Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '12

 
Kategori
Bilim
 

Fosiller evrimin kanıtlarıdır - Hayat ağacı-2

Fosiller evrimin kanıtlarıdır - Hayat ağacı-2
 

Fosillerle zamanlama arasında bir uyum vardır. Her bulunan fosilin bir de yaşı vardır. Bulunan fosiller zamana, yaşlarına göre sıraya dizildiklerinde belli bir düzen oluştururlar. Yani genel olarak basit olan daha eski, karmaşık olan daha yaşlıdır.  Bugüne kadar bulunan fosillerin hiçbiri bu düzenin dışına çıkmamıştır. Erken dönemlerde, örnek olarak Kambriyen dönemine ait insan, memeli hayvan ve hatta dinozor fosili bulunmamıştır. Hepsi hangi dönemde olmaları gerekiyorsa oradadır.  

Fosiller çok iyi kaynaklardır. Jeoloji, toprak bilimidir. Bugünkü dünya karaları, eskiden suyun altındaydı. Bunu kayaların katman katman olmasından anlıyoruz. Bu katmanlar suyun altında zamanın geçmesiyle birikmiş, her yıl, o yılın mevsim ve iklim özellikleriyle ilgili bir birikim yapmış ve zamanla, depremler aracılığı ile suyun dışına çıkmış ve günümüz karalarını oluşturmuştur. En altta en eski zamandan, en üstte en yakın zamandan katmanlar vardır. Bu katmanlar arasında, döneminde yaşamış olan canlıların fosilleşmiş kalıntıları bulunur. Bu katmanların ve içinde barındırdıkları fosillerin, uranyumun ve C14 karbon izotopunun radyoaktif çözülme özelliğinden yararlanarak yaşları hesaplanır. Bu katmanlar arasında aşağıya, veya bir anlamda zamandan geriye doğru gidildikçe bulunan canlı organizma fosillerinin basitleştiği görülür. Giderek, bilinen en eski kayalarda yalnızca bir hücreli canlıların kalıntılarına rastlanır. Daha öncesinde de canlı fosiline rastlanmaz.

Eğer canlılar bir tek hücreden başlamak üzere gittikçe gelişerek evrildiyse, aralarında tür olarak hiç kesintinin olmaması gerekir. Ancak bugün gördüğümüz canlıların büyük kısmı birbirinden farklıdır. Ama bunlar bir ağacın farklı dalları gibidirler. Demek ki bu farklı dalların, aşağı inildiğinde birleştiği bir nokta olmalıdır. Modern çağın kanıtları genlerden başka, bulunan fosiller de bize bu birleşme-ayrılma noktalarının varlığının kanıtları olurlar. Böylelikle başlangıcından bugüne kadar evrimin izlediği yolun veya yolların izini sürme şansını buluruz.

Türlerin Kökeni yayımlandıktan iki yıl sonra, Bavyera’da, böyle katmanlı bir kaya içinde bir canlı fosili bulundu. Adına Arkeopteriks dediler. Fosil, bugün İngiltere’de Tabiat Tarihi Müzesi’nde bulunmaktadır. Fosil incelendiğinde, kollarında ve kuyruğunda tüyler görünür. Buna göre bir kuş fosili olarak kabul edilebilirdi ama fosilin gaga yerine dişli bir çenesi, önkollarında pençeleri, kuyruğunda da kuyruk kemikleri vardı. Yani fosil tam olarak bir kuş değildi, ama tam olarak bir kara hayvanı da değildi. Fosil, bugün gördüğümüz kuşların ve soyu tükenmiş olan dinozorların özelliklerini aynı anda üzerinde barındırıyordu. Yani bu canlı, iki türün arasında bir şeydi. Bugün, bu canlıyı görmediğimize göre onun da soyu tükenmişti. Böylece Türlerin Kökeni kitabında iddia edildiği gibi, kuşların dinozorların evrim geçirmesiyle ortaya çıktığının kanıtı bulunmuş oldu.

Evrim teorisine göre yaşam denizlerde başlamış, oradan önce sürüngenler olarak karaya çıkmış, kuşlar sürüngenlerden evrilmiş, son olarak memeli canlılar ve insanlar türemiştir. Tablo veya hayat ağacı bu şekilde kurulduktan sonra geriye kalan, tablonun doğruluğunu kanıtlayacak veriler ve bağlantılar bulmaya kalmıştır. Olay şuna benzer: Bildiğimiz, elementlerin periyodik tablosu, bütün elementler bulunmadan önce oluşturulmuştur.

Geçen 150 yıl içinde hayat ağacını sekteye uğratacak hiçbir veriye rastlanmamış, aksine bilimin ilerlemesi ve bulunan her fosil bu tablonun doğruluğunu desteklemiştir. Yaşamakta olan canlıların özellikleri de hayat ağacını destekler. Örnek olarak güney Amerika’da bataklıklarda yuva yapan bir kuş türünün kanatlarında hâlâ pençeler mevcuttur.

Fosiller sorunları çözmekle birlikte başka bir sorunun da sorulmasına sebep olurlar. Hayat ne zaman başladı?

Darwin’in zamanında bulunan fosiller en eski olarak Kambriyen dönemi denen bir döneme aitti ve ilk canlı olamayacak kadar karmaşıktı. Bu dönemdeki canlılar başlıca iki gruptu. Kraptolitler ve tribolitler. Ayrıca deniz yıldızı, deniz kestanesi gibi canlılar da bu dönemde ortaya çıkmıştı. Ancak yeni teknikler ve daha iyi araştırmalar sonucu, daha eskiden kalma kayaların içinde, denizanaları, mercanlar gibi dünyanın her yerinde daha ilkel canlı fosilleri bulundu. Daha eskiden kalma algler gibi canlılar yumuşak oldukları için kayalar üzerinde nadiren iz bıraktılar ve nadiren bulundular.

İrlandalı bir rahip, -günümüzde akıllı tasarımcıların yaptığı gibi- kutsal kitaplara bakarak dünyanın yaşını ve ‘yaratılışını’ milattan önce 4004 yılı olarak hesaplamıştı. Uranyum çözünme yöntemine göre ise içinde canlı hücre barındıran en eski kayaların 562.7 milyon yıl yaşında olduğu saptandı. Bu süre, doğal seçilim yoluyla türlerin evrimleşip günümüzdeki şekillerini alabilmesi için yeterli bir süredir.

(devam edecek)

Kaynak: BBC yayınları

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..