Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Gecikmiş buluşma

Gecikmiş buluşma
 

Tanrı ona bir şans daha verecekti. Yaradılışın zaman tünelinde çaresizce bırakmak zorunda kaldığı eş ruhunu tekrar bulma umuduydu bu onun için. Fakat ruhunun çılgınlıklarına dur diyemediği için, Tanrı ona bir şartla dünyaya dönme izni vermişti. Onu eş ruhundan daha önce dünyaya göndererek yaşamın kucağına atacak ve sabretmesi karşılığında onun eşruhuna kavuşması gerçekleşebilecekti. Onunla aynı havayı teneffüs edeceğini bilmek ve gezegenin neresinde olursa olsun, ayrı yerlerde olsalar bile bu çılgınca arayışın içine itmeye yetiyordu onun ruhunu.

Gözlerini açtığında yepyeni bir yaşama, ruhu çılgınca koşuyordu bilmediği bir sınava. Muhteşem hesabın, başdöndürücü dünyasında unutuvermişti bir anda görevini ve yaşamlar boyunca aradığı sevgisini. Dostluğun ışığında sevgiyi, sevginin gölgesinde bildiği sevişmeyi bilmiyormuşcasına bir kez daha öğrendi yeniden. Gittiği halde gitmediğini sandığı yerleri, gördüğü halde görmediğini sandığı yüzleri gördü farkında olmadan. Hayatın kutsal dansının en son figürlerini ustaca uygularken, özü Tanrıdan gelen sevgi ırmağından da nasibini aldı fazlasıyla. Düzen denen planlı bir havuzun girdabında dönerken, yaşamın gereklerinide yerine getirdi neslin tükenmemesi için gezegende. Zaman zaman bilinç altında canlansa da eş ruhu, her defasında yeniden başladı aramaya farkındalığın çaresizliğinde.

Hayaller ve gerçeklerin ortasında dolaşırken kurduğu düzeninde, kaybetti kendini birgün yıllar sonra gelen eşruhunun gözlerinde. Sözlerin anlamını yitirdiği, beynin tanıma frekanslarının hislere dönüştüğü ve bulmacanın eksik bölümünün sessizce yerine yerleştiği ortamın, anlatılamayan kutsallığıydı yaşanan. İki ruhu büyük bir güçle birbirine yaklaştıran ve sevginin sonsuz dansına davet eden bu çılgın senfoni, kaderin o ana kadar ördüğü ağların keşmekeşinde yok olmamalıydı.

Su kızgın toprağa akmaya başlamış, bedenleri sanki daha evvelden defalarca birlikte olmuşcasına ustaca kıvrılarak dans etmeye başlamıştı. İlk defa tanık oldukları, fakat hiç yabancı olmadıkları bir ten kokusunun peşinde, birbirlerinin en gizli yerlerini sanki yeniden keşfediyorlarmışcasına çılgınca koklarken, elleri ise dokunmanın güzelliğinde, tehlikeli derinliklerin ve yüksekliklerin etrafında ustaca dönerek bu muhteşem yolculuğu sürdürmeye çalışıyordu. Görmenin, koklamanın, dokunmanın ve hissetmenin inanılmaz dalgalarını beyne göndermek için adeta muhteşem bir yarışa dönüşmüştü sevişmeleri. Ciğerlerindeki oksijenin ortak kullanıldığı ve temposu gittikçe artan bir melodiyi andırıyordu nefesleri. Yanardağın içinde barındıramadığı lavlarını püskürtmesiyle ortaya çıkan coşku, aniden bastıran yağmurla sessizliğe büründürmüştü bir anda ortalığı.

Hiç bir kalıba tam oturmadığı sanılan, fakat tüm insanlığın aramaktan hiç bir zaman vazgeçemeyeceği gecikmiş bir eş ruh buluşmasıydı bu birleşme. Sevginin ve dostluğun şemsiyesinde, tertemiz bir aşkın gölgesinde yaşanan bu tanrısal buluşmaya, zamanın neresinde ve hangi şartlarda tanık olacağımız bilinmese bile, eş ruhumuzu aramaya devam etmeliyiz. Yada farkında olmadan birlikte olduğumuz eş ruhlarımızı, veremediğimiz dersler yüzünden, bir dahaki yaşamlarımızda beklerken yaşlanmamalıyız.

METİN ÖZKAYA

 
Toplam blog
: 116
: 3217
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

İstanbul' da doğdum. Antikacı, saray restoratörü ve eksperim. Antika konusunda 50’ye yakın belgesel ..