Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '15

 
Kategori
Siyaset
 

Fransızların Milli Mücadele’de verdikleri silahların bedeli Lozan’da nasıl ödendi (4)

Fransızların Milli Mücadele’de verdikleri silahların bedeli Lozan’da nasıl ödendi (4)
 

Devletlerarası kalıcı düşmanlık ve dostluk olmamaktadır. Devletlerin dostluklarını-düşmanlıklarını şartlar belirlemektedir.


İşgalci Fransız ve İtalyanların silah yardımları, gelecekte hangi tavizler hedeflenerek verilmişti?  Yardım’ın arka planında gelecekte ülke ekonomisini besleyecek ana damarların daha o günden bilinçli olarak kesilmesi mi vardı?

Fransızların bu olayla ilgili niyetleri; Columbia Üniversitesi (ABD) öğretim üyelerinden Edward Mead EARLE kaleminden aşağıda detaylı olarak aktarılmaktadır.

...

Fransızlar, Birinci Dünya Savaşı ile ilgili Yakındoğu’dan aldıkları paylar karşısındaki mutlu değildir. Diğer taraftan bu bölgedeki İngiliz gücü ve prestiji karşısında gelecekteki avantajları için tedirgin olmaktadır.

İngilizler ise, Türkiye’nin zayıf kalmasını istemektedir. Zayıf bir Türkiye hiçbir zaman Basra körfezini ve Süveyş’i tehdit edemeyecek, huzursuz Hindistan ve Mısır Müslümanları için bir umut ışığı olamayacaktı.

Kanaatimize göre; İşgalci İngiltere, Fransa, İtalya hatta Amerika, gelecekte karşılarında güçlü bir Türkiye devleti görmek istememekte, bunun için görünürde iki aşamalı bir plan uygulamaktadır.

Birinci aşama; Türkleri Lozan’a bir antlaşma için çağırmadan önce, Fransız, İngiliz ve Amerika’lıların verecekleri destek karşılığında, Ankara Hükümeti’nden alabildiğince büyük ekonomik tavizler almak;

İkinci Aşama; İyice hırpalanan geleceğin Yeni Devlet yöneticilerini, Fransız-İtalyan ve Amerikalı yöneticilerin (sözde) danışmanlığında, İngilizler üzerinden ve hiçbir taviz vermeden Lozan’da son darbeyi vurmak.

...

Şimdi sözü ABD’li öğretim üyelerinden Edward Mead EARLE bırakıyoruz;

“...Anadolu’nun ticarî hayatı için son derece önemli olan İstanbul ve İzmir üzerindeki Türk hâkimiyeti sona erdirilmişti. Yunanlılar, Türklerin anavatanlarının içlerine kadar girerek her tarafı bir harabeye çevirmişlerdi.

Öte yanda ise, Fransızlar, Türkleri bir dereceye kadar güçlü görmek istiyorlardı. Güçlü ve zengin bir Türkiye, savaş öncesi borçlarını daha çabuk ödeyebilirdi. Fransız bankerlerine’ bu borçların ödenmesi, Türkiye’nin Fransa’ya savaş tazminatı ödemesinden daha önemliydi.

Ayrıca, güçlü bir Türkiye, Fransa’nın Yakındoğu’daki durumunu da güçlendirebilirdi. Almanlar, Osmanlıları nasıl Rusya ve İngiltere’ye karşı kullanmışlarsa, Fransızlarda milliyetçi Türkleri, borçlarını ödemekten kaçınacak Bolşevik Rusya’ya ve ittifaka ihanet edebilecek İngiltere’ye karşı kullanabilirlerdi...” (1)

 

ABD’li öğretim üyelerinden Edward Mead EARLE devam etmektedir;

Suriye ve Çukurova’daki Fransız kuvvetlerinin sayısı 100 bin kişiydi. Adana bölgesinde kalıp savaşa devam edebilmek için bu kuvvetlerin artırılması gerekiyordu. Bu durumda, artık kan dökülmesini istemeyen Fransız kamuoyu ve Millet Meclisi isyan ederdi.

Mustafa Kemal Paşa ile anlaşmak ise henüz onaylanmamış olan Sevres Antlaşması’nı yırtıp atmak demekti. Fransa İkinci yolu seçti. Söylendiğine göre, 1921 Şubat ve Mart’ında toplanan Londra Konferansı’nda, M. Briand, Lloyd George’a, Ankara delegeleri ile bir anlaşma imzalamadan İngiltere’den ayrılmayacağını defalarca bildirmiştir. Briand, buna gerekçe olarak da, Fransız kamuoyunun ve Millet Meclisi’nin savaşın uzamasına ve daha çok kan dökülmesine izin vermeyeceğini göstermiştir.

Nihayet bu tutumun sonucu olarak, 9 Mart 1921’ de Londra’da, Türklerle Fransızlar arasında, Çukurova savaşını sona erdiren bir anlaşma imzalandı.

Türk milliyetçileri, Fransa’nın Türkiye’deki dinî ve kültürel çıkarlarını tanıdılar ve Fransız kapitalistlerine Çukurova bölgesinde yapılacak yatırımlarda tercih hakkı verdiler. Ayrıca Fransızların Bağdat Demiryolu’ndaki imtiyazlarını da kabul ettiler.

Buna karşılık Fransa, Çukurova’yı boşaltacak, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırı yeniden düzenleyecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ne karşı daha dostça bir tavır takınacaktı...”

İtalyan Hükümeti, Anadolu’da bir savaşa girişmeye istekli değildi; olsa bile savaş imkânlarından yoksundu. Bunun sonucunda, 13 Mart 1921’de Londra’da Türk ve İtalyan dışişleri bakanları arasında bir antlaşma imzalandı

Buna göre, Türkiye ve İtalya, Konya, Aydın, Afyon bölgelerinde iktisadî işbirliği yapacaklardı ve ayrıca bir İtalyan grubuna Ereğli kömürlerini işletme imtiyazı verilecekti.

Bunlara karşılık İtalyan Hükümeti de, bir barış antlaşmasının görüşülmesi sırasında Türk delegasyonunun isteklerini desteklemeyi, Türkiye’nin tam bağımsızlığının yanında olmayı ve Trakya ile İzmir’in Türklere geri verilmesini sağlamayı, askerlerini Türk topraklarından çekmeyi vaat ediyordu...

1921 yazında Mart anlaşmasını genişletmek için Fransa ile Türkiye arasında yeni görüşmeler yapıldı ve 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması imzalandı...

Bu antlaşma, iki devlet arasındaki savaş halini resmen sona erdirdi. Savaş esirlerinin değiştirilmesi, Türkiye – Suriye sınırının yeni şekli kararlaştırıldı ve Fransız kapitalistlerine bazı İmtiyazlar sağlandı. Fransa, Türkiye’nin bağımsızlığı ve egemenliği ile ilgili bütün sorunlarda samimî işbirliğinde bulunmaya söz verdi. s.348

Ankara Antlaşması’nda Bağdat Demiryolu’na da geniş yer verildi. Büyük siyasî ve stratejik öneminden ötürü, Türkler, Bağdat Demiryolu’na sahip olmak istiyorlardı. Fransız kapitalistleri demiryolundaki eski yatırımlarının tanınmasını ve işletmede kontrol istiyorlardı. Sonunda hem Türkleri, hem Fransız emperyalistlerini tatmin edecek bir hal çaresi bulundu.

Türkiye-Suriye sınırı o şekilde düzenlendi ki, Bağdat Demiryolu’nun Haydarpaşa ile Nusaybin arasındaki bölümü tamamen Türk topraklarında kalıyordu. Oysa, Büyük Savaş’tan sonra Toroslarla Nusaybin arasındakî bölüm Fransızlara verilmişti.

Bu sınır ayarlamalarına karşılık Ankara Hükümeti de, Fransız Hükümeti tarafından tesbit edilecek bir Fransız grubuna, hattın Pozantı ile Nusaybin arasındaki kısmının Deutsche Bank’a ait hak ve imtiyazlarını devrediyordu. Türk Hükümeti ayrıca, Fransızların, madenlerin işletilmesi, liman ve nehir nakliyatı İmtiyazları isteklerini, bunlar Türkiye ve Fransa’nın karşılıklı çıkarlarına yararlı olduğu takdirde, olumlu bir şekilde dikkate almayı da kabul ediyordu.

Fakat bunların hepsinden önemlisi, Türklerin Fransızlara Ergani bakır madenlerinin işletilmesi ve Çukurova’da pamuk tarımının geliştirilmesi imtiyazlarını verilebileceğini ima etmesiydi.

Böylece Fransa, kendini Asya Türkiyesi’ndeki eski Alman çıkarlarının mirasçısı yapmaya çalıştı. Fransız kapitalistleri, Almanlara kızmalarının bir sebebi olan kilometre garantisi paralarını ceplerine indirmeye başladılar.

Eski Bağdat Demiryolu imtiyazı Almanların hangi şartlar altında olursa olsun yolculara ve yük sahiplerine değişik ya da özel tarifeler uygulamalarını yasaklamıştı. Fakat, hattın kontrolünü ellerine geçiren Fransızlar, “açık kapı” ilkesini tam bir şekilde uygulamadılar. Zaten Ankara Antlaşması’nın 10. Maddesi de buna imkân veriyordu. Bu maddede, özel tarifeler uygulanmaması ilkesi doğrulanmakla birlikte, Türk ve Fransız Hükümetlerinin, birbirlerinin rızasını almak şartı ile, bazı durumlarda istisnalar yapabilecekleri de belirtiliyordu.

Bu konuda iki taraf arasında bir anlaşmaya yanlamadığı takdirde, istedikleri gibi hareket etmek hakkına da sahip olacaklardı

1922 ilkbaharında Bağdat Demiryolu’nun, Ankara Antlaşması ile Fransızlara düşen kısmının işletilmesi “La Societe d’explotitation des chemins de fers de Cilicie – Nord Syrie – Çukurova – Suriye Demiryolu Kumpanyası” tarafından alındı. Hattın Bağdat, Basra ve Samarra arasındaki bölümü ise Irak’taki İngiliz sivil yönetimine bırakıldı. Haydarpaşa ile Toroslar arasındaki bölümü de Ankara Hükümeti işletecekti. Fakat Yunan savaşından dolayı bu bölüm ticarî amaçlar için pek az kullanıldı..” (2)

Yazılanlar toparlanırsa;

-İngilizlerin patronluğunda yaptırılan Yunan İşgali’nin bir amacının da Ülke Ekonomisini (Başta zengin Ege Bölgesi olmak üzere) geleceğe yönelik yakmak, yıkmak.

-Mondros Antlaşması’nı (30 Ekim 1918) Takip eden dönemde İşgalcilerden Fransa ve İtalya kendilerine ayrılan bölgeleri hızla işgal etmişler ve işgal bölgelerine yerleştikten sonra (Osmanlı Hükümeti ile değil de) Mustafa Kemal Paşa, (Ankara Hükümeti) ile (verecekleri silah-destek karşılığında) geleceğe yönelik konuşmalar ve antlaşmalar yapmaya başlamışlardır.

-Osmanlılara kasıtla dayatılan Sevr Antlaşması (doğrusu taslağı) aslında hiçbir zaman imzalanmayacağı bile bile sadece Ankara Hükümeti’nin elini güçlendirmek için yapılan “Bir Tezgah!” olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü (Ağustos 1920 İtibariyle) bunu onaylayacak bir Osmanlı Hükümeti ile ilgili bir meclis yoktur.

-Lozan’a gitmeden evvel İtalya’ya verilen Ticari ayrıcalıklar/Haklar  arasında; Anadolu’ya yatırım ve Kömür Madenlerinin işletilmesi, Fransa’ya ise, Çukurova/Pamuk işbirliği ile Ergani Bakır Madenleri imtiyazı vardır.

...

Sonsöz;

Tarihler 5 ve 8 Ocak 1918’i göstermektedir. Birinci Dünya halen devam etmektedir. Ki; Sonlanma tarihi (Osmanlı için) 30 Ekim 1918’dir. Savaşın bitmesine yaklaşık 10 (on) ay olmasına rağmen, 5 Ocak 1918’de İngiltere Başbakanı, 8 Ocak 1918’de ABD Başkanı tarafından bir açıklama yapılır. (Wilson ilkeleri 12.madde)

Bu açıklamada, Osmanlıdan sonra Bu topraklarda kurulacak, “Yeni Devlet”le ilgili öngörüler vardır.

Meraklılarının, bu açıklamalar ile bu tarihten 5 (beş) Yıl sonra imzalanacak Lozan Antlaşması içeriğini karşılaştırdıklarında görecekleri nedir?

Nerede ise hiçbir şeydir.

Bu durumda, İşgalciler (İngilizler'in) neden Taşeronları Yunanlıları Zulüm ve yıkım için Anadolu’ya gönderdikleri sorusu akla gelmektedir.

Bunun Ekonomi ile ilgili kısmı yukarıda açıklanmıştı. Siyasi kısmını da okuyanların basiretlerine bırakıyoruz. Ancak, bir soru ile birlikte;

-Lozan Antlaşması, Ankara Hükümeti ile değil de, Osmanlı Hükümeti ile İmzalanmış ( ve Hilafet kaldırılmamış) olsaydı bunun sonucu ne olurdu?

-Evet...

 

www.canmehmet.com

Resim;web ortamından alınmıştır.

Kaynaklar;

(1) “BAĞDAT DEMİRYOLU SAVAŞI”, Edward Mead EARLE, MİLLİYET YATIN LTD. ŞTÎ. YAYINLARI, Sahife:345

(2) A.g.e. Sahife:349

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..