Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '07

 
Kategori
Blog
 

Gerginiz gergef gibi

Gerginiz gergef gibi
 

Gerginiz gergef gibi, tepeleriz doğal afet gibi, her birimiz her an patlamaya hazır, parça tesirli C-4’üz biz, damar damar çatlayan volkan gibi.

Toplum olarak bıçak sırtında yaşıyoruz hayatı. Kaşlarımız çatık, suratlarımız asık, mide yanmaları, ter basmaları ve korku nöbetlerinde, her daim dövecek gibiyiz yaşamı. Gibisi bile fazla vallahi.

Çocukluğumda oynadığımız bir oyun vardı. Eminim ki yaşı benim gibi üç onluk olmuşlarımızın birçoğu hatırlayacaklardır. Dokuz-on çocuk yan yana durur, kol kola girerdik okul bahçesinde ya da mahallemizdeki o boş arsada, dar ve kızarmış biber kokan sokaklarımızda. Ve meşhur tekerlemesini koro halinde söyleyerek başlardık yürümeye:

“Aris, arparis, önümüze gelene çarparis

Önümüze gelene bir tekme,

Önümüze gelene bir sille.....”

Ve ben bu oyunun, bizim neslimizin sosyal psikolojisindeki açtığı derin yarayı, yapmış olduğu inanılmaz tahribatı çok sonraları kavradım. Tabi ki tek başına bu oyun değil. Daha yüzlerce sosyolojik ve psikolojik etken.

Sevginin ve hoşgörünün harman olduğu topraklardan, nasıl oldu da biz böylesine sevgi ve hoşgörü fukaraları olarak filiz verdik, çıktık ortalık yere?

En büyük marifeti; köylüsünü, çiftçisini, sanayicisini, devletin valisini, devletin büyükelçisini, basın mensuplarını, devlet memuru olan kendi koruma polislerini, acılı şehit yakınlarını ve daha benim hatırlayamadıklarımı azarlamak, kamuoyu önünde fırçalamak olan bir Başbakan, oy oranını artırarak milletten teveccüh görebildi. Yüce halkımız ne derse doğrudur efendim, boynumuz kıldan ince. En büyük demokrat biziz, gerisi hikaye.

Her zaman, ciddiyeti ve seviyesi ile hep birlikte övündüğümüz Milliyet Blog sitesinde, çok değerli (benim için her şeye rağmen böyle) bir Milliyet Blog Yazarı, öyle bir yazı kaleme alabiliyor ki kendisi gibi düşünmeyen birtakım yazarların -ki bunların içinde benim de olduğum MB yazarları da varmış- ne “okumuş cahillikleri”ni, ne “aptal”lıklarını, ne “iş, ticaret bilmezlik”lerini, ne de “at gözlüklü ve yobaz”lıklarını bırakabiliyor. Bu sayfalarda yazan bizleri, gazetelerinde yazan profesyonel köşe yazarlarının küçük birer modeli olmakla, yani taklitçilikle de bir anlamda aşağılayabiliyor, hadi aşağılamak kelimesi ağır kaçtı diyelim, en hafifinden küçümseyebiliyor. Bu ithamların bazılarını direkt yapıyor, bazılarını ise yansılama metodu ile gönderiyor hedefine. Her ne kadar bizlerin bunları anlama kabiliyetinden yoksun olduğumuzu düşünse de galiba yine umudu var anlaşılabileceğinden.

Halkın iradesine saygılı olmak başka bir şeydir, bir yazar olarak halkıyla, okurlarıyla, onlara karşı sitemini paylaşmak başka şey. Burada üçüncü şahıslara ancak kendilerince yorum yapmak düşer, itham etmek ise hiç değil. Hele hele sazın teli gibi titremek, buluttan nem kapıp, halk denilen sosyal bütünün, anlamsız ve mesnetsiz savunuculuğu kisvesi altında birtakım bireysel tepkilerini ambalaj edip sunmak bambaşka.

Kimse ile, özellikle de yukarıda bahsettiğim malum yazının, çok kıymetli yazarı ile polemiğe girmek gibi bir niyetim yok. Bunun ne bana, ne de beni okuyanlara bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.

Sadece çok üzüldüm, o kadar...

Aylar önce bu platformdan çekilip gitmek gibi bir niyetim olmuş, hatta kararını da vermiştim. Ancak hiç beklemediğim şekilde ve yoğunlukta, öylesine güzel ve kıramayacağım, reddedemeyeceğim tepkiler aldım ki kararımı gözden geçirmek, sonrasında da kaldığım yerden devam etmek durumunda oldum.

Böylesine hiç hazzetmediğim ve kendime yakıştıramadığım konular gündeme geldikçe -ki Allah’tan bu çok fazla olmuyor, hatta ilk defa oldu diyebilirim- acaba doğru mu yaptım diye sormadan edemiyorum kendime.

Hayatı hep bıçak sırtında yaşıyoruz. Yol vermedi diye adam dövüyor, ışıkta kornaya bastı diye insan bıçaklıyoruz. Sevmeyi bilmiyoruz. Azarlanmak, aşağılanmak bize garip mazoşist zevkler veriyor. Bizi dövene değer veriyor, değer vereni ıslatıp ıslatıp dövüyoruz. Bunları yazınca da “cahil halk”ın derdinden anlamayan “burjuva entelleri” damgası yiyoruz.

Gerginiz gergef gibi efendim, tek tesellimiz körpe bir gelinin elinde olmak galiba.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..