Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '10

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray–Ankaragücü maçında farkı yaratan etken

Galatasaray–Ankaragücü maçında farkı yaratan etken
 

Kötü yöneticiliğin Türkiye’deki en başarılı örneği herhalde alternatifsiz Melih Gökçek’tir. Öyle ya da böyle ligin orta sıralarında yer edinmiş hatta arada sırada zirveyi bile zorlamış bir Ankaraspor takımını yok etmekle kalmadı; üstüne bir de Ankaragücü’nü ekledi.

Aklımıza gelen örnekleri sıralayalım. İstanbulspor, Adanaspor ve (Vestel) Manisaspor. Hiçbirinde yatırımcısının yüzünü güldüren sonuçlar alınamadı. Manchester United taraftarının kulübün sahibine yaptığı eylemi hep beraber izliyoruz. Aynı durumda sırada Liverpool taraftarı da var. Portsmouth ve Manchester City deneylerini de tuz ve biber olarak ekliyorum.

Ankaragücü’nün ligin ilk devresinde Galatasaray’a en ağır yenilgilerinden birini yaşatmış Hikmet Karaman ile ne alıp veremediği vardı ise göndermek için olmadık ayak oyunları yaptı. Yerine de kariyerinin son dönemine girmiş Aragonesvari bir adam getirip, yanına da Ümit Özat’ı ekledi. Hani Diyarbakırspor gerçeği olmasa hem teknik direktörün kafasını karıştıran hem de takımın konsantre olmasını güçleştiren irrasyonel 60 kişilik futbolcu kadrosuyla bu Ankaragücü küme düşmeye en büyük adaylardan biridir; yönetim şekliyle de belki de hak etmiştir.

Galatasaray–Ankaragücü maçında farkı yaratan etkenlerden bir tanesi buydu. Yoksa Ankaragücü bu kadar kolay teslim olacak ve açık farkla yenilecek bir takım değildir.

İkinci devre başlamadan takımların transfer anlayışlarının sezona nasıl etki edeceğini tartışırken Galatasaray ve Fenerbahçe modelini masaya yatırmıştık. Sanki o günler Fenerbahçe’nin yaptığının doğru olduğunu gösteriyordu. Oysa süreç, yaşanan sakatlıklar ve cezalar öyle bir noktaya getirdi ki Fenerbahçe artık takım kuramaz hele geldi. Aynı dertten daha Galatasaray da muzdaripti üstelik çok daha etki altındaydı.

Ancak burada dikkat edici özellik “Ernstvari” transfer isabeti yakalamaktır. Galatasaray’da Jo ve Santos transferlerinin yerine oturmuş olduğundan söz etmek zor ama konu Neill olduğunda durup biraz düşünmek ve yönetimin hakkını teslim etmek gerekiyor. Galatasaray sezon sonunda şampiyonluk ipini göğüslemeyi başarırsa Neill’in katkısından fazlasıyla konuşacağımızı tahmin ediyorum. Şu an Türkiye’de bizim izleyebildiğimiz takımlar içinde geriden en iyi oyun kurup üzerine de “yarım asist” yapan bir oyuncu durumundadır.

Keita hep sonucu belirleyen oyuncu oluyor. Oynadığı, ağırlığını koyduğu, golünü atıp ya da attırdığı maçlarda Galatasaray hep kazanıyor. Tersinde de aynen Eskişehirspor ve Fenerbahçe karşılaşmalarında olduğu gibi kaybediyor.

Keita’nın attığı golü izlerken ister istemez Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçında Bilica’nın kaçırdığı pozisyon geliyor insanın aklına. Biri on beş metre içinde ayakta duramıyor, diğeri elli metre top sürüp üç kere müdahale ile karşılaşıp mücadele ediyor ve neticeyi belirliyor.

Yine bu hata oynanan maçlardan örnekler vererek karşılaştırma yapmaya devam edelim. Cuma akşamı Gaziantepspor futbol okullarında ders niteliğinde gösterilebilecek bir gol attı. Defansın arasına yerleşmiş oyuncuların zamanında paslaşmaları, asisti yapan oyuncunun sıfıra kadar inişi ve golü atan oyuncuya gol pasını verişi ve kaleciyi çaresizleştiren vuruş tekniği futbolun temel pozisyonuydu.

İşte Galatasaray bu temel dersi çok iyi çalışmış bir takım. Sezon başından bu yana bir çok maçta hep sıfıra inerek rakip takımın defans kurgusunu dağıtıp kalecinin cepheden duruş üstünlüğünü yok ediyor. Birinci ve üçüncü gollerde bu vardı.

Galatasaray çok iyi oynamadığı bir maçı açık farkla kazandı. Zirve için önemli puanlar aldı. Baros’un geri dönüşü Galatasaray’ın hücum gücünü çok etkileyecektir. Açıkçası ligin kaderini belirleyecek zor bir tünele giriyorlar. Trabzonspor ve Fenerbahçe karşılaşmalarından alacağı puanlar birçok takımla birlikte zirvedeki Bursaspor’un yalnız kalıp kalmayacağını da gösterecektir. Bu tünelin sonunda bir bakmışız ki Bursaspor ile Beşiktaş baş başa ilk iki sırada buluşuvermişler. Geçen senenin bir deja vu’sunu bize yaşatsınlar.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..