- Kategori
- Deneme
Geride Kalan Hikayelerdir

"İnsan bir kere yaşıyorsa, bildiği gibi yaşamalı" der, F.Sagan. Evlilikleri, sıradışı ilişkileri, marjinal tutkularıyla bildiği gibi yaşamıştır o. Ama toplum sanatçılara tanıdığı hoşgörüyü sıradan insanlara asla tanımaz. Bildiğimiz gibi değil, istenildiği gibi yaşarız... "Çoğum gitmiş, azım kalmış; umurumda mı dünya?" * demek lüksümüz yoktur. Ötekiler, başkaları hep umurumuzdadır...
Ama bazen bir cesaret gelir içimizden, çok da umursamayız etrafı. İçimizdeki çölü aşıp, iç denizimizin kıyılarına attığımız olur kendimizi. Sığ sularımızda biraz huzur bulmak için yalın ayak yürümektir bütün istediğimiz.
İlk adımı attıktan sonra açıkların çağrısı gelir kulağımıza. Derinlere doğru yürümeye başlarız. Sular yükselmeye başlar. Sonra sürüklenmeye başlarız. En kötüsü de memnunuzdur bu sürüklenişten...
Henüz geriye dönme şansımız varken, kendimizi dip akıntılarının çoşkusuna bırakırız. Farklı kıyıların büyüsü içinde tadılmamış hazlar bizi bekliyordur. Dudaklarımızın kenarında tanıdık bir gülümseyişle bırakıveririz kendimizi o tatlı sürüklenişe.
Aslında sadece bunlar değildir elbette bizi bekleyen. Düş kırıklıkları, aldanışlar,yanılsamalar küçük dalgalar halinde peşimiz sıra gelip kıyıya vurmuşlardır. Çok geçmeden yassı, küçük çakıl taşlarının arasına gizlenmiş bir midye kabuğuna basar ve kanatıveririz yüreğimizi...
Bir yürek nasıl kanar, bilir misiniz?
Nasıl ince bir sızı yayılır, saç diplerinize kadar...
Yanlış kıyılarda yürümenin bedelidir bu! Bir anlamda, umurunuzda olmayışın bedeli... Hepimizin yaşarken farkında olmadan yazdığı bir hikayesi vardır neticede. Ve her şey yaşanıp biterken, geride kalan hep hikayelerdir...
* Nazım Hikmet