Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Gecenin rengi

Durdum ve kendime baktım... Ne kadar derin olduğuma değil... Sadece görünene, ilk anda ne görürsen aynada...

En eski "altı" yaşını hatırlayan ben, o gözleri, o gülüşü ve masumiyeti özleyen bir "ben" olup çıkmışım; bunu farkettim.

Yarın doğumgünüm, 16 Ağustos... "Yaşıtlarım var" değil mi aranızda; hatta bankada güvenlik görevlimiz olan arkadaşla aynı gün doğmuşuz, ona da sordum:

- Sende de aynı his var mı?
- Ne hissi serdar bey?
- Kök salma isteği...

Gülümseyerek baktı ve "henüz yok" dedi... 35'e kadar böyle giderim ben, halimden memnumum"

Sonra masama oturup, kağıt kalemi aldım elime; ben şu kadar kazanıyorum dedim... Eşim şu kadar alsa "bu kadar" olur... Eee, evim de var, yiyip içeceğimiz belli, sineması
tiyatrosu gezmesini çık, bu kadar kalıyor... Yatırım da yaparız, çocuk da derkeeen... Baktım akşam olmuş..

Eve dönerken, çalan şarkı ile birlikte "sevdiğim ve çok güzel şeyler yaşadığım" aşklarım, sevgililerim, kadınlarım geçti aklımdan...

"Acaba" dedim... O zaman "yok, olmaz, henüz erken" demeseydim ve gitseydim sonuna kadar, şimdi çok daha farklı mı olurdu her şey...

"Her şey kısmet" diyen rahmetli büyükannemin, evliliğimi ve çocuklarımı görmesini ne kadar çok isterdim;

Ama, Özal çocuklarıyız biz; tüm bu çekingenlik bundan belki de. Hesap kitap bundan, ne kadar seversek sevelim, akıldaki "acaba" hep bundan... Evliliğe dair inanç, "sevmenin ötesinde" -sonsuz bir hoşgörüden kaynaklanıyor ve belki de en çok bundan yoksunuz; bunsuzluktan korkuyoruz; cesaretsiz ve bağımlı...

Ete düşkünlüğümüzün nedeni : susam sokağına arkamızı , evimiz Hollywood'da ya yüzümüzü dönüşümüzden... Dün akşam şunlaydım, şunu götürdüm, biliyor musun hatun bembeyaz bir pantalon giymiş ve g-string i deli etti beni, oturup kalkarken açılan bilmemnesinden bilmemneresini görüyordum... "O'na var ya iki güzel laf söyle, arabayla deniz kenarında iki tatlı aşk sözcüğü mırıldan, sabaha kadar senin..."

Sabaha kadar senin, evet ama sen sonsuza kadar yalnızsın... Bu hayatın bedeli bu, katıksız bir gerçek...

"Gözlerinin içine en çok baktığım ve ayrılmak üzere o muhteşem manifestomu yüzüne söylerken, üç yaşındaki küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarını büzüştürüp; "ama ben böyle olsun istemiyorum" diyerek; -onu terkeden adama yani bana , hüznünü ve acısını yaslayan, boynuna sarılıp gene ona ağlayan -onun yüzünden "ona sığınan" CANIM, BİTANEM, PEVRUZEM... Geçen yaz, evliliğini izlemek üzre uzaktan da olsa cengiz kurtoğlu tadında karşıyaka evlendirme dairesine kadar gelip, kapıdan döndüm, bu sefer ağlayan bendim... diye buraya yazıyorum

Ve biliyorum büyükanne: Her şey kısmet ve ben de kısmetimi bulurum elbet...

Herkese mutluluk diliyorum..

 
Toplam blog
: 3
: 838
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

İzmir'de yaşıyorum ve bu kenti çok seviyorum. Sanata dair herşey ilgimi çeker. İnatçı insanlardan uz..