- Kategori
- Tarih
Fırat'ın doğusunda, neler oldu; neler oluyor; neler olacak?- 21

İnternetten...İsmet Paşa ve ekibi bir çalışma halinde...
LOZAN'DA, TÜRKİYE'NİN "MUSUL POLİTİKASI", TÜRKLERİN KÜRTLER İLE "KARDEŞLİĞİ"; HATTA "IRKDAŞLIĞI" TEZİ ÜZERİNE KURULMUŞTU...
Ancak, Türkiye'nin bu "yapay tezi" İngilizleri ikna edememiştir... Nitekim, Lozan Konferansı'nın imzalanmasından 6-7 yıl sonra, Lozan'da bu tezi ileri süren İsmet Paşa, Lozan'da, Musul'u almak için, "Türk-Kürt kardeşliği" ve "ırkdaşlığı" üzerine kurduğu tezi "unutmuş" ve 31 Ağustos 1930'da, "Bu ülkede, sadece Türk ulusu, ırksal talepler etme hakkına sahiptir. Başka bir kimsenin böyle hakları yoktur"(1) demiştir...
İsmet Paşa'nın bu sözleri, Lozan'da "Türk-Kürt kardeşliği" ve "Türk-Kürt ırkdaşlığı" konusunda ileri sürdüğü tezin "yapay bir tez" olduğunu göstermiyor mu?
*
MUSUL'UN RESMİ GÖRÜŞMELERDE TARTIŞILMASI....
Resmi görüşmeler, İsmet Paşa ve Lord Curzon arasında yapılan ve sonuçsuz kalan ikili görüşmelerin açıklanması ile başlamış ve ardından da İsmet Paşa'nın Türk tezini açıklayan konuşması ile başlamıştır.
İsmet Paşa, konuşmasında Musul üzerinde hak iddia ederken, siyasi, tarihi, coğrafi, ekonomik, askeri nedenleri anlatmış; ancak tezinin esasını "sosyal ve ırki" nedenlere dayandırmıştır...
O sıralarda, Musul Vilayeti'nin nüfusu(Süleymaniye, Kerkük ve Musul-Merkez sancağı), toplam 503.000'di; bunun 146.960'ı Türk, 263.000'i Kürt ve 43.210'u da Arap'tı... İsmet Paşa tezini kuvvetlendirmek için Süleymaniye ve Kerkük sancaklarında "Arap" unsurunun az olduğunu; ayrıca, Türkler ile Kürtlerin "kardeş" ve "ırkdaş" olduğunu ileri sürerek bir çoğunluk elde etmek istedi...(2)
İngilizler, İsmet Paşa'nın verdiği sayıları kabul eder gibi göründüler; ancak, Türkiye Türkleri ile Musul'daki Türklerin farklı olduğunu; Kürtlerin de İran kökenli ayrı bir ırk olduğunu ileri sürerek İsmet Paşa'nın tezini çürütmek istediler.
Bunun üzerine İsmet Paşa, tezini biraz daha ileri götürdü ve Kürtlerin de "Turani"(x) olduklarını ve etnik olarak da Musul'un etnik açıdan Türkiye'ye ait olduğunu anlatmaya çalıştı... Bunu kabul eden İngilizler, bu kez de, "Basra, Bağdat ve Musul vilayetlerini çoğunluğu Arap olan bölünmez bir bütün olduğunu" ileri sürdüler... İsmet Paşa da, Musul Vilayeti'nin, toprağın yapısı ve iklim yönünden de, Irak'ın değil; Anadolu'nun bir parçası olduğunu söyledi...
Bu karşılıklı iddialar sürüp durdu... Sonunda, İngilizler son kozlarını öne sürdü; Kürtlerin, Türklerle bir arada yaşamak istemediklerini ve İngilizlerin aksine, Türk Hükümeti'nin "Kürtlere özerklik" verme niyetlerinin olmadığını iddia ettiler.
NOT: İngiliz istihbarat görevlileri, Lozan'daki Türk Delegasyonu ile Ankara arasındaki yazışmalara özel bir sistemle girerek bilgi toplamaktaydılar. İngilizlerin, "Türk Hükümeti'nin Kürtlere özerklik verme niyetinde olmadıkları" bilgisine bu yolla ulaştıkları söylenebilir. Rauf Bey, Ankara'dan Lozan'a yazdığı bir mektupta, "bir Kürdistan meselesinin meydana çıkmasına neden olmamak için dikkat edin" yolundaki bu uyarısı da, bu yolla öğrenilmiş ve Lord Curzon'a bildirilmiştir(3).
*
YA TÜRK MANDASI YA DA İSTİKLAL...
Oysaki, Kürtlerin, Türklerle bir arada yaşamak istemedikleri gerçeği pek yansıtmıyordu. Yapılan araştırmalar, bölge halkının, eskiden olduğu gibi, alışmış oldukları şekilde, Türk ve Kürt olarak aynı çatı altında yaşamak; yani Türk yönetiminde kalmak istediklerini gösteriyordu... Hatta, bazı Arapların bile, İngiliz Mandası istemedikleri, "Ya Türk mandası ya da İstiklal" dedikleri gözlemleniyordu. Hatta, Irak Hükümeti tarafından askere alınan Kürtlerin, her fırsattan yararlanarak Türk tarafına geçtikleri de görülüyordu.
İngilizlerin, "Türklerin, Kürtlere özerklik vermek istemediği" iddiasına da İsmet Paşa, şöyle bir savunma getirmişti :
"Büyük Meclisi Hükümeti, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir... Büyük Millet Meclisi'nde Kürtlerin de temsilcileri bulunmaktadır... Kürt halkı ve Meclis'teki temsilcileri, Musul Vilayeti'nde oturan kardeşlerinin Anayurt'tan ayrılmaya razı değillerdir..."(4).
*
İNGİLİZLER, "MİSAK-I MİLLİ"Yİ , ULUSLARARASI "SİYASİ VE HUKUKSAL ORTAMDA" KABUL GÖRMEMİŞ "GÜLÜNÇ" BİR VESİKA" OLDUĞUNU İLE SÜRMÜŞLERDİR....
İsmet Paşa'nın konuşmasından sonra söz alan Lord Curzon, İsmet Paşa'nın Musul işini gereğinden fazla uzattığını ve gerçekleri saptırdığını; yanlış yorumlar yaptığını söylemiştir...
Devam eden konuşmasında da, Dünya Savaşı'nın Türk ordularının yenilgisi ile sona erdiğini, İsmet Paşa'nın, "Misak-ı Milli Kararlarını" ileri sürmesini ise, yalnızca İstanbul ve Ankara Hükümetlerinin "ulusal Ant" olarak kabul ettikleri; ancak uluslararası siyasi ve hukuksal ortamda kabul görmemiş gülünç bir vesika olarak gördüklerini, bu vesikaya göre Musul'un Türkiye'ye geri verilmesini de doğru bulmadığını ifade etmiştir...(5)
Ancak, İngilizlerin, burada atladıkları bir konu var... O da, İngilizlerin, Musul'u 1918'de Mondros Mütarekesi şartlarını çiğneyerek, Antlaşmanın imzalanmasından sonra haksız ve hukuksuz olarak Musul'u işgal etmeleridir...
Bu da, uluslararası siyasi ve hukuksal ortamda kabul görmemesi gereken bir durumdur....
*
MUSUL'UN ALINAMAMASI, TÜRKİYE İÇİN BİR "GÜVENLİK SORUNU" YARATABİLİRDİ...
Konferans'ta, Musul üzerinde yoğunlaşan müzakerelerde, açıkça söylenmemesi gereken bazı düşünceler de oluyordu... Bunlardan biri de, Türk tarafının, Musul ve çevresinde "kurulacak bir Kürt Devleti'ne", güvenlik açısından "karşı olmasını" açıkça dile getirememesidir...
Örneğin, Türkiye'de, Kürtlerin de yaşadığı topraklar ve Kürtlerin çoğunlukla bulunduğu Musul Vilayeti Türklerden koparıldığı takdirde, Türkiye için tam bir "güvenlik zafiyeti" yaratabilirdi. Çünkü, Musul, Irak'a bırakıldığı takdirde, İngiltere'nin, ileride Musul'daki Kürtlere özerklik verilmesini istemesi halinde, Türkiye'deki Kürtler için de aynı istekler ortaya sürülebilirdi...
OLMADI MI?
Türkiye'de ve güneyimizde yaşananlara bir bakın... Musul'un alınamamasının bedelini ödüyoruz şu anda... Bütün bunların nedeni, "bataklık rengi" ile "petrol rengini" ayıramayanlardır...
cdenizkent
---------------------------- :
(1) Hasan Cemal, "Erdoğan, Kılıçdaroğlu, milliyetçilik derken Atatürk milliyetçiliği", milliyet.com.tr, 21 Şubat 2013
(2) Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı; Tutanaklar, Belgeler(7 Cilt), İstanbul: 1993, ss. 346-347
(x) Genel olarak, "Ural-Altay" kavimlerinin birlikteliğini savunan siyasi bir görüş..."Turani"; "Türki" anlamına da gelir...Turancı; "dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek bir devlet oluşturmak" ülküsü...Turan; kurulacak ülkenin adı...Osmanlı döneminde -özellikle 2. Meşrutiyet Dönemi'nde- ve de Cumhuriyet Dönemi'nde gündeme gelmiştir.
(3) (PROF.FO.371/9005 E.5628/1019/65, 31-5-1923)'ten, Mim Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorunu, Ankara: 1991, s.126(dipnot,37)
(4) Seha L. Meray, A. g. y., ss. 349-350
(5) A. g. y., s.357