Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Gerçek aşk bu...(2)

Gerçek aşk bu...(2)
 

En hahkikatli mürekkep kandır...


Tenindende solgun bir kağıt çıkarttı cüzdanından özenle katlandığı besbelli olan. Akşamın ayazına aldırmadan gömleginden bir düğmeyi daha iliğinden özgür kıldı bakışlarımın anlamsızlığından bî haber. Açtı bağrını rüzgara ve yalnızca iç çekti. Sorsam ''İç çekmedim ben. Derin nefes aldım sadece'' deyip susturacaktı biliyorum. O yüzden izlemekle yetindim. Kağıtta yazılanları okumuyordu nedense. Yalnızca parmaklarını üzerinde gezdirip ''Tükenmez'' diyordu cansız cansız.

''Tükenmezle mi yazılmış?'' dedim pek bi merakla.

''Onun adı tükenmez'' dedi.

''Anlamadım'' dedim.

''Tükenir o'' dedi.

''Bütün kalemler tükenir'' dedim. (Cevap verme luzumu hissettiğimden olsa gerek.)

''Biliyorum'' dedi.

''Haydaaaa, bu muhabbet nereye gidiyor'' diye söylenecek oldum ki..

''Damarlarında coşup duran kandan öte mürekkep mi olur'' dedi?

''Anlamadım'' dedim.

''En hakiki mürekkep kandır, işte o tükenmez...'' dedi.

''Kan mı o? '' dedim hafif yüzümü buruşturarak.

''Hani kan?'' dedi. Zavallısın sen diyen bakışları eşliğinde. ''Elleri avuçlarımda görmüyor musun? Parmak uçlarımla kim bilir belkide yüzünü okşuyorum şuanda'' dedi ve sustu.

''Çılgınlık bu'' dedim.

''İlk defa düzgün birşey söyledin'' dedi ve güldü... (malesef klavyede hala tanımlanmamış olan o acı tebessümle yine)

Hemen ardından ayağa kalkıp hiç birşey söylemeden ilermeye başladı. Tamam bana söylemiyordu; ama kendiside nereye gittiğini pek bilmiyor gibiydi. Toparlandım, koştum arkasından.

''Dur'' dedim. ''Oyun bozancılık yapıyorsun. Öyle bırakılıp gidilir mi hiç birşey söylemeden? ''.

Ellerim omuzunu kavradığı an başını yüzümün aksine çevirdi. Sol elini gözüne götürüp, yüzünü ovuşturur gibi yaptı. Elleri parlıyordu şimdi, ıslaktı.. Onun çekingenliği benim cesaretim olmuştu. Tuttum ellerini, avuçlarımın arasına aldım. Buz gibiydi... ''Bu soğukluktaki ellerin sahibinden bu göz yaşları nasıl oluyorda çıkıyor'' dedim içimden.

''İçim yanıyor'' dedi.

Korktum!

''Gel'' dedi. ''Bir iki kadeh atalım denize karşı''.

''Tamam'' dedim. Canıma minnet bir tebessümle. Ve yorgun yüreklerimizi, yorulmayan bacaklarımıza yükleyip kuytu bir liman aramaya koyulduk acılarımızı demirleyebileceğimiz. Belki mütevazi çilingir soframızda dillenirdi de yürekler, taşardı dudaklardan kanlı canlı.

Ben bunları düşünürken küçük köhne limanımızdan davetkar müzik sesleri dışarıya doğru yükseliyordu...

 
Toplam blog
: 39
: 13407
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

26 yaşındayım. İzmir'de nefes al(r)ıyorum. Yaşarken yazamadığım için, yazarken yaşıyorum..