Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Aralık '12

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray-Fenerbahçe maçına doğru (Numaracılar ve fırsat kollayanlar...)

Galatasaray-Fenerbahçe maçına doğru (Numaracılar ve fırsat kollayanlar...)
 

En zor yazı, maç öncesi yazılan yazı/lar olmalı.

Sayısal verilere dayalı yazılacak yazı/lar, “yazı tura” kolaylığı sağlayabilir. İki seçenek arasında kalan öğrencinin bunlardan birini tercih etmesi gibi...

Önceki maçta iyi/ kötü oynayan takımın, benzer biçimde oynayacağını beklemek, yanıltabilir. Çünkü futbolcuların, oyun bakımından ne yapacaklarını pek kestiremezsiniz. Ama futbolcuların “huy”una bakarak yapılacak değerlendirme, öngörü olmaktan çıkar, bir gerçeğinin saptanması, dile getirilmesi anlamına gelir.

Sözü uzatmayalım, “huy”a geçelim.

“Huy” dendi mi, “huy”la ilgili birkaç “özlü söz” yazmamak olur mu?

Can çıkar, huy çıkmaz.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Kırk yıllık Kâni, olur mu Yâni.


Örnek mi?

Ad değil de, “davranış” olsun örneğimiz:

Bir dokunmayla, lastik top gibi zıplama, yuvarlanma...

Önemli sayılan bir yerde kendini yere atma, penaltı ya da frikik kazanma...

Rakibinin ikinci sarıdan kırmızı görmesi için, tekme/ dirsek yemiş gibi debelenme...

Tribünden bir “yabancı madde” bacağına gelince, kafasına gelmiş gibi kıvranma...

Birbirine horozlanma,  sonra da kafa yemiş gibi kendini yere atma...


Sonuç...

Aldanan hakem “gereken”i yapınca, numaracı futbolcu da, “sahte kâr” elde etmiş oluyor.

Yerde numaradan acılar içinde kıvranana kart göstermek gerekmez mi?

Böyle babayiğit bir hakem anımsayan var mı?

(Mersin İdmanyurdu’nun ikinci lige abone olduğu yıllardan biri. Futbolculardan birine faul yapıldı, futbolcu, öyle bir çığlık attı ki...  Tribün ayaklandı. O kıvranan Mersinli, yan gözle de hakeme bakıyordu, rakibi sarı kart görünce kalktı, atılan topun arkasından koşmaya başladı. Hakem, gel bakalım, dedi, gösterdi sarı kartını.)

*****

Ya hakemler?

“Huy”, onlardan kimileri için de geçerli değil mi?

Örneğimiz, ad değil de, “davranış” olsun yine.

Kafaya taktığı futbolcuyu atmak için fırsat kollama, daha doğrusu fırsat yaratma...

Verdiği ters kararlarla oyuna gölge düşürme...

Bir tarafın “sert oynama”sına göz yumma, kartlık durumlarını “uyarı”yla geçiştirme, sonra, öteki tarafın olağan bir hareketini hemen cezalandırma...

Futbolcunun kafasından geçenleri okuma, bu okumaya göre, çaresiz öğretmenin “not silahı”na sarılması gibi “kart silahı”na sarılma...

ve bir “taraf”ı kollama görüntüsü çizme, tutarsız/ çelişkili kararlarıyla öyle bir algıya yol açma...

Doğru çalınmak için “düdük”, doğru kaldırılmak için “bayrak” verildiğini unutma...

Sahada “renksiz” olduğunu unutma..
.


*****

16 Aralık Pazar günü son düdük çaldı mı, futbol konuşalım, derim.

Yukarıda sıraladığımız olumsuzluklar olmasın, onların yerini iyi futbol/ yönetim alsın. İtiraz edilmeyecek kararlar olsun, futboldan beklenen görsellik sahadan tribünlere, ekranlardan evlere yansısın.

Dudaklardan dökülenler de öfkeden uzak olsun:

Hakeme de, rakibi de, bizim takıma da helal olsun!

Yenildik/ yenemedik, ama bizimkiler de iyiydi.

İşte, futboldan beklediğimiz bu!

İki takımı da kutlamak gerekir!


Bunlardan, benzerlerinden, futbola yön verdiğini sananlar “ekmek” yiyemeyeceklerdir, kuşkusuz.

Yemesinler, yiyemesinler; o gün de “ekmek”siz kalsınlar!

Futbol seyredelim, futboldan söz edelim yeter!

İyi seyirler!

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara