Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '15

 
Kategori
Gelenekler
 

Geçmişten günümüze dövme

Geçmişten günümüze dövme
 

ANADOLU'NUN BAZI YÖRELERİNDE DÖVME ADETİ

İnsan bedeninin farklı malzemeler kullanılarak çeşitli uygulamalarla süslenmesi olgusunu tarihin çok eski dönemlerine dayandırmak mümkündür.
İnsan neden süslenme gereksinimi duyar. Bu durum yalnız beğenilme, güzel görünme isteğinden mi ileri gelmektedir yoksa bunun daha farklı nedenleri var mıdır.Bu yazıda tatoaj olarak adlandırılan süslenme biçimleri arasında yer alan; döğün, veşim, dak ve dağ olarak da bilinen dövme adetinden, bu adetin Anadolu'daki durumundan söz edilmeye çalışılacaktır.

DÖVME;

Deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir. Altderiye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken gibi bir araç yardımı ile gerekli boya maddesi konur.

Ya da Eskimoların kullandıkları bir teknikle; deri iğneyle delindikten sonra, ise bulanmış bir iplik deriye geçirilerek, boya deri altına yerleştirilir.

Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonda deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.

Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir; isle birlikte çivit, antimon tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.
Yaptıranın uzun süre acıya katlanmasını gerektiren dövmenin yapıldığı mevsim de önemlidir. İyi bir dövme elde etmek için ilkbahar ve sonbahar en uygun mevsimler sayılır.

Kaynaklar; ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, M.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir.

Hun kurganlarında çıkan cesetlerde; son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden oluşan dövmeler görülmektedir. Dinsel büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali bulunan bir boyanın, deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir.

Pazırık kurganında bir başkana ait cesette bulunan dövmelerde olduğu gibi; Hunlarda da asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylerce uygulandığı bilinmektedir.

Taştık mezarlarında ve daha sonra Altın Yış mezarlarının birinde bulunan cesetlerde; vücudun bazı kısımlarının av sahnelerini tasvir eden dövmelerle süslü bulunduğu görülmektedir. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere'sinde de rastlanılmaktadır.

Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür.

İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir; dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır.

Çeşitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca kimi zaman birkaç yıl sürebilir. Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarında (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelişmiştir. Deride yara açılarak yapılan dövme tekniğine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde rastlanılmaktadır.

Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı; hemen her zaman dinsel, büyüsel, sağaltıcı, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağlı bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir.

Anadolu’daki dövme adetinin de bu yaklaşımla ele alınarak incelenmesi daha doğru olur. Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır.

1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde üç köyde yapılan araştırmalarda; 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır.

Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde yer almaktadır.

Yörede “gurbet” adı verilen; geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir.

Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir.

Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında alt deriye yerleştirilir.

Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.

Dövün, kadınlar tarafından özellikle; çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise; burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır.

Bilinen dövme motifleri arasında; kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır.

Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.

Erkeklerde; daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.

Dövmelerin ne için yapıldığı sorusuna genel olarak; süslenme yanıtı verilmekle beraber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağladığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir.

Ayrıca çocuğu olmayan kadınların; bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur.

Ancak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunluğu dövmeyi sevmediğini söylemektedir.

1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise; 50-55 yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir.

Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır.

Dövme yapılırken, yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs olduğunu belirtmektedirler.

Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da dövme; Dak ya da Dek olarak da anılmaktadır.

Bu yörelerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle şakaklarda görülen beş parmağı stilize eden şekildir.

Bu şekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür.

Bu motif Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarlarının başucuna konulan tahta Dövme motiflerinde; Mezar taşlarından, Dokumalarımıza, Mimarimizden İşleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür.

Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir. işaretlerle büyük benzerlik taşır.

Kısa bir değerlendirme yapıldığında Anadolu’da dövme adetinin;


- Dinsel-büyüsel Kökene

- Bir aşirete olan bağlılığa yani bir anlamda damga niteliği oluşuna

- Süslenme olgusu taşımasına

- Hastalık ve nazardan korunma

- Uğur ve tılsım niteliği bulunma

gibi çok genel başlıklar altında toplanan nedenlere dayandığı söylenebilir.

Günümüzde geleneksel kesimde önemini kaybetmiş durumda bulunan dövme adeti kentsel kesimde giderek yaygınlık kazanmaktadır.

 

 

Yararlı olması dileği ile bitiriyorum yazımı.

Saygılarımla.

 

 

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

Muğla

 

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..