Füze Kalkanı Türkiye yi savaşa sokar mı?

Kurtuluş savaşından bu yana hiçbir savaşta resmi oalarak yer almamış Türkiye füze kalkanı ile tamamlanmamış büyük paylaşım savaşının bir parçası olabilir mi?

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ortaya atıldığından ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşbaşkanı olduğundan bu yana ve öncesinde Afganistan, Pakistan, İran, Suriye ve Irak'ın da içinde bulunduğu coğrafyada savaşlar ve çalışmalar hızla tırmandı. Georg W. Bush liderliğindeki ABD ve müttefikleri ile NATO, Afganistan'ın ardından Irak'ı işgal ettiler. Pakistan da birçok sınır ötesi gizli operasyonlar yapıldı. Irak işgali sırasında Suriye ve Lübnan'a da yapılan baskılar sonucu birçok tavizler alınarak bir nevi "ehlileştirme" yapıldı.

Temelinde Ortadoğu petrollerine ulaşmak olan işgal ve savaşların yaşandığı tüm bu süreçte İran, hep bir "tehdit unsuru" olarak göz önünde tutularak hedefe konuldu. İran'ın uranyum zenginleştirme çalışmaları nükleer silah yapımına bir dayanak olarak gösterilerek "vurulmakla" tehdit edildi.

Şangay beşlisi olarak da bilinin ekonomik birliğin en güçlü üyeleri Hindistan, Çin ve Rusya, hem silah satışı hem de petrol ve doğalgaz alımı yönünden sağladıkları avantajlar nedeniyle İran'ı sürekli olarak savundular.

Bugün gelinen aşamada Türkiye ye kurulacak füze kalkanının basında yazılanlara bakıldığında hiç de kalkan olmadığı orta ve uzun menzilli hedefleri vurabilecek kapasitede bir saldırı yönünün de olduğu ortaya çıkıyor. Uranyum zenginleştirme faaliyetleri için sürekli sıkıştırılan İran'ı savunan Türkiye hükümeti ve başbakanı aynı zamanda İran'a karşı kurulacak füze sisteminin Türkiye topraklarına kurulmasına onay veriyor. Cumhurbaşkanının metindeki "tehdit" kısmında isminin çıkarılmasındaki rolünün büyüklüğü tartışıla dursun, sistemin kurulması ile, İran ile başlayacak bir savaşın fitili de ateşlenmiş olabilir. Savaş ve İran'a saldırı ihtimalinin yıllardır masada durduğu bir gerçek. Üstelik bu savaşta da Türkiye'nin diğer savaş ve işgallerde olduğu gibi hiçbir zaman çıkarı olmayacak. Savaşlardan zaten insanlığın silah satanlar dışında hiçbir çıkarı olamaz!

Peki bugün bu gündem neden önümüzde? 1950 li yıllardaki "sürekli silahlanma ekonomisi" döneminin de gösterdiği gibi, global ölçekli krizleri atlatmak için büyük sermaye ve ABD Dünya da yarattığı çatışma bölgeleri üzerinden silahlanmayı ve silah satışarını arttırarak çıkış yolu yaratıyor kendisine. Soğuk savaş dönemindeki bu yoğun silahlanma, ABD ile SSCB'yi nükleer füzelerinde dahil olduğu bir savaşın eşiğine kadar getirmiş, SSCB nin ekonomisi bu yarışın da etkisiyle insanlarına refah yaratmaktan uzak bir seviyeye gelmişti. ABD ise tüm bu 2. Dünya savaşı dönemi "Süper Güç" olacak şekilde kendi lehine çevirmişti.Tüm Dünya da ülkeler ve hatta kabileler arasındaki savaşlara silah satan ABD'li şirketler, Dünya'nın en büyük ekonomik gücünü yarattılar, büyütmeye de devam ediyorlar.

Bugün de yapılan ve yapılmaya çalışılan bu olabilir mi? Hem İran, hem de Kuzey/Güney Kore arasındaki gerginlik ve çatışmaların sonucunda ABD ve NATO'nun bu ülkelere yapacağı askeri müdahalelerin (hatta bu ihtimalin varlığının kendisi bile) taraflar açısından silahlanmayı arttıracağı aşikar. Türkiye bu karmaşık ilişkilerin içinde gidişatı iyi görmelidir. Yüzlerce yıldır yan yana yaşayan ulusların başkasının savaşı uğruna birbirine düşman edilmesi ihtimaline karşı uyanık olunmalıdır. Savaşı başlatacak komplo eylemlere ve gerçekçi olmayan, tamamiyle toplumu yönlendirmeye dönük haber ve yorumlara karşı şüpheyle yaklaşılmalı, Türkiye'nin bu savaşlara dahil olmaması için çaba gösterilmelidir. Savaşlardan hele hele de komşularımızla yapacağımız hiçbir savaştan bir çıkarımız olamaz.