- Kategori
- Deneme
Gelecek kaygısı ve tasaları

internetten
Yapı gereği biraz fazla kafaya takan bir insanım. Hayatım boyunca daima geleceği düşünmekten, yaşadığım anın farkına varamayanlar sınıfında en önde oturanlardan birisiyim. Aslına bakarsanız, kafaya takan birisinin normal olduğu söylenemez. Millet deliye hasret biz akıllıya. Ömrüm boyunca hep tasalandım, kaygılandım. Lisedeyken üniversite sınavı için kaygılandım. Üniversite sınavını geçtim, okulu bitirebilecek miyim diye kaygılandım. Okulu bitirdim, iş bulabilecek miyim diye kaygılandım. İş buldum yine huzur yok, evlenebilir miyim bu maaşla diye kaygılandım. Evlenme niyetine girdim, geçinebilecek miyim tasası sardı. Evlendim, geçinmeye başladım. Eşim o güzel haberi verdi, bakabilecek miyiz kaygısı başladı. Çocuk büyümeye başladı, işler zora girdi, acaba borçları ödeyebilecek miyim diye tasalandım. Borçları ödemeye başladım, eşim ikinci güzel haberi verdi, bu sefer onun kaygısı aldı. Daha şimdiden oğlumun geleceğini düşünmeye başladım. Kızımın geleceğini düşünürken. … Bu böyle gider.
Bunlar sadece ana kalemlerdi. Hayatım boyunca kaygılandım. Ancak bir gün. İşte o birgün, birden bire tüm düşünme felsefem değişti. O gün, arabada giderken , yavaş yavaş tasalar, kaygılar kafamın içinde seslerini yükseltmeye başlamıştı. Birden çok ani bir şekilde, geçmişte kaygılandığım konulardan bazıları ve onların zaman içinde nasılda kendiliğinden çözümlendiğini, hatta bu çözümlemelerde benim hiçbir etkim olmadığını anladım. Evet aslına ben hiç bir şey yapmamıştım. En bariz örneği, bir ara 25 Kasım 2010 dan itibaren hiçbir yerden alacağım kalmamıştı. İş de yoktu. Ama ödemem gereken masraflarım vardı. Birden bire peşin ödemeli işler gelmiş ve ödemem gereken bir iki tane önemli borç bir anda silinivermişti. Bugüne kadar o müşteri hiç aramamıştı. İlk defa çalışıyorduk. Tasalandığım bir gün telefon çalmıştı ve olan olmuştu. Bunun gibi bir çok çözüm hayatımda olmuştu ama ben hiç bunun farkına varmamıştım. Ayrıca, benim bırakın yarına çıkmaya bir saniye sonra bile yaşamamın garantisi yoktu. O kadar tasalandım ettim, bir trafik kazası veya başka bir nedenle aniden öldüm. Ne olacaktı peki? O kadar tasalanıp, hayatı kendime zehir ettiğimle kalacaktım. Bir insan aynı anda birden fazla sorunu düşündü mü, o sorunları çözemediği gibi, kafası patlayacakmış gibi olur, başına ağrı girer, ayrıca o sorunların vadesine de var ise, geçen günleri kendine zehir ettiğiyle kalır.
Tabi ki sorunları, önceden görüp, ona göre önlem almak gerekir ama sorunları gözde fazla büyütmemek gerekir. Ne kadar büyütürsen çözerken o kadar zorlanırsın. Sen gerekli önlemlerini al, gerisini zamana bırak, Allah’a bırak. Zaten başka da yapabileceğin bir şey yok. O sorunun zamanı geldiği vakit, önceden almış olduğun önlemler sayesinde o iş ya çözülür, ya da çözülmez. Çözülmediği zamanda dünyanın sonu geldi demek değildir bu.
Öleceğin tarihi bilmek ister misin diye sorsalardı, ben istemezdim. Çünkü kendimi biliyorum, kafaya takacağım şu gün öleceğim diye. O şekilde de kafaya taktın mı, şimdiden öl daha iyi. Zaten şimdiden ölmüş gibi olur insan. Bırakın güzel bir şey olacaksa, sürpriz olsun. Kötü bir şey olacaksa da, önceden bilip, o kötü şey olana kadar ki geçen süreyi kendimize zehir etmeyelim. Eğer şimdiyi, yaşayarak, güzel ve doğru olanı yaparsan, geleceğinde ona göre güzel ve doğru olur. Çünkü şimdi güzel ve doğru şeyler yapıyorsundur ve bunun sonucu da gelecekte güzel olarak ortaya çıkacaktır. Herhangi bir hayat nasıl yaşanır kitabı okumadım. Kimseye de akıl danışmadım. Kendi kendime bunu gördüm. Dolayısıyla artık fazla kaygılanmıyorum. Herşey olacağına varıyor. Bir gün hiç unutmuyorum ben küçükken annemle rahmetli Sultan teyze bir konu hakkında konuşuyorlardı. Konuyu tam hatırlamıyorum ama annem Sultan teyzeye bir tasasıyla ilgili, “O zaman ne yaparız Sultan abla?” diye sordu. Sultan teyze de, “Ne yapıcağız kızım, başına gelen ne yapıyorsa, bizde onu yapacağız” dedi. Bu sözü hiç unutmadım. Tek bildiğim, o şeyin olmadığıydı. Annem boşuna kaygılanmıştı. Tasa ve kaygı, bir ağaç kurdunun ağacı yiyip bitirdiği gibi, insanı yer bitirir. Şüphede öyledir. İnsan hasta olur. Depresyona girer. En sonunda hormon dengesi stres nedeniyle bozulduğu içinde, yeterli bakım yapamaz, değişen hormonal yapı organların işleyişini etkiler ve vücut dengesi bozulur ve konu görünmeyenden, görünen sıkıntı haline geçer. Ayıkla princin taşını. Vücut hasta olduktan sonra, kafaya takılan kaygı ve tasanın kaynağı kendi kendine yok olup gittiğinde de, üzüntüden hastalandığınızla kalırsınız. Felsefeye girdik galiba. Dertler, kederler, tasalar, kaygılar, tıpkı yağmur yüklü, yıldırım, şimşek yüklü bulutlar gibi üzerimize gelirler ve geldikleri gibi geçer giderler. Biz bu bulutlar geldiğinde, gerekli, önlemimizi almalı ama bunun geçeceğini de bilmeliyiz. O başımızda gürler, çakar, ama hareket halindedir. Aslında geldiğinde, gitmeye başlamıştır bile. Sonuç olarak hayattan anladıklarım:
- Birden fazla tasa ve kaygının beynini işgal etmesine izin verme.
- İmkanların değerinde önlemini al ve onun gelmesini bekleme.
- Geldiği zaman önlemlerinle birlikte başına gelen ne yapıyorsa, sen de onu yap.
- Her sorunu, zamanında, abartmadan düşün ve hak ettiğinden fazla önemi verme.
- Şimdi ne yaparsan geleceğin de ona göre şekillenir. (Şimdi çalışırsan, gelecekte para alırsın. Şimdi borçlanırsan gelecekte ödeme günün gelir. Şimdi yatarsan gelecekte paran olmaz. Şimdi iyilik yaparsan, gelecekte iyilik görürsün. Şimdi kötülük yaparsan gelecekte, kötülük görürsün. Şimdi iyi biri olursan, gelecekte herkes tarafından iyi biri olarak anılır ve iyilik görürsün….vs.
- 24 saat içinde bulunduğun hayattan başka bir hayata hızlı bir geçiş yapabileceğini unutma. Dikey geçiş, piyangodan para çıkar trilyoner olursun. Yatay geçiş, son nefesini verirsin.
- Din adamlarının bahsettiği konuda bunlar değil mi? Şimdi iyilik yap, ölünce de güçlü dostların olsun ve her şey den önce sen güçlü biri ol.