- Kategori
- Futbol
Fırat ın suyu akar.. Derindir..
Bir hafta önce yönettiği Gaziantepspor- Rizespor müsabakası haftanın en kötü yönetilen maçı olmasına rağmen bu haftanın en kritik maçına atanan Fırat Aydınus yine verdiği ve vermediği kararlarla haftaya damgasını vurdu.
Aslında bu derbi maçını yönetmek Fırat Aydınus un kendi elinde değildi. MHK ,TFFve yayıncı kuruluş (digitürk artık TMSF ye geçtiği halde) ile birlikte el ele vererek bu operasyonu hazırladı. Galatasarayın ancak Fırat Aydınus ile bu maçı en hafif hasarla atlatabileceğini düşündüler. Çünkü en provokatif hakem olmasına rağmen bunu maç içerisinde en güzel kılıfına uyduran hakem idi Fırat Aydınus idi.
Elbette normal şartlarda maç yöneten adil bir hakem ile de Galatasarayın Beşiktaşı yenebilecek gücü vardı. Ancak bu bir risk idi. Her şey olurunda sporun doğasına centilmenliğine ve mücadelesine bırakılamazdı. Çünkü ortada büyük bir para pastası milyonlarca dolarlar eurolar vardı.
Bu hafta Galatasarayın sadece morali yoktu o kadar. Geçmiş istatistiklere bakıldığında Galatasarayın Beşiktaşa karşı üstünlüğü daha fazla olduğu görülüyor idi. Ancak derbi maçlarında ne istatistikler belirleyici olur nede maç öncesi favori konumu. Bu defa işler farklı idi. Son 4 maçtır galip gelemeyen bir Galatasaray birde Avrupa Şampiyonlar liginin en ağır hezimetini almıştı. Buna karşın Beşiktaş lige son yılların en iyi başlangıcını yapmış 4 maçta 12 puan ile zirveye yerleşmiş ve bu maçın da en ağır favorisi konumunda idi. Galatasarayın bu maçı kaybetmesi durumunda aradaki puan farkı 9 a çıkacak ve daha liglerin bitmesine uzun haftalar olmasına karşın elbetteki şampiyonluk için büyük avantajı kaybetmiş olacaktı.
Ancak durum böyle iken birde görünmeyen bir taraf vardı. Galatasarayın son iki yılda futbola harcadığı rakamların büyüklüğü hem şampiyonlar liginde hem de Türkiye liginde şampiyonluk kazanılması durumunda ancak telafi edilebilir bir kısmı sponsorluklar lig ve şampoiyonluk primleri ile forma satışları ve borsa gelirleri ile kasaya konulabilirdi. Kulübün maddi yükü gittikçe ağılaşmakta bu durum mali kongrede baş ağrıtmakta idi. Kulüp yönetimi geçen sezon borsa dan da haksız bir hisse ihracı ile veto yemiş bir maddi sıkıntıya girmiş idi. Daha ligin 5. haftasında liderden 9 puan geriye düşmüş şampiyonlar liginde 1-6 lık bir hezimetle başlamış 2. tur için avantajının büyük bir kısımını yitirmiş bir takımın son iki yılda yaptığı harcamaları amorti edebilmesi mümkün görünmüyordu. Birde yeniden hisse satışına hazırlanan kulüp böyle bir durumda bu hisselere yeterince talep olamayabileceğini hesaplıyordu.
Bu aşamada devreye girilmese çok şey kaybedilebilirdi. Üstelik taraftar ve yönetim ile üst üste kaybedilen puanlar ve imajlarla Teknik direktörün imparatorluğu bile içten içe sorgulanmaya başlanmışken Beşiktaş maçının da kaybedilmesi bardağı taşıracaktı.
Bu skor ve bu olayların provokasyon olduğu tezgah olduğu açıktır. Sadece maçı izediğinizde bunu anlayamayabilirsiniz. Ancak olaylara ve gelişmelere biraz daha geniş açıdan bakmak hani derlerya resmin bütününe bakmak gerekir. Geçen yıldan bu günlere kadar yapılan açıklamalalar, klüplere verilen saha kapatma veya seyircisiz oynama cezaları, oyunculara verilen oynamama cezalarının adaletsizliği eşitsizliği, hangi maçın öncesinde hangi oyuncuya veya takıma ne tür cezaların verildiğini arka arkaya sıraladığınızda resmin bütününü görmek çok zor değildir.
Bununla birlikte sözde spor yazarlarının ve televizyonların bile aynı olaylar karşısında hangi kanunsuzlukları savunduğunu hangi olaylarıın üstünü kapattığını hangi yorumları ve konuşmaları es geçip hangi söylemleri ön plana çıkardığını görmek çok zor değil. Çünkü maddi güç ile konuşturmak ve yönetmek çok zor değildir.
Ülkemizde sadece futbol değil maalesef bütün spor dalları dibe vurmuş durumdadır. Buda ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Direkt olmasa da dolaylı olarak yönetim ve bakış açısı olarak zihniyet olarak aynı kapıya bizi götürmektedir.
Basketboldaki hezimetten tutunda son Dünya şampiyonasında sadece 2,3 bronz ile kapattığımız güreş ( ki o güreş sporunun güya son yıllarda çok madalya alıyormuşuz gibi olimpiyatlardan çıkarılmasınıda protesto ediyoruz) atletizmde ve halterdeki dopinglerle erkek voleybolda daha grup maçlarını galibiyetsiz kapatarak elenmekle ana spor dallarındaki başarılarımız yok edilmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi federasyon başkanlarının bilgili kişiler değil politik ağırlıklı kişiler olarak seçilmesi ve yönlendirilmesidir.
Genel olaral baktığımızda futbolda dönen paralar ilginin çok daha fazla buraya çevrilmesine neden olmaktadır. Bu pastayı yemek için uğraşanlar sporun ve futbolun içine kara leke sürmekten geri kalmamışlardır. Adalet ,eşitlik ,mücadele ,rekabet ve centilmenlik birmiştir. Para her şeyi satın alabilir durumdadır. Bu gün para kimde ise de onun borusu ötmektedir.
Bizler ne kadar o haklı bu haksız desek bile doğrular gün gibi ortada iken bile, bizlere yazılı ve görsel medya ile gerçekler karartılarak yanlışlar ve haksızlıklar cilalalanarak sunulmaktadır. Artık tribünde bu ve benzer durumları bilerek yerimizi almalıyız. Yanlışlara haksızlıklara adaletsizliklere tepki vermenin zamanı geçmek üzeredir.