Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '10

 
Kategori
Spor
 

Hıncal Uluç modeline mi yoksa İslam Çupivari bir değere mi ihtiyaç vardır?

Hıncal Uluç modeline mi yoksa İslam Çupivari bir değere mi ihtiyaç vardır?
 

“Fenerbahçe denildiğinde basında aklınıza gelen ilk ismi söyleyin” diye bir tercih yöneltilmiş olsa büyük bir çoğunluk herhalde tek bir isim üzerinde birleşirdi.

“İslam Çupi.”

Şimdi bu ismi aklımızda tutarak kendimize geniş bir paragraf açalım.

Fenerbahçe’nin Asbaşkanlarından Şekip Mosturoğlu’nun hafta içinde yaptığı açıklamalar farklı bir tartışma yarattı.

“Bize karşı yapılan çifte standartlarda ise medyadan yeterli derecede ses çıkmıyor. Yanlışlar, yapanın yanına kâr kalıyor. Bizim bir Hıncal Uluç’umuz yok”

Hıncal Uluç isminin “derinliğini” anlatmaya gerek yok sanırım.

Sn. Hıncal Uluç’un Galatasaraylı tarafının gazeteciliğinin önünde olduğu da bir başka gerçektir. Kendisi her ne kadar “gazetecilik” kasketini taktığında tarafsız bir kimliğe büründüğünü söylemiş olsa da özellikle geleneksel spor gazeteciliğinin son temsilcidir kendisi ve bildiğimiz ya da bilmediğimiz anlamlarıyla asla "tarafsız" değildir.

Hıncal Uluç ismi spor gazeteciliği içinde daha popüler parlamaya çıktığı sıralar bizler henüz çocuktuk. Bizim ev 12 Eylül dönemi dahil Cumhuriyet Gazetesi’nin girdiği bir yerdi. Öyle olunca kendimi bildim bileli Hıncal Uluç’ın yazılarını takip eden biri oldum. Detayları uzatmıyorum çünkü yazı arşivimde bununla ilgili yeterince bilgi var.

Hıncal Uluç özellikle Derwall’ın takımın başına getirilmesinden sonra medyada Galatasaray’ı daha farklı bir çizgide savunmaya başladı. Sn. Şekip Mosturoğlu’nun altını çizmeye çalıştığı “Fenerbahçeli denilen medyanın aslında olmadığını ve kendilerinin konuşmadığı dönemde ne kulüp içindeki muhalefetin ne de medya mensuplarının haksızlıkları dile getirmediğini söyleyen Mosturoğlu şöyle devam etti: “Muhalefet sadece kötü günlerde konuşuyor. Fenerbahçe aleyhine bir durum söz konusu olduğunda ise konuşmuyorlar. Fenerbahçe’nin haklarını biz savunmak zorunda kalınca da konuştuğumuz için eleştiriliyoruz. Oysa sadece biz değil, canı yanan her kulüp konuşuyor.” şeyin tam realitesini yıllarca Sn. Hıncal Uluç’un kaleminden okuduk, konuştuklarından dinledik durduk.

Sn. Hıncal Uluç tam anlamıyla bir ters manyel uzmanıdır. Bu nedenle de Fenerbahçe Asbaşkanının açıklamaları karşısında “beni Galatasaray’ın eski başkanlarına sorsunlar” diye cevap verebilmektedir.

Galatasaray’ın 14 yıl şampiyonsuzluk döneminden sonra ayağa kaldırılması ve geleceğe dönük güçlü, vizyonu olan bir kulüp haline getirilmesi aslında önemli ve ciddi bir projeydi. Bu projenin en önemli hedefi de Avrupa’da başarılı olacak bir futbol takımı yaratmak vardı.

Sn. Uluç’un son otuz yıllık yazılarını okursanız bu projenin bütün izlerini görebilirsiniz.

Bu proje önemli ölçüde hayatta karşılığını bulmuştur. 2000 yılında ulaşılan UEFA ve Süper Kupa Şampiyonlukları ile nihai hedefe varılmıştır. Galatasaray 1986’dan sonra dördü üst üste olmak üzere 11 Lig şampiyonluğu kazanmıştır ki çok büyük bir başarıdır.

Hafta içinde Anadolu’dan şampiyon çıkmasıyla ilgili olarak konuşmuştuk, şampiyonluk birçok etkenin bir araya gelerek oluşturduğu bileşkeydi.

Galatasaray son otuz yıllık uzun vadeli projesini gerçekleştirirken medyada Hıncal Uluç çok önemli bir aktör, “etken” olmuştur.

Mesele de Sn. Hıncal Uluç’un ne söylediğinden çok neye hizmet ettiğiyle ilişkilidir.

Fenerbahçe’nin bir Hıncal Uluç’u yok. Bu bir “realitedir” ancak Fenerbahçe’nin Hıncal Uluç’a ihtiyaç duyup duymadığı düşünülmesi gereken bir başka “gerçekliktir.”

Nesnel spor gazeteciliğinin ve yorumculuğunun günümüzde fazlasıyla örneklerini görüyoruz. Bu örnekler tarafsız bir yorum yapmak adına duygularından sıyrılmış, belki de hiçbir heyecan duymuyormuşçasına yeni tip gazetecilik modeli yaratıyorlar.

Bugün etrafa bakıldığında her modelden spor yorumcusu, gazetecisi görebilmek mümkünken tek bir örneğin karşılığını bulamıyoruz.

İslam Çupi tarzı yazan ve spora yaklaşan gazeteci modeli ölüm tarihi olan 6 Şubat 2001 tarihinden beri ortaya çıkamadı.

Fenerbahçe camiası Fenerbahçeliliği bugün dahi İslam Çupi’nin kaleminden döküldüğü şekliyle yorumluyor, anlatıyor ve anlıyorsa bunun başka bir anlamı vardır.

Fenerbahçe 4-3’lük Galatasaray zaferini televizyondan izlemek yerine onun anlatımıyla tekrar tekrar yaşamayı tercih ediyorsa bunun da bir anlamı vardır.

Fenerbahçe’nin yine bir Galatasaray zaferi olan 6 Kasım 2002 tarihinde kazanılmış karşılamanın tarihe düşülmüş İslam Çupivari bir notu da yoktur.

Fenerbahçelilik zaten tarihsel olarak başarı, şampiyonluk, zafer demektir. Gücünü tarihinden alan bir kulübün yine tarihe bırakacağı kelimeleri, cümleleri ve sloganları da anlamlı olmalıdır. Zaferi, başarı ve şampiyonluğu getirecek, teşbihte hata aranmasın, bir nevi beşinci kol faaliyetlerine ihtiyacı yoktur, olmamalıdır.

Fenerbahçe'nin büyük bir maziye sahip çok büyük bir takım olduğunu tarihe yazacak ve bunu canlı tutacak, hatırlatacak bir kaleme ihtiyacı vardır.

İşte bu nedenle Fenerbahçe’nin Hıncal Uluç gibi bir modele ihtiyacı yoktur.

Fenerbahçe’nin ihtiyaç duyduğu bütün modeller de hep kendi tarihinin içinde örneklenmiştir. Fenerbahçe hep sahip olduğu değerleri yitirdiği zaman eksiklik duymuştur. Bugün de arayıp bulması gereken şey yine kendi içinde olan o değeri bulup ortaya çıkarabilmelidir.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..