- Kategori
- Dilbilim
Fethiye'den bir Vedat Yazıcı geçti
“Türkçemsin” adlı kitabı başucu kitaplarımdandır. Hiç eksik etmem masamdan. Canım sıkıldıkça açar okurum rastgele. Kime canımın sıkuldığını sorarsanız, dilimizi özensiz kullanan, üstelik de kendilerine şair, yazar payesi veren dilbilmezlere.Bunları gördükçe, açarım Vedat Yazıcı üstadımın “Türkçemsin” kitabını, önce sevip koklarım o güzelim dilimizi koklarcasına, sonra da okurum kimi kez iyice kızarak, kimi kez dakikalarca gülerek. Televizyonlardan, gazetelerden, dergilerden yakaladığı yazım hatalarını, yanlış kullanımları hiç üşenmeden derleyip gözümüzün içine sokuyor ibret olsun diye. Gereksiz fazlalıklar, ekler bağlaçlar,hele de şu ünlü “de” ler “da”lar.
Bir toplumu yok etmek isteyenler, önce o toplumun dilini bozarlar. Dilde başlayan adam sendecilik, nemelazımcılık, giderek toplumda her alana yayılır ve sonunda başına gelmeyen kalmaz. Onun için kimse “yok efendim şimdi sırası mıymış bu işlerin ?” gibi laflar etmesin. Evet sırası hem de tam şimdi sırası.Kitabın içinde Mümtaz Soysal’ın “DA” başlıklı bir yazısından bir alıntı var ki, onu yazının sonlarına doğru mutlaka paylaşacağım.Sadece o yazı bile yeter bu kitabı okumaya.
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, yazar Vedat Yazıcı, Fethiyeli okurların çok yakından tanıdığı bir isim. Ölüdeniz Kültür Sanat Festivali, Ölüdeniz Edebiyat Günleri ve Fethiye Festivali etkinlikleri kapsamında kendisini 4 kez ağırlama fırsatı bulduk ve her seferinde onur duyduk, gurur duyduk. Gurur duyduk çünkü götürdüğümüz okullarda, derneklerde, kurumlarda nasıl karşılanacağı, izleyici olup olmayacağı, kitaplarının ilgi görüp görmeyeceği en önemlisi de farklı yaşlardaki izleyici gruplarına göre hitap edip edemeyeceği bizim için hep risk unsuru olmuştur ve en büyük sıkıntımız olmuştur. Ama ne mutlu bize ki, Vedat yazıcı küçük büyük bütün izleyiciler tarafından ilgiyle izlenmiş, bu ilgiden dolayı kitapları her seferinde kapışılmış hatta yayınevinden acele yeni kitaplar gönderilmesi talep edilmiştir. Keçi Kitabevi’ndeki bir imza gününde, yanına yaklaşan bir çocuk, “Poyraz’ın işi ne oldu, halledildi mi?” gibisinden bir soru sorunca, tanıdık birini soruyor sanmıştık. Oysa soru soran çocuk, bir önceki yıl almış olduğu Vedat Yazıcı’nın öykü kitabında adı geçen bir öykü kahramanın durumunu merak etmiş ve onu sormaya gelmiş. Bu durum yazarımızı ve bizi çok mutlu etmişti elbette. Gittiğimiz bir özel okulun kendisiyle neredeyse aynı yaştaki müdiresi de paltosunu tutmaya kalkmıştı ama Yazıcı bırakmamıştı. Fethiye’ye davet ederek okurla buluşturduğumuz bir yazarın eserlerine ve kendisine gösterilen bu ilgi ve saygı, bizim de onca yorgunluğumuzu bir anda gurura ve mutluluğa dönüştürüyordu.
Dilimizi eğmeden, bükmeden doğru kullansınlar diye verdiğimiz emekler boşa gitmez umarım. Vedat Yazıcı gibi değerli yazarlarımızı özellikle çocuklarımızla buluşturarak, güzel türkçemizin doğru kullanılması yönündeki uğraşlarımızın ne denli önemli olduğunu, “Türkçemsin” kitabında alıntılanan Mümtaz Soysal’ın 26 Ocak 2004 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir yazısını okuyunca daha iyi anladım daha doğrusu dehşete kapıldım:
“Dilde özensizlik onursuzluğa kadar varabilecek başka özensizliklerin belirtisidir. Diline sahip çıkmayan, onu geliştirmek için çaba göstermeyen, doğru kullanmakta titiz davranmayan ve bozulmasına, örselenmesine, rezil edilmesine tepki göstermeyen bir toplum, kendi kimliği konusunda da kıskanç davranmıyor demektir. Bu özensizlik dilbilgisi yanlışlarından başlar ve sözcüklerin anlamlarına aldırış etmeyip yavaş yavaş başkalarını da aynı özensizliğe sürüklemeye kadar varır. Daha ötesi, yaşamsal önem taşıyan ve ancak dille anlatılabilen ulusal konulards ‘Öyle de olur, böyle de ‘ demeye varan onursuz bir ‘adam sen de’ ciliktir ki bununla teslimiyetçilik arasında büyük bir fark yoktur.”(Türkçemsin, s.73)
Yine kitapta “ALKIŞ” adlı Kahramanmaraş’ta yayınlanan bir dergiden söz ederken de şunları yazıyor Vedat Yazıcı:
“Dergide Kahramanmaraşlı yazar (şair, öykücü, deneme ustası) rahmetli Şevket Yücel’in (1930-2001) ‘Sözcüklerle Öpüşmek’ başlıklı denemesi de yer almaktadır. Söz konusu denemenin son bölümcesinden de bir alıntı sunarak Türk Dil Devrimi’nin yılmaz savunucularından biri olan yazarımızı saygıyla anmak isterim:’Sonuç olarak şunu demek istiyorum. Nasıl ki uzunluk birimi metre, ağırlık birimi kiloysa, insanların birimi de sözcüklerdir. Bir insanı tanımak istiyorsanız öncelikle kullandığı sözcüklere bakınız.’ “ (Türkçemsin, s.81)
Türkçeyle ilgili Dil Günlüğü ve Dil Yazıları’nı topladığı TÜRKÇEMSİN, Kıyı Yayınları/Trabzon, 2007 basımı. Yazarın türkçeyle ilgili kitapları dışında ilkgençlik romanları ve çocuk kitapları da bulunuyor. Öyle görünüyor ki Fethiyeye daha çok davet edeceğiz.
Yazıyı bitirmeden şunu özellikle belirteyim. İsanbul, Ankara dışında, alışılmış deyimle taşrada bir şair ya da yazar tanınıyorsa çok mutlu olmalıdır. Çünkü taşrada yazarın gerçek kişiliği ve eserlerinin kalitesine göre değer verilir Tertemiz sevgilerle gönüllerde oturtulur ve herkes kendi cennetinde yaşatır onu.
Vedat Yazıcı’yı da bu duygularla yaşatacağız, sonsuza kadar!