- Kategori
- Futbol
Fenerbahçe'nin Marsilya maçındaki son 20 dakikadaki perişanlığı

Oyuncular da değişse, transferler de de yapılsa, ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarındaki hüsranı aynen devam ediyor çünkü 3 senedir başarısızlığı kanıtlanmış Teknik Direktör değişmiyor.
Fenerbahçe dışarıda puan alamıyor, Kadıköy’de yenemiyor.
Hayır... Son saniyede yenen gol için elbette üzgünüm ama son 25 dakikadaki görüntü, bu takımın maç kazanmasının nasıl tesadüflere kaldığını bağırıyor adeta. Bunu görememek, lig maçlarında dahi bunu anlayamamak endişe veriyor.
Bir Teknik Direktör bir maçın önüne nasıl geçebilir, nasıl yanılgıya düşebilir ve böyle bir avantajı nasıl kaybedebilir ve o değişiklikliklerden sonra o show yapan taraftar, nasıl maçı yüreği ağzında bir basketbol maçındaymışcasına saniyeleri sayar, nasıl bir ıstırap çeker hep beraber gördük.
Umarım Sevgili Aykut Kocaman da görmüştür.
Maçtan önce sorsalardı 2-2 lik sonuca ne dersin diye? İyidir derdim ama böylesine bir skordan sonra, tam kazandık derken beraber kalmak, şaşırtıyor, üzüyor.
Mersin maçındaki zorlanma nedeniyle zaten hiç umudum yoktu ama 2-0 sı yakalamıştı takım. Alex çıktı, Sow çıktı. Takımın da çivisi çıktı. Ben olsam. Bem bu takımın hocası olsam, iyi giden bir oyunda Alex’i de, Sow’u da bayıltana kadar oynatırım. Oynatırım çünkü oyun dengede gidiyor. BU değişiklikler 60 lı dakikalarda olmaz. Bu değişiklikler 80 li dakikalarda olacak değişikliklerdir.
Bu Bienvenü isimli genç acemi futbolcu ile Mousa Sow arasında dağlar kadar fark var. Bu değişikliği hiç ama hiç anlamadım. Bir de Miereles’in ne oynadığını!
Aslında sorun yine de isimlerde değil. Mesela maçın en iyisi Volkan’dı ama o son saniye golünün vebali de ona aitti. Ellerini kullanma avantajı, bir kalecinin en büyük avantajıdır ve kornerlerde siz bu avantajını kullanmazsanız, ya da tereddüt ederseniz, golü yersiniz. Eğer sevgili Volkan o topa çıksa, gövdesi bile yeterdi, elleri değil ve maç orada biterdi.
Benim bu takımda gördüğüm ve her sezon dikkatimi çeken en bariz eksiklik kondisyon eksikliği. Bu takımın antremanlarını izlemek lazım. Yetersiz gözüküyor ki takım son 20 dakika lodosa tutulmuş tekne gibi yalpalıyor. Yenecek gol ‘’geliyorum’’ diye bağırıyor adeta. Maç 2-1 olduktan sonra maçı kazananacağına inanan Fenerbahçe’li var mıdır?. Gol ün son saniyede gelmesi şanssızlık evet ama ondan önce de gelebilirdi. Sallanıyorduk, ayakta duramıyor, bütün topları Can Bartu’nun deyimi ile dan*dun şişiriyorduk ileriye ve o toplar, tenis topu gibi anında bizim ceza sahasına dönüyordu.
Futbol ayakta kalanın kazanmaya daha yakın olduğu bir oyundur. Fiziken güçlü olamazsan tekniğin de bir işe yaramıyor. Topa sahip olacaksın ki oynayasın. Yoksa rakibi seyredersin, son hamleleri yapamazsın. Bitersin, golleri de yersin.
Aykut Kocaman değişiklik yapıyor ama giren oyuncu, çıkan oyuncudan da bitik!
Peki bütün bu olumsuzluklara karşın Fenerbahçe maçı kazanamaz mıydı?
Futbol garip bir oyun. Kazanabilirdi. Hatta kazanmıştı da ama
Aykut Kocaman, Fenerbahçe futbol tarihinin önemli bir yıldızı olmasına rağmen, hayattaki yıldızı alçak nedense. Ne hocalar biliyoruz, takımı, kendilerine rağmen kazanabiliyor.
Bu günkü son saniye golü , o dramatik korner ve itire ittire kaleye giren gol , hatalarına rağmen bir maçı alıp gitmekte olan bir hocanın değil sadece, koca bir camiaya kaderin bir oyunuydu sanki.
Skor 2-1 olana kadar coşkuyla ‘’Samanyolu’’nu söyleyen tribünlere üzüldüm.
Bu kadar coşkudan sonra onlara Abdullah Yüce’nin ‘’Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm ‘’ şarkısını söyletenler, bundan sonrası için ve daha o son yarım saatteki futbol için bir kez daha düşünsünler!..
Futbolun bir şans oyunu, ya da tek kalelik bir oyun olmadığını ve koşarak oynandığını öğrenmene kadar...