Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '15

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe’yi yalnız bıraktığını sanma küçüklüğü...

Fenerbahçe’yi yalnız bıraktığını sanma küçüklüğü...
 

Futboldaki saflaşma, tüm hızıyla sürüyor.

“Futbol, futbol olmaktan çıktı!” deyip işin içinden çıkmak kolay. Bir başka kolay da, olaylara nereden bakarılırsa, yazılacak, söyleneceklerin ona göre olması.

Fenerbahçe otobüsüne yapılanan saldırıyla ilgili olarak, kimilerinin kendi ya da temsil ettikleri kurum adına takındığı tavır da kendine göre...

Kuşkusuz, herkesin “aynı telden çalması” mümkün değil!.

Ekranlarda “pencere"si, gazetelerde “köşe”si olan kimleri, yine o bildik havalarda. Her “saldırı”da, “küfür”de, “Niye başkasına değil de Fenerbahçe’ye...” demelerini çok duyduk, duyacağız da... Bunun anlamı, Fenerbahçe ve kimi futbolcuları, başlarına gelenleri hak ediyorlar demektir. Bunun etkisinde kalanlar ya da bunu sürdürenler,  ölümden dönen, 19‘u futbolcu toplam 41 kişinin saldırıya uğramasını öylesine hafife aldılar, alıyorlar ki...

Sanki otobüs “kuş sürüsü”ne çarpmış!..

Saldırı unutuldu, saldırıya uğrayanların öfkesi öne çıktı.

*****

Silahlı saldırı cumartesi oldu, pazar hiçbir şey olmamış gibi maçlar oynandı.

“Mesleki dayanışma” mı?

O da ne ola ki?

Pazartesi günü, Kulüpler Birliği toplandı, ardından Fenerbahçe’ye “geçmiş olsun ziyareti” başladı. Ne yazık ki, sözgelimi, Aziz Yıldırım’ın “Gerekirse hakem odasını basarım” demesi üzerine celallenen,  kameralar karşısında “birlik beraberlik” fotoğrafı verenler, Fenerbahçe’ye “geçmiş olsun ziyareti” sözkonusu olunca yan çizdiler.

(Yan çizmeyenler: TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ, TFF Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Zülfikaroğlu, Çaykur Rizespor Kulübü Başkanı Metin Kalkavan, Bursaspor Kulübü Başkanı Recep Bölükbaşı, Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Otyakmaz, Eskişehirspor Kulübü Başkanı Mesut Hoşcan)

Kulüpler Birliği, "fireli ziyaret"le, saldırının sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yapıldığı yargısını çürütüyor!

Fenerbahçe’nin sağduyulu, ılımlı ve anlamlı açıklamasında geçen, “Bu olay aydınlanana, failler bulunana kadar futbol oynamak niyetinde değiliz.” cümlesi üzerine Birlik Başkanı, üstüne vazifeymiş gibi, “Sonuçlarına katlanırlar.” diye demeç patlatıyor.

Başka tavırlardan da anlaşılıyor ki, Türk futboluna yön verdiğini sanan kurum ve kişiler saldırıdan hiç de etkilenmemişler!.

“Büyükler”in başkanları, herhalde taraftar tepkisinden korkmuş olmalılar ki, "geçmiş olsun"a gitmiyorlar.

*****

Futbol dünyasında “mesleki dayanışma”, “protesto” olmadığı görüldü.

Neymiş?

Ligleri ertelemek olmazmış, zaten eylemi yapanların amacı da buymuş!

O zaman, tepkisiz kalınması, niye şöyle düşünülmüyor?

Amaç; korkutmak, sindirmek!..

Kulüpler Birliği, bütünlüğü sağlamada, olumsuz bir durumda birliktelikten uzak tavrıyla, dahası “taraf” görüntüsüyle sınınfta kaldı. “Taraf” görüntüsü, kimi kulüplerin Fenerbahçe’ye karşı tavrıdır.

Ya, “Türkiye Futbol Teknik Direktörü” gibi fiyakalı unvanlı Fatih Terim?

İsmail Kartal’ın deyişine göre, Fatih Terim, bir “geçmiş olsun” telefonu açma gereği duymamış, zahmetine katlanmamış!

Demek ki fırsat bulamamış, belki de telefonunun şarjı bitmiştir!

Oysa o Fatih Terim, toplumu sarsan olaylarda çok duyarlıdr.

Fatih Terim, duyarlı oluşunu, görev şehidi savcımız konusunda da gösterdi. Lüksemburg maçı sonrası, yayıncı kuruluşun mikrofonlarına şunları söyledi:

“Gündemimiz futbol mu olmalı, emin değilim. Savcımıza çok üzüldüm. Oyuncularım da öyle. Şu an önceliğimiz maçı değerlendirmek olmamalı."

Saldırıya uğrayanlar içinde o üzülen oyuncular da olduğuna göre, Fatih Terim, onları başlarına gelenden ötürü nasıl da unutur?

Unuttuğuna göre, demek ki, Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırı, onun için “toplumu sarsan” bir olay değil!.

Fatih Terim’in otobüse saldırı konusunda konuşmadığı sanılmasın.

Silahlı saldırıyla ilgili soruyu yanıtlayan Terim, "Tabii ki tasvip etmek mümkün değil. Hiç hoş bir şey değil. Hiç kimsenin tasvip etmediği, hiç kimsenin hoşuna gitmeyen çirkin bir şey.” derken, saldırıyı “tasvip edenlerin olduğunu” ifade etmiş oluyor.

Fatih Terim, toplumsal olaylarda duyarlı olduğunu söyledik. Daha önce de, bir maç sonrası duyarlı davranmıştı.

Ama nasıl?

Bir yazımızın (Bir Fatih Terim Klasiği: Cezaya “Gel, gel...” demek!.) bir bölümünde bu sorunun yanıtını bulmak mümkün:

Fatih Terim, Gaziantep'teki terör saldırısı nedeniyle Kasımpaşa maçıyla ilgili yorum yapmadı.

Niye?

"Yazıklar olsun. Bu ülkeye ne oluyor? Şimdi 3 puan aldık diye göbek mi atayım? Milletin evine ateş düşmüş. Her gün 1 oluyor, 2 oluyor. Beyler nereye gidiyoruz? Böyle bir gecede, 'Kazandığımız için, 3 puan aldığımız için mutluyum, sevinçliyim' demeye utanıyorum. Böyle olacaksa spor yapmayalım, futbol oynamayalım.”

(Galatasaray, Umut’un 87. dakikada attığı golle Kasımpaşa karşısında 2-1 öne geçti. Terim, doğal olarak sevinçten havalara uçtu. Bunda garipsenecek bir durum olamaz. Zorlu, zaman zaman geriye düşme durumlarının olduğu bir mücadelede, öne geçen takımın teknik direktörü üzülecek mi sanki?)

Fatih Terim’in konuşmama nedenini gerçekçi bulmayanlar da olmuştu. O düşüncede olanlara göre, Fatih Terim’in, Gaziantep’teki saldırıdan habersiz olması mümkün değildi.

Gerekçe?

Gaziantep’te saldırının 19.45’te olması, maçın 21.00’de başlaması, Fatih Terim ise 23.00 sıralarında konuşması.

*****

TFF, Kulüpler Birliği ve Fatih Terim...

Ve “Büyükler” denenlerin “küçüklük”ü...

Herkes, saldırı karşısında farklı tepkiler gösterir, gösteriyor da...

Sona doğru...

TFF, geç de olsa, bir tepki olarak, önce Fenerbahçe’nin, sonra da öteki takımların maçlarını ertelemeyi akıl etti.

Kulüpler Birliği, göstermelik “birliktelik”, bütünlük”, “destek” görüntüsüyle işlevsiz olduğunu, ayrıca, “Bu sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yapılmış bir saldırıdır” tezinin ne kadar “boş” olduğunu, Fenerbahçe’ye “geçmiş olsun ziyareti”yle gösterdi.

Fatih Terim’in tavrı için sözcük bulmak zor olmasına zor da, ona hangi unvan verilirse verilsin, Milli Takım için artık fazlalık olduğunu söylemek yerinde olur.

“Son söz”den önce, “son çıkış”:

Kurumlar adına görev üstlenenlerin olaylar karşısındaki tutumu, o görevi çoğu kez hakkıyla yerine getirmedikleri, başka hesaplarla hareket ettikleri, otobüse silahlı saldırı ve katletme konusuna yaklaşımlarıyla ortaya çıkmış oldu.

Son söz:

"Acaba kendileri yolda giderken arabanın bir lastiği patlasa, çocuğu olsa veya arkadan birisi aniden çarpsa, ne düşünürlerdi?” (İsmail Kartal)


tp://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..