bir yerde toplamak adil değildir.

Aykut Kocaman asla stajyer bir teknik adam değildir. Öncelikle şunu çok iyi biliyoruz ki fiilen 1998 yılından bu yana teknik adamlık yapmaktadır. Bu da yaklaşık 13 yıllık bir zamana yayılmış bir tecrübe veya kariyer demektir. Üzerine futbolculuğunu da koyduğunuzda ortaya çok önemli bir futbol adamı çıkmaktadır.

Elbette hiçbir şey beğenmez futbol kamuoyunun önünde Fenerbahçe gibi bir camianın teknik adamlığını yapmak hiç kolay değildir. Hatta başlı başına bir olaydır. Esas yönetim Aykut Kocaman’ı bu cadı kazanının içinde yalnız bırakmış olsaydı üzerine düşeni yapmamış olurdu. Kuşkusuz desteklenecekti.

Takım oyununda temel organların birbirlerini destekliyor olması sağlık belirtisi olarak algılanmalıdır.

Aykut Kocaman ismi ülkemizde öylesine saygın bir yerde durmaktadır ki teknik adamlığa geldiği günden bu yana futbol kamuoyunun değerbilir kişileri tarafından yürekten desteklendi. Yorumcu olmak her zaman her şeyi eleştirmek şekliyle algılanmamalı, uygulanmamalıdır. Yorumcu destek olarak işin bir tarafından tutmuş olur.

Kuşkusuz taraftarın doğru tavır alışı da desteklediği takımın başarıya ulaşmasında en önemli unsurlardan biri olur. Fenerbahçe-Bursaspor maçının sonunda Şükrü Saraçoğlu’nda yükselen destek sesleri bir anlamda Eskişehir’de Fenerbahçeli futbolculara yüklenmiş pozitif enerjiydi. Alex gibi oyuncular böylesi enerjiyi depoladıklarında etkinliklerini logaritmik olarak arttırıyorlar.

Son olarak futbolcuların olaya profesyonel yaklaşım göstermeleri, işlerini yapma çabası içinde olmaları başarının en temel anahtarıdır.

Aykut Kocaman böylesi bir yapının teknik adamıdır ve geçen sene tartıştığımız Kocaman bir Projenin taraftarın deyimiyle umududur.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..