- Kategori
- Tarih
Fes Başıma...
Fes nedir?
Fes; Atatürk devrimlerinden önce yurdumuzda şapka yerine kullanılan erkek başlığına «fes» denirdi.
Narçiçeğinden vişneçürüğüne kadar çeşitli kırmızı renkte, kalın çuhadan yapılırdı.
Genel olarak, silindir biçimi olan bu başlığın tepesinin tam orta yerinde bir «ibik» vardı. Bu ibiğin ucunda da «püskül» denilen bir deste siyah veya mavi ipek yahut ibrişim bulunurdu.
Memleketimizde kavuk giyme âdetinin kaldırıldığı 1828 yılından şapka kanununun çıktığı 1925 yılına kadar, yani 97 yıl, başımızda taşınan bu başlık, adını Afrika’daki Fas şehrinden aldı.
Fesin ilk defa yapılıp giyildiği yerin Fas olduğu söylenmekte ise de bunun ne dereceye kadar doğru olduğu belli değildir.
Fesin Türklerde resmi başlık olarak kullanılması II. Mahmut’un zamanında ise de daha önce de İstanbul’da ve Yunan adalarındaki bir kısım Rumlar, hatta Türkler fes giyerdi. II. Mahmut, Yeniçerilerin kaldırılmasından sonra, resmî kılıklarda da genel bir değişiklik yaptırdı. O zamanlar serasker olan, daha sonraları sadrazamlık da yapan, Koca Hüsrev Paşa’nın tesiriyle, «fes» askerlere başlık olarak seçildi.
Fesin halk arasında yayıldığı sıralarda Müslümanlarla Hristiyanlar pasında bir fark gözetilmediyse de daha sonraları, yani 1835' te, Hıristiyanlar, üzerinde özel işaretler bulunan fesler giymeye başladılar.
Fesin resmi başlık olarak kabulünden sonra, 1833’te İzmit’te fes yapan bir yapımevi, 1835’te de İstanbul’da bir «feshane» kuruldu. Buna rağmen fes ihtiyacı tamamıyla karşılanmadığından Avusturya’dan da fes alınırdı.
Fes yalnız bir erkek başlığı olarak kalmadı, İstanbul’da yaşlı Müslüman ve Hristiyan kadınlarla Anadolu’da kasabalı ve köylü kadınlar da, süs olarak, fes giydiler. Kadınların giydikleri feslerin üstü yemenilerle sarılır, sarı püsküllerle, peneslerle (altın taklidi sarı teneke pullarla) süslenirdi. Bugün bile Anadolu yaylalarındaki Yörük ve Afşar kadınları bu çeşit fesler giyerler.
Fesler vuruldukları kalıba göre değişik biçimler alır, bunlara biçimlerine göre ad verilirdi. Başlıcaları «mahmudiye», «mecidiye», «aziziye», «hamidiye», «zuhaf», «sıfır numara», «dar Beyoğlu», «hasırlı» «şılk» biçimleriydi.
Bu çeşitli biçimlerdeki feslerin püskülleri de değişik olurdu. Hocalar fesi sarık, esnaf da arakiye, yemeni sararak giyerlerdi.
Bugün bazı Müslüman memleketleriyle Fransızların, İspanyolların Afrika’daki yerli askerlerinden bir kısmı, Yunanistan’daki efzon askerleri fes giyerler.
Bizde de kendini tarihçi diyerek halka yutturmaya çalışanlar!
Bu kadar tarih bilgisinden sonra bu fes ’de nereden çıktı diyenlere:
Bu günlerde pek meşhur olan ve başındaki Fes’le fetvalar veren ünlü tarihçimiz geçenlerde şöyle bir laf edip, taraftar sayısını arttırdı(!)
Fesli tarihçi; “kurtuluş savaşını kazanmayıp, Yunan İşgali devam etseydi” diye konuşarak, engin tarih bilgisinin derinliğini halkımıza gösterdi.
Fesli tarihçinin bu sözünden sonra aklıma, aşağıda sözleri yazılı ve Rahmetli Kemal Sunal’ın “Süt Kardeşler” filminde söylediği, benimde pek sevdiğim “Fes Başıma” türküsü geldi.
Fes başına fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Başım ağrıyor başım ağrıyor
Başına kurban olayım
Sabah pazara varayım
Başına bir fes alayım
Fes başına fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Kaşım ağrıyor kaşım ağrıyor
Kaşına kurban olayım
Sabah pazara varayım
Kaşına hıdat alayım
Hıdat kaşına fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Gözüm ağrıyor gözüm ağrıyor
Gözüne kurban olayım
Sabah pazara varayım
Gözüne sürme alayım
Sürme gözüne sürme gözüne
Hıdat kaşına fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Burnum ağrıyor burnum ağrıyor
Burnuna kurban olayım
Sabah pazara varayım
Burnuna hızma alayım
Hızma burnuna hızma burnuna
Sürme gözüne hıdat kaşına
Fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Dişim ağrıyor dişim ağrıyor
Dişine kurban olayım
Sabah pazara varayım
Dişine fıstık alayım
Fıstık dişine fıstık dişine
Hızma burnuna sürme gözüne
Hıdat kaşına fes başına
Püskülü ben olayım
Püskülü ben olayım
Gördüğünüz gibi ülkenin kurtuluşuna ve kuruluşuna katkı yapmayanlar, Yunanlıların işgalci olarak kalmalarını yeğleyip, kurtuluş savaşının kazanılmasını ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu hala içlerine sindirememişler.