- Kategori
- Güncel
Finike, Aysin-Ali Büyüknohutçu Cinayetinin Aydınlatılmasını Bekliyor...

İnternet bir anda yaşamın parçası oldu. Az sayıdaki komşularımızda bulunan kablolu telefonlar çağından bir anda herkesin cebindeki telefon üzerinden dünyanın her noktasına ulaşabileceği internet çağına girdik.
İnternet derken “sosyal medya” olarak adlandırılan iletişim olanaklarından söz ediyoruz.
Ve yepyeni kavramlar oluştu.
“Dünyanın en büyük mezarlığı”…
Facebooka böyle bir isim de takıldı.
Şunu demek istiyorlardı.
Facebook’ sadece kullanıcısının bildiği birer gizli şifreyle kullanılabiliyor.
Ve bu bir doğa kanunu, facebook’un ve diğer sosyal medya kanallarının yüzmilyonlarca üyesinden her gün bazıları yaşamlarını yitiriyor.
Ancak “sayfa”ları açık kalıyor.
İnsanların, yaşamlarını yitirmeden önceki son iletilerine kadarki tüm paylaşımları orada durmaya devam ediyor.
Böyle milyonlarca sayfa var. Ve fakat o sayfalara can veren yaşamlar sonlanmış.
“Dünyanın en büyük mezarlığı” tabiri buradan çıkmış.
Açık kalan o sayfalar da birer “mezar taşı”…
Bugün 9 mayıs.
Twitter üzerindeki sayfasından Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun geçen yıl bugün yaptığı son paylaşımı görünce bunları anımsadım. Ve “dünyanın en büyük mezarlığı” tanımlamasının yerinde olmadığını düşündüm. Bazen de biyolojik yaşamları sona eren insanların sonsuza kadar ölmeyeceklerinin kanıtı oluyor, en büyük mezarlık diye adlandırılan bu mecralar.
Ali Ulvi Nohutçu, geçen yıl bugün son paylaşımını[1] yapmış.
“Ali Babanın çiftliğinde bugün Hanım Ağa ile Akgız sebzeleri birlikte diktiler” demiş…
Küçücük bahçelerine sebze eken sevgili eşi Aysin hanım ve sevimli kedisinden söz ediyor.
Ve, o doğa aşığı, o börtü böceğin, ağacın, çiçeğin yaşam haklarına ömürlerini adamış bu iki iyi yürekli insan, Aysin ve Ali Ulvi Büyüknühotçu, o gece, o küçük bahçelerine sahip evlerinde alçakça katledildiler.
Finike’de yüzlerce dönüm orman katledilerek açılan mermer ocaklarına karşı, doğayı, ormanı, yaşamı,.. korumak adına yürüttükleri hukuk savaşımının bu iki kahramanı, güç odaklarının para kazanma hırslarına kurban edildiler.
Katil yakalanmıştı. Kendisini azmettirenlerin maskelerinin inmesi artık an meselesiydi. Hatta bunları işaret de etmişti. Cinayetin karanlıkta kalan noktalarını mahkemede açık edeceğini belirterek azmettiricileri bir mektupla[2] tehdit etmişti… Bu katilin son “hata”sı oldu. Cezaevinde ölüsü bulundu. İntihar etti dediler. Ve Aysin-Ali Büyüknohutçu cinayetinin karanlıkta bırakılacağı endişesiyle baş başa kalıverdik.
Bunu kabul etmiyoruz.
Türkiye ve de dünyanın en asil milletlerinden Türk Ulusu bu cinayetin karanlıkta kalmasına izin veremez. Buna razı olamaz.
Finike’nin kurdu, kuşu, böceği, çiçeği adalet isterken[3] bu cinayetlerin üstü örtülemez. Cinayetin arkasındaki failler, kim olurlarsa olsunlar, arkalarında kim olursa olsun, cezasız kalamazlar….
Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun Twitter sayfasındaki profil resminde acımasızca yok edilen ormanın bağrına açılmış mermer ocağının yürekleri kanatan görüntüsü var. Bu fotoğrafta Aysin-Ali Büyüknohutçu ailesinin yaşamlarına kasteden failler ve sebepleri de belgelenmiş… Apaçık ortada!
Finike’liler tarihlerine sahip çıkarken “Işıklar Ülkesi Likya” vurgusuna önem verirler.
Öyledir.
Işıklar Ülkesi Likya’nın son şehitleri Aysin ablamızı ve Ali abimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Işıklar içinde uyusunlar. Zaten de öyle...ve katillerinin unutturulmalarına izin vermeyeceğimizi tekrar ediyoruz.
Türkiye’mizin, Finike’mizin kurdunun, kuşunun, böceğinin, çiçeğinin, hele de nesli tükenme arifesindeki Finike semenderinin boynu bükük, gözleri yaşlı… Cinayetin aydınlatılmasını bekliyorlar.
Kenan IŞIK