- Kategori
- Dünya
Fransız Devrimi Aydınların ihanetidir. CHP’nin üç oku Fransız, üç oku Rus’tur.(2)

Oh be! Futbol ve Tango ile nükleer çağı yakaladık!
İnsan olmak farkında olmaktır. Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyorsa at çöpe! Fransızların haklı olarak şikâyet ettiği Kilise ile Cami’nin nasıl bir benzerliği vardı ki, 7 gün 24 saat, “Laik kalacağız! Şarkısını söyledik? Kilise, insanları yakıyor, soyuyor, devletin adeta yönetilmesine izin vermiyordu. Bu elbette onlar adına doğru olan tespitlerdir.
Osmanlı-Türkiye’nin çağdaşlarına göre kalkınamamasının, geride kalmasının nedeni Kilisenin bizdeki karşılığı olan Cami midir?
Veya Cumhuriyet yönetiminin olmaması, saltanat mıdır?
Bunları bugüne kadar doğru örnekleri ile anlatan bir babayiğit akademisyen veya bir araştırmacı neden çıkmamıştır?
-Bilinen böyle bir araştırma yoksa, ihtimaldir ki, bize dışarıdan, “yaramıza merhem olacak!” anlayışı ile gelenleri de bizi hala neden kalkındıramadığı, bilgi toplumu yapamadığının da, sorgulamadığımız için farkında değiliz.
Meselelerimizi, eksiklerimizi gidermek adına neden sorgulamıyoruz?
Örneğin, harf devrimini yapınca, daha mı çok okuduk veya yeni bir teknolojimi geliştirdik?
Bu durumda neden haklı olarak Osmanlıyı eleştirdiğimiz gibi bu değişiklikleri getirenleri de eleştirememekteyiz?
Düzene yaranmak, sistemin adamı olmak adına halktan gerçekleri saklamak ihanet değil de nedir?
Geri kalmamızın nedenlerinden birisi olarak matbaanın geç gelmesi gösterilir.
Bu büyük bir aldatmacadır.
Kitapların çoğaltılması için elbette matbaalar şarttır.
Ancak bunları okuyacak bir halk yoksa kitap ne işe yarayacaktır?
Salonları süslemeye, zeytin, helva sarmaya mı?
Burada basit bir örnek vermek gerekirse; Nüfusumuz yaklaşık 73 milyon, gelişmiş batılı devletlere göre okumamız gereken yıllık kitap sayısı, 120 milyon adettir.
Diğer ifadesi ile, aile başına okumamız gereken kitap sayısı yılda, 6-7 (altı-yedi) adet olmalıdır.
Nüfusu yaklaşık 6 milyon olan Norveçlilerin okuduğu kitap sayısı yıllık, 25 milyon adet;
Bizlerin özümseyerek okuduğu değil, okur gibi! Yaptığı kitap sayısı ise, yaklaşık, 18-20 milyon adettir.
Okuduğumuz gazetelerin sayısı da ortadadır.
Ülkede yaklaşık 17-18 milyon aile olmasına karşılık, okunan gazete sayısı günlük, utanmadan söyleyebilecek, 3-5 milyon adet kadar dahi yoktur.
Al sana matbaa...
Al sana gazete...
Al sana kitap...
Al sana dergi...
Bir örnek daha, büyüklere hitap eden dergilerin satışını toplarsak yüz bin adet bile etmeyecektir..
Bunu da biz utanarak söyleyelim...
18 milyon aile var, bunların yüzde biri bir dergi okumuş olsaydı, 180.000 (yüzseksenbin) adet dergi satılacaktı.
Okuyan olmadıktan sonra al matbaa makinelerini başına çal!
...
Kuran, ilk emir olarak ne emretmektedir?
-“Oku... Düşün...”
Hz. Muhammed (sav) ne demektedir?
“İlim Müslümanın yitik malıdır. Onu nerede görürse almalıdır.”
Kuran ve peygamber daha ne yapsın?
Akşam uyurken yatağımızın başında kitap mı okusunlar?
...
Sekiz ve dokuzuncu asırlarda İslam âlimleri, Antik Yunan bilginlerinin eserleri, Arapçaya tercüme ederek ve geliştirerek bir İslam Medeniyeti kurdular.
İnkârcı batılılarda bu ilmin üzerine hem Rönesans hareketini hem de sanayi devrimi inşa ettiler.
Bu ilmi Müslümanlardan aldıklarında, ne Müslümanların kullandıkları harflerini aldılar, ne kıyafetlerini, ne de yaşam şekillerini...
...
İlim insanlığın ortak ürünü, malıdır.
İlim, Ne İslam’ın, Ne Hıristiyan batılıların, Ne de Çinlilerindir...
İlim, insanlık anıtının tuğlalarıdır.
Çalışanlar, bu insanlık anıtını yüceltirler...
Yüceltme sırası batıdan bize gelince, biz herhalde,
At sırtından dolaşmayı sevdiğimizden olacak, okumayı, çalışmayı sevmiyor,
-“Gavur malı!” diyerek nazlanıyoruz...
Gözü kör olmasın emi?
-Uçağa, otomobile biner, ampule ışık verirken “Gavur malı” olmuyor da,
Sıra okumaya, çalışmaya geldiğinde mi, "gavur malı" oluyor?
...
Sultan III. Ahmet, devlette hiç adet olmamasına rağmen, “Matbaa yaşasın” diye, hazineden matbaa için para veriyor, ancak kitaplar satılmadığı için İbrahim Müteferrika yine de iflas ediyor.
Okunsun diye din adamları fetva da çıkarıyorlar, o da para etmiyor...
İşte bize anlatılan masallar, işte en basit tanımı ile gerçeklerimiz...
Okumuyor, okuyan, farkında olanları da, “Hain” etiketi ile damgalıyoruz.
Sonra mı?
Biz sömürülenler, tango yaparak! Sağ, ülkeyi ağız tadı ile sömürenler de selamet!
Devam edecek...
CHP’nin anlayışında Fransız devrimi...
Resim;gecce.com'dan alıntıdır.