Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '06

 
Kategori
Tarih
 

Gelecekbilim teknikleri

Önbilgi: Burada anlatacağım teknikler kendi kullandığım tekniklerdir. Diğer teknikler için interette kaynak bulabilirsiniz.

Tarihte büyük sayılar kuramı genelde işler. Yani tarihte belirgin oluşumlar, ancak çok sayıda tekerrürün / verinin birikmesiyle gözlenir. Örneğin artık Türkiye için, ‘darbeler ve liberalizm dalgaları sonucu sömürgeleşme’ olgusu, limitine varmak üzere. Kuşkusuz başka darbeler ve liberalizmler de olacak ama sömürgeleşme sürecinin ortadan kalkması için bambaşka olaylar dizisi gerekiyor. Keza, Cumhuriyet’in başından beridir süren Kürt isyanları artık Türkiye’yi parçalayamayacak bir limite vardı.

Bu durumda bundan sonra, bu limit olguları tümdengelimsel olarak, genelden özele çıkarsamalar için kullanabiliriz. Örneğin, Türkiye’nin parçalanmamasının onun emperyalistleşmesinin çekirdek olgusu olduğu çıkarsamasını yapabiliriz. Bunun için dayanağımız da, 1492’de hem İberya’yı yeniden fetheden, hem de Amerika’yı keşfeden İspanya olgusudur.

Yine yukarıdaki olgularda da kullandığımız diğer bir akıl yürütme ‘ad absurdum’, yani olmayana ergidir. Yani, Türkiye’nin parçalanması durumunu kabul edip, bunun sonuçlarının gerçekleşmeyecek olduğunu gösterdiğimizde, olmayana ergi kullanmış oluruz.

Bu 2 makro akıl yürütme arasında puslu mantık, mantıksal salınımlar, kaos matematiği ve gürültünün ana mesajı bozabildiği sistem / sinyal kuramı kullanılır. Yani bir olaylar uzayı tanımlarız ama zamansal dizi olarak hangi olayı hanginin izleyeceğini deterministik olarak tahmin etmeye çabalamayız. Bu bize katastrof kuramını da kullanarak, süreksizlikleri ve sıçramaları açıklamada matematiksel veri tabanı sağlar.

Tabii burada insan etkeni limit sıfır kabul ediliyor. Örneğin, bu GSMH ve o tüm sömürülmeler ile bile şu anda işsizlik % 10-20 değil, % 0 bile olabilirdi. Ancak, ne 1980 öncesinde devrimi sendikal pazarlıklardan önceye alan DİSK, ne de aç sınıfın lanetinin onları boğabileceğini öngörmeyen TÜSİAD bunu düşünmedi ve düşünmüyor. Tabii, 2 yerine, 3 çocuk yapmayı hala gurur verici sayan aile babaları da… Düşünün ki yalnızca 1983’ten sonra yılda 1 milyon değil, 666.000 çocuk doğsaydı, şu anda ‘genç işsiz’ diye bir olgu olmayacaktı ve en büyük işsizlik o kesimde. Liberalizmi çarşıdan havuç alır gibi almayıp, yan ideolojilerini ve uygulamalarını da almamız gerektiğini, bu küçük örnek bize kanıtlamış durumda.

Peki, bu durumdan ders alıyor muyuz? Hayır, hala haldır haldır çocuk yapıp, bir de övünüyoruz ‘100 milyonluk Türkiye’ diye… Zaten ders alsaydık, 1 yerine 4 darbe, 1 yerine 3 liberalizm olur muydu?

Bu tekniklerin en önemli bölümü, zamanı artık bir fiziksel boyut değil, aktuel-potansiyel ayrımında çift değerli bir değişken olarak dönüştürmeye yarayacak. Yani, şu anda böyle olmuş olmamız, bir zorunluluk değildi. Yarının hala önemli bir bölümü boş küme ve tanımsız. Her ne kadar holdingler ve genelkurmay artık fiili gelecekbilime geçmiş olsa da, çok şükür ki geleceğin olumsuz eşanlamlı tanımlılığı onu yönetmeyi imkansız kılıyor.

Diğer bir deyişle:

Hari Seldon’un bilgiyi, geleceğin bilgisini ve bilginin bilgisini açıklaştırma ideolojisi geçerli. Sanıldığı gibi bilgi tekelleri güce ve iktidara sahip değil. Evde yapılmış atom bombaları ortalığı kasıp kavururken bunu anlayacaklar.

Diğer bir deyişle:

Gelecek bir ‘ma’dır. Zihnini ancak sonsuz kez yok edersen, o bilgiye dönüşebilirsin. Devrim yapamayıp, devrim olabileceğin gibi…

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..