Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Ekim '10

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe-Galatasaray Derbi Notları

Fenerbahçe-Galatasaray Derbi Notları
 

Bir hafta boyunca derbi ile yatıp kalkan futbolseverler en az maç öncesi olduğu kadar maç sonrasında da şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Bunda maçın berabere bitmesinin ötesinde başka faktörler de etken oldu.

Maçın berabere bitmesi iki takım için de sevinilecek bir durum değildir. Büyük takımlar her maçı kazanmak zorundadır (en azından beklenti o yöndedir) ve beraberlik onlar için puan kaybı demektir. Ancak bazen şartlar değişir ve beraberlik gerçekte olduğundan daha da değerli hale gelir.

Maç öncesini hatırlarsak Galatasaray’ın gol yemeden maçı bitireceğine kimse inanmıyordu. Hatta öyle ki tarihi bir fark bile bekleyenler vardı. Açıkçası Galatasaray’ın içinde bulunduğu durum bu düşüncelerin çok da absürt olmadığını göstermekteydi.

Öyle ya, teknik direktörünü değiştirmiş, birçok as oyuncusu sakat ve sakat olmayanların da formsuz olduğu bir takımdı Galatasaray. Takım uyumu kalmamış, saha içi ve saha dışı ilişkiler zayıflamış, yönetim içerisinde çeşitli problemler baş göstermiş, üstüne üstlük ard arda puan kayıpları yaşanmıştı.

Bütün bu ahval ve şerait içinde morali yerinde bir Fenerbahçe karşısına hem de Kadıköy’de çıkmak “altı üstü bir lig maçı” denilecek türden bir yaklaşımla ele alınacak bir durum değildi.

Bu koşullar altında maç başladığında herkes Fenerbahçe bastıracak Galatasaray savunacak diye beklerken tersi oldu; Galatasaray saldırdı, Fenerbahçe savundu.

Galatasaray kalabalık orta saha mücadelesi ile topa daha fazla sahip olan ve zaman zaman karşı kalede tehlikeler yaratan taraftı. Burada önemli olan takımın bütün halinde hareket ediyor oluşuydu. Top rakibe geçtiği anda en uçtaki adamdan başlayarak takım defans pozisyonu alıyordu.

Milan Baros’un yokluğunda forvette kimin olacağı merak konusu iken Pino’nun oynayacağı öğrenildiğinde merak edilen şey performansı oluyordu. Dakikalar ilerledikçe görüldü ki Pino kendisini eleştirenleri (ben dahil) terse yatırmıştı. Etkili ve istekli bir oyun ile Fenerbahçe defansını sürekli rahatsız etti. Son vuruşlarda daha usta olsa ve Gökhan Gönül çizgiden o topu çıkarmasa günün ve derbinin kahramanı olabilirdi.

Elano da performansı ile bizleri şaşırtırken Rijkaard ile ilgili soru işaretlerini daha da belirginleştiriyordu. Elano böyle oynayabiliyorsa ilk 11’de daha önce olmaması sorgulanmalıydı. Bizler takımı antrenmanda göremediğimiz için yorumlarımızı maç performanslarına göre yapabiliyoruz. Görünen o ki Elano ile Rijkaard uyumsuzluğu varmış ve bundan en çok zararı da takım görmüş.

Misimoviç ise beklentinin (klasına yakışan üst düzey bir performans) altında kalan bir oyun kalitesi sergiledi. Hagi’nin gelişiyle pozitif yönde etkileneceklerin başında geleceğini düşündüğüm futbolcu şimdilik bu beklentiyi boşa çıkarmış gibi. İlerleyen haftalarda kendini gösterme fırsatını değerlendireceğini ümit ediyoruz.

#

Maçın ilk yarısında Galatasaray için olumlu olan bu görüntü ikinci yarıda Fenerbahçe lehine değişti. Bu kez topa daha fazla sahip olan ve daha olumlu kullanan Fenerbahçe olmuştu.

Burada Galatasaray’ın önceki maçlardan kalan bir takım kötü alışkanlıklarının ortaya çıkması büyük rol oynadı. Sürekli gol yiyen bir takım olarak defansta hakim olan “aman top buradan bir gitsin de” düşüncesiyle gelen her top bilinçsizce ileri vurulunca Fenerbahçe sürekli atak tazeleme imkanı buluverdi. Bir süre sonra defanstan yine oyun kurma düşüncesi ile bu zaaf giderilmiş oldu.

#

Orta alanda uzun zamandır takımın yükünü çeken Ayhan yine canla başla oynarken zaman zaman gereksiz hareketleriyle eski alışkanlıklarından da büsbütün vazgeçmediğini gösteriyordu. Lorik Cana geldiği zamandan beri en iyi oyununu oynadı. Mustafa Sarp da yine beklenen kalitede bir oyun sergiledi.

Defans hattına gelince Lucas Neill iyi oynadığı maçta gereksiz sertliklere başvurdu. Özellikle ikinci yarıda üstelik sarı kartı da varken yaptığı kartlık fauller kalitesine ve klasına yakışmayan ucuz taktiklerdi. Umalım da bundan sonra bu tip gereksiz faullerle güzel oyununa gölge düşürmesin.

Yılmayan savaşçı Servet ise zaman zaman ağır kalmasına rağmen yerinde müdahalelerle tehlikeleri savuşturdu. Birkaç kez arkasına adam kaçırdı. Bir tanesinde kalkan yanlış ofsayt bayrağı kurtarıcısı oldu.

Kısacası mücadelesi ve heyecanı bol olan ancak pozisyon yönünden fakir kalan bir derbi oldu. Gol olmaması maçın ve takımların kötü olduğunu göstermez çünkü futbolda her zaman kazanılmaz! Mücadelesi ile zevkli, skoruyla iki tarafı da mutlu eden bir derbi izledik…

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara