- Kategori
- Güncel
İşçinin gücü

Köylülüğün artık sona erdirildiğini ve son yıllarda köyden şehre göçlerin yaşandığını biliyoruz. Atatürk , “Köylü milletin efendisidir.” Derken o yıllarda nüfusun ezici çoğunluğu köylerde yaşamaktaydı.
En son, Özal döneminde köylere elektrik verilmesi ve beyaz eşya sektörünün desteklenerek bu dayanıklı tüketim maddelerinin kırsal kesime girmesiyle süreç tamamlandı. Orta direk belirdi ve hızla köylerden kentlere akın başladı. Hatta Rahmetli Ecevit “Köykent” denilen çok güzel bir proje başlatmak istediyse de buna malum çevreler izin vermedi.
Ne yazık ki bizim tarihimizde hep üreten, okuyan, aydın köylü istenmemiş adeta şehre göç teşvik edilmiştir. Köy Enstitülerinin kapatılması bunun en açık örneğidir.
Bundan sonraki aşamalarda köyden kopanlar şehrin varoşlarına yerleşmiş, çoğu da fabrika işçisi olmuştur. Önceki yıllarda işçiler daha örgütlü ve ses getirir eylemler yaparken son yıllardaki baskılar sonucu sendikalı işçi sayısı oldukça düşmüş ve herkes boyun eğer duruma gelmiştir.
Buna rağmen çeşitli eylemlerde görüldüğü gibi işçilerin diğer toplum kesimlerinden bir farkı var. O da hala işçilerin gücünün yadsınamayacağı ve hala zincirlerinden başka kaybedecek bir şeylerinin olmayışıdır.
Son günlerde rüşvet, hırsızlık, talan, adam kayırma, ihale yolsuzluklarının ayyuka çıktığı tüm basın organlarında dile getirilmektedir. Ben bir ziraatçiyim, ancak ağaçlardan anlarım. Eğer bu böyleyse ve demokrasiyi bazı dalları kuruyan bir ağaca benzetecek olursak tek çare kuruyan dallarını kesmektir. Yani iktidar değişikliğidir. Kuruyan dalları kesilen ağaç daha gür yeşerecek böylece demokrasi yara almaktan kurtulacaktır. Bunu, mecliste iktidar olanlar veya olamayanlar olgunlukla karşılamalıdır. Aslında bence devlet yönetiminin bir okulu olmalı ve devleti yönetecekler o okuldan mezun olmadıkça devlet yönetimi kimseye teslim edilmemelidir. Kötü bir fabrika yöneticisi bir fabrikayı iflas ettirir ancak ülkedeki kötü yönetim ülkeyi batırır ve itibarsızlaştırır.
Belki bazıları , Türkiye’deki iktidarı dahi dış güçlerin tezgahladığını veya düşürmek isterse düşürebildiğini söylüyor. Ancak ben, ezici çoğunluk ne derse o olur, düşüncesindeyim. Diğer toplum katmanları da önemli ama ülkemizde ezici çoğunluk işçilerden oluşmaktadır. Bu nedenle iktidara gelmek isteyenlerin fabrikalara yönelmelerini öneririm. Hatta oy isteyen kişi veya kişilerin fabrikaları mesken tutmaları, işçilerle el ele olması gerekir. Bir proleterya iktidarı mümkün olmasa dahi, bu gün iktidarı işçiler belirler mi, belirler.
Sonuç olarak özellikle işçilerin haklarının korunması, daha iyi, özgür bir yaşam vaadiyle ikna edilmeleri gerekmektedir.