- Kategori
- Deneme
Gerçek ve hayal
Gece yarısıydı. Sokaklar karanlık, bomboş ve soğuk. Daha önce gecenin bu saatinde bir başıma sokakta kalmamıştım .. Korktum!... Karanlığın tenha sokakları içimi ürpertmiş, korku beni tereddüte düşürmüştü. Karanlıkta yürüyebilir miydim?....''hayır'' Eve geri dönmeyi düşündüm. Gözümde Korhan ın yüz ifadesi belirdi bir an. Peki onun bana verdiği değersizlik hissini kabullenebilir miydim?....'hayır''İki tereddüt arasında sıkışıp kalmıştım; Karanlık korkusu! ve değersizlik!...... Onun, evde beni karşılayacak olan o kibirli yüzünün yanında tenha sokağın karanlığı daha masum geldi bana ve karanlığın sesini duydum; ''Rahatlayana kadar yürü korkma! Ne aydınlığını kapattığım sokak, ne de sebebiyet verdiğim tenhalık korkutsun seni. Korkman gereken gecenin karanlığı değil, yüreğini kibir kaplamış insanların gözlerine inen kör karanlıktır. Öyle bir karanlıktır ki o, senin gözlerinde ki; acıyı, çaresizliği, masumiyeti, güveni ve gözyaşını göremezler. O karanlığın içinde kaybolup gidersin'' diyordu... Haklıydı da, asıl korkmam gereken gözlerdeki karanlıktı. Üzüntünün, gözyaşının, ölümün arkasına her baktığım da gözleri kararmış insanları görüyordum .. Kötü duygulara sahip olan ve insanlara kötülük yapan karanlık değildi. İnsanların kendi içinde büyüttüğü karanlık ruhlarının genelde geceleri ortaya çıkmasıydı bütün mesele...gerçek suçlular korkuyu sokağın tenha karanlığının üzerine bırakıp kaçıyorlardı. Gecenin karanlığı da insanın kötülüğünden nasibini böyle alıyordu işte.
'Beni koru'' dedim karanlığa.. ''Karanlığının içinde gizle beni, öyle bir gizle ki kötü ruhlu gözler göremesin''
Korkumdan daha karanlık ruhlara sahip insanları aldım aklıma, soğuk içinde sıkıca sardım kendimi kollarımla.. Şimdi ne karanlığın ürpertisi ne de soğuk işleyebilirdi içime... Yürümeye başladım bir türlü durmak bilmeyen gözyaşlarımla, hiç tereddütsüz yürüdüm, yürüdüm........... Ayaklarım, beni mutlu edecek yeri bilirmişcesine çocukluğumun geçtiği evin önüne getirmişti. Bir süre durup öylece seyrettim eski evimi. Mutlu geçen çocukluğum ve güzel anılarım canlandı gözümde. Anılar kendilerini hatırladığımı görünce öylesine mutlu oldular ki;; ''önce ben, önce beni hatırlaman gerek'' deyip birbirlerini itekleyerek öne geçmeye çalışıyorlardı adeta. Önce hangisini hatırlamalıydım bir türlü karar veremiyordum, onlar kadar eski mutlu günleri hatırlamak beni de heyecanlandırmıştı çünkü.
Yorgun yüzüm nihayet gülümsemeye başlamıştı. Ama bu sefer sadece yüzüm değil yüreğimde gülümsüyordu................................................