Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Şubat '14

 
Kategori
Anılar
 

Garip balığın intikamı

Garip balığın intikamı
 

1980'li yıllarda Kars'taki Kura Nehrinin azgın aktığı bir gün... Mevsim İlkbahar,  eriyen kar suları nedeniyle sular boz bulanık.

Nehir böyle azgınlaşınca köylüler "Oğuz deşildi." derlerdi. Çünkü Oğuz Dağının eteklerindeki karlar birden erimeye başlayınca her yer suya keser, önüne ne gelirse alır götürürdü.

Böyle günlerden birinde tek tüfeğimi alarak ava çıktım. Tabii av yeleğimin cebinde her ihtimale karşı balık takımım da mevcut.

Dağda bir şeyler bulamayınca aşağılara nehre doğru indim. Suyun sakin aktığı bir yer buldum. Bu da yetmiyordu. Oltamı atınca su hemen alıp gidiyordu. Biraz araştırınca kavak ağaçlarının kenarda bulunduğu dönemeçli, suyun da dönüp durduğu bir yer keşfettim. Ucuna ceviz büyüklüğünde kara ciğer taktığım misinamı o kuytu yere attım. Bilirim ki balıklar ciğeri çok sever.

Kura nehrinden öyle bir balık çıkar ki tadı şeker gibi. Fakat yakaladığınızda buz gibi suyun yüzüne çıkarırken öyle güçlü şakırdar ki ödünüzü kopartır. Misinam 5-6 kiloluk balıkları kolayca çekecek kadar güçlü ve kalın. Suyun rengine uyum sağlasın diye de açık kahverengi misina seçmişim.

Neyse bir iki derken her biri bir kiloluk kadar altı balık yakaladım. Tüfeği yakınımdaki bir ağacın dalına astım. "Biraz daha ilerilere atayım hele," diye misinamı yemleyip sallayarak  biraz daha ileriye fırlattım. Çekerken birden misinanın ağırlaştığını farkettim. Acaba neydi ?

Misina çektikçe gerildi, çektikçe gerildi. "Allah, Allah, biryerlere takıldı ama şimdi misinayı kıracağım. Yüzde yüz bir köke takıldı." dedim . Ama bir yandan da asıldıkça geliyor. Çek oğlum! Çek ! derken gelmeye başladı. Artık sanki bir sicime asılmış gibi asılıyorum. "Yahu bu su samuru olmasın." diyorum ama, bu hayvan sel suyunun ortasında ne gezsin ? Elimi yumruk yaptım çekiyorum ama kuşparmaklarım  altta acıyor. Baktım ki misina oturmuş ve kuşparmaklarım kanıyor. Olsun bırakır mıyım ? Hele bir gelsin.

Biraz daha, biraz daha derken su halkalanmaya başladı ve  "Glup! " diye bir baş belirdi. "Aman Allahım, bu ne acaba ?" Şaşkınlık içindeyim. Balık olmaya balık ama başı neredeyse bir çocuk başı büyüklüğünde ve kocaman bıyıklarını yana salmış bir yeniçeri gibi azgınca bana bakıyor. Neredeyse aramız bir buçuk metre fakat  bu kocaman balığı kıyıya çıkarmam mümkün değil. Hayvan belki de 20 kg. Bir yandan sıkı sıkı misinayı tutarken bir yandan da tüfeğime baktım ki  erişemeyeceğim.Vazgeçtim,  Şaşkınlık içinde daha sıkı çekeyim diye düşünürken balık, başını sağa doğru şöyle bir kaldırdı ve çekti. Benim o kadar sağlam misinam "Küt !" diye kırılmasın mı ? Suya dalan balık umursamazca çekip gitti.

İşte o zaman acemi bir balıkçı olduğumu anladım.  Bir tuttuğum balıklara baktım. Bir kaçırdığım balığı düşündüm. Ve neredeyse tuttuğum balıkları suya atacak şekilde hayıflandım. Meğer böyle büyük balıkları misinayla tutarken kıyıya çıkartmadan önce epeyce yorup öyle çıkarmak gerekiyormuş. Nereden bilebilirdim ki ?

Neyse bıyıklı balık bana yapacağını yapmıştı.

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara