Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Gerçek Atatürkçülük

Atatürk’ü anlamak ve Sahte Atatürkçülük

Vefatının 70.yılında Ulu önder Atatürk’ü bugün saygı ve minnetle anıyoruz.

Bundan 11 gün önce; kurucusu olduğu Cumhuriyetimizin 85.kuruluş yıldönümünde ve yine bugünden 169 gün önce 23 Nisan’da, 141 gün önce de 19 Mayıs’ta Samsun’dan başlattığı kurtuluş mücadelesi vesilesiyle saygı ve şükranlarımızla anmıştık Atatürk’ü.

Anmayı, kutlamayı ve yadetmeyi değişik vesilelerle birçok kez yapıyoruz.

Peki Atatürk’ü gerçekten biliyor, tanıyor, anlıyor ve çizdiği yoldan hakkıyla yürüyebiliyor muyuz?

İlk kurulduğu günden bugüne bu ülkeyi onun ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda yönettiklerini ifade etmeyen, ona bağlılığı, saygısını ve sevgisini ısrarla belirtmeyen bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan, bir hükümet, bir Meclis Başkanı ve bir siyasetçi hatırlıyor musunuz?

Hatırlayamazsınız.

Çünkü yok.

Cumhuriyetin kuruluşu üzerinden tam tamına 85 yıl geçti. Peki, bugün ülke ve bu ülkenin vatandaşları olarak bizler Ulu Önderin, ilkeleri ve inkılapları ile çizdiği yolla hedef gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşmış durumda mıyız?

Dünya gelişmişlik sıralamasında 177 ülke arasında Türkiye olarak sizce kaçıncı sıradayız? 84. Dünya ekonomileri arasında kaçıncı sıradayız? 17. Bu mudur peki gelinmiş olması gereken muasır medeniyet seviyesi?

Bir devlet olarak, gelmiş geçmiş tüm Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Hükümetler ve de en önemlisi Türk halkı olarak Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının doğruluğu, evrenselliği ve yol göstericiliği konusunda TAM ANLAMIYLA BİR İNANCIMIZ, BAĞLILIĞIMIZ, SAYGIMIZ VE İDDİLARIMIZ YOK MU BİZİM?

Peki hal böyleyken, bizim Ulu önderin göstermiş olduğu hedefe bugün varamamış veya yeterince yaklaşamamış olmamızı ne ile açıklayacağız?

Bizim bugün üzerinde durup düşünmemiz gereken bazı gerçekleri, artık cesaretle ve açık yüreklilikle görmemiz ve itiraf etmemiz gerekiyor:

Ne Atatürk’ü gerçekten tanıyor ve anlıyoruz.

Ne de bize “Atatürkçülük” olarak anlatılan ve öğretilen her şey gerçek ve doğru Atatürkçülük.

Az önce dediğim gibi bu ülkede Atatürk’e ve ilkelerine bağlılığını inkar eden hiçbir siyasetçi ve yönetici yok. Ancak Türkiye’de Atatürkçülüğünü en çok öne çıkaran, buna her konuda ve tartışmada en çok vurgu yapan ve var olduğu iddia edilen “ÖZDELİĞİ” en yüksek sesle haykıran ve savunan kimler var diye sorsak, bunu her halde sokaktaki çocuklar bile söyleyebilir.

Siyaset kurumları arasında kurucusu olduğu CHP.

Sivil toplumda arasında ise “Atatürk ve Atatürkçü düşünmek” deyince aklımıza kimler geliyor? Tabii Atatürkçü Düşünce Derneği -ADD ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği- ÇYDD.

Az önce tüm Türkiye ve tüm gelmiş geçmiş siyasetçilerinin Atatürk’e bağlılık ve Atatürkçülüğünü sorgulamak gerektiğini ifade etmiştim. Bu kesinlikle yapılmalıdır. Ama bu sorgulamaya bir yerden başlamak gerektiğine inanıyorsanız; siz de benim gibi, Atatürkçülüğüne en çok vurgu yapan ve bunu her siyasi ve düşünce çalışmasında rehber olarak aldığını söyleyenlerden başlamaz mıydınız?

Şimdi, ben kendim bir şey söylemeden, bu sorgulama için kimlerin kimleri nasıl eleştirdiğini ve neler söylediğini görelim birlikte:

SHP GENEL BAŞKANI MURAT KARAYALÇIN

“Kimilerinin demokrasi dışı girişimlerini 'Atatürkçülük' adı altında ya da 'Atatürkçülük' bayrağının gerisinde seslendirmelerini, her şeyden önce sevgili önderimiz Atatürk'ün düşüncelerine yapılan büyük bir hakarettir. Kurtuluş Savaşı'nı bile TBMM ile yürüten birinin arkasına sığınarak darbeci girişimler sergilemek kabul edilemez" , Dans etmeyi 'çağdaşlık ölçüsü' olarak sunan CHP’ye: "Biz gardırop Atatürkçüsü değiliz."

TÜRK SOLU Dergisi: “ÇYDD, Atatürkçülük saflarına masonik bir sızmadır. Çağdaş yaşam derneği tipi laiklik toplumun tepkisini çekmekte, toplumla Atatürkçü ideolojinin bağlarını zayıflatmaktadır. İnanmayanlar Türkan Saylan'a AB fonlarından ne kadar yardım aldıklarını sorabilirler."

BERHAN ŞİMŞEK: CHP'nin Atatürkçülük ve laikliğin ötesinde kendisini halkla buluşturacak söylemler geliştirmesi gerekiyor. Baykal benim Gençlik idolümdü ancak hayat değişiyor ve gelişiyor."

ADD Eski Yöneticisi NUR SERTER: "Ne din ne de Atatürkçülük olarak tanımlanan dar kalıplar, Türkiye'nin sorunlarını çözümlemeye yetmiyor.

Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök: "Ben Atatürkçüyüm diye davul çalanların mutlaka kendi Atatürkçülüklerinden şüphesi vardır. Atatürkçülük 'Atatürkçüyüm' deyip yanlış yargılarla toplumu yanlış hedeflere götürenlerin sıfatı olamaz”

Almanya eski ADD Başkanı Dr. Yüksel Cavlak: "Mademki Atatürkçülük ilkeleri bölünmez bir bütündür, neden Atatürkçü düşünceyi ikiye, daha açıkçası üçe böldük? Atatürkçü Düşünce Derneği. Bu üç tümcenin başındaki Atatürk'ü aldık ve kişisel çıkarlarımız için kullandık. Daha da açık konuşmak gerekirse, ona ve ilkelerine ihanet edildi. Hem düşünür Atatürk hem de Atatürkçü düşünce bir kenara bırakıldı. Düşüncenin yerini, daha basit olan resimler, heykeller, büstler ve kalıplaşmış sözler aldı.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Parlak: "Atatürk ilkeleri, günlük politikanın, değişen ekonomik ve sosyal yapının dışındadır. Bu iki özelliğin birbirinden ayrılmaması, Atatürkçülüğün dogma haline dönüşmesine sebep olmuştur. Ne yazık ki her yerde ve her şeyde Atatürkçülük, onu giderek siyasi tutuculuğun kaynağı haline getirmiştir."

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemil Koçak:"Aslında Atatürkçülük diye bir şey yok. Atatürk var. Atatürkçülük diye bir ideoloji hiçbir zaman olmadı. Atatürk'ün aklından bir ideolojik paket hazırlamak hiç geçmedi... Atatürk’ün söylediklerinden ve yaptıklarından bir dogma, bir ideoloji, adeta bir din üretmeye kalkışanlar, onu bir kişiye tapma öznesi haline getirenler Atatürk'e çok büyük bir haksızlık ve saygısızlık yapıyorlar.”

SON SÖZ

Bu konuşanlar da eleştirdikleri kişiler de Atatürkçü olduklarını iddia edenler…

Din, dindarlık, muhafazakarlık, milliyetçilik, laiklik, vatanseverlik gibi değerler kimsenin tekelinde olmadığı gibi, Atatürk de, içi birileri tarafından istenildiği gibi doldurulan Atatürkçülük de kimsenin tekelinde değil. Biz gerçek Atatürk’ü ve çizdiği yolu anlayabilmek için, o yolda başarıya ulaşabilmek için aracıları değil, yine onu dinleyelim son olarak:

"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır."

Ulu Öndere vefatının 70.yıldönümünde en derin rahmet ve şükran dileklerimizle.

 
Toplam blog
: 9
: 404
Kayıt tarihi
: 14.06.07
 
 

1975 Almanya doğumluyum. Kolej tahsilimi Bursa'da yaptım. ODTÜ İngilizce Öğretmenliği sonrasında Mar..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara