Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

01 Temmuz '10

 
Kategori
Anılar
 

gezgin yunus macera 4

İstanbul maceram çok güzel geçiyor. Annem babam ve küçük kardeşim Ayşegül. hikayemi okuduysanız surlarda gezerlken bir kara taşla tanışmıştım. Fethi görmüş bir taş. bana İstanbul'un fethini anlattı. Daha sonra bir de kediye rastladım. o da bizim evin kedisi oldu. daha neler oldu derseniz yazımın devamını okuyun derim. kediyi çok sevdim. Tek başına dolaşıyordu. Belki de annesi babası yoktur… “ dedim.

Annem; “Anlaşıldı. Sen bu kediyi sahiplenmişsin” dedi. Babam; “Hem de nasıl” diye anneme eşlik etti. Küçük kardeşim, “Kedinin ismi ne abi? diye sorunca ona bir isim bulma telaşı başladı. Minnoş, Pıtır, Pamuk derken kardeşim “Pıtır” olsun diye tutturunca ismini de koymuş olduk.

Yeryüzünde yıldız olur mu?
Yol boyu giderken babam dedi ki, “Gökteki yıldızlar gibi yeryüzünde de yıldızlar vardır.” Bu sözü duyar duymaz; “Yer de yıldız mı olur? Nerede? Çok merak ettim…” Ben bu soruları sorarken kedim miyavlayıverdi. Her miyavlama, bana çok konuşmaya başladığımı hatırlattı. Ben susunca, babam yarım kalan konuşmasına devam etti; “İşte bu yıldızlardan biri de güzel şehrimiz İstanbul’da bulunuyor. Biz de bu yıldızı ziyarete gidiyoruz. İstanbul’un incisi; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) arkadaşı, Eyyüb-el Ensar-i Hazretlerine nasıl yıldız denmesin ki, Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde onu, tam altı ay evinde misafir etmiş. Tam yetmiş yaşında olmasına rağmen İstanbul’un fethine katılmış” dedi. Eyüp Sultan semtine geldiğimizde kalbim heyecandan kıpır kıpır etmeye başladı. Efendimiz’in arkadaşını ziyarete gelmiştik. Bu çok güzel bir duyguydu. Bu duyguları yaşarken yaramazlık yapmak hiç aklıma gelmedi doğrusu. Fakat kafamda yeni soruların uçmasına engel olamıyordum. Taa Medine’den buraya nasıl gelmiş? Kim burada Eyüp Sultan diye bir zatın bulunduğunu söylemiş? Kabrinin burada olduğunu nasıl öğrenmişler?.. İşte bu sorular kafamda bir o yana bir bu yana koşarken bir sesle irkildim. “Hey meraklı çocuk” Sesin geldiği yere doğru döndüm. Şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlayacaktı neredeyse. Bu ses büyük mü büyük bir çınar ağacından geliyordu. Taştan sonra çınar ağacından da ses gelmesine şaşırmadım doğrusu. Hemen yanına gittim ve ilk sorumu sordum; “Sizde kimsiniz. Benim meraklı olduğu mu nereden biliyorsunuz?” Yaşlı Çınar Ağacı, dallarını bir o yana bir bu yana sallayarak; “Ben asırlardır burada yaşıyorum. Nereden baksan tam beş bucuk asırlık bir ömrüm kimler geldi kimler geçti buradan. Senin gibi yüzlerce çocuk, her gün buraya gelip gider. Bu arada senin gözlerinden okunuyor ne kadar meraklı bir çocuk olduğun…” Çınar Ağacı bunları söyledikten sonra, “Hadi kucağıma gel de seninle zaman ötesine bir yolculuk yapalım, ne dersin?” dedi.

Şaşkınlıkla “Nasıl olur?” diye sormadan edemedim. Kocaman kollarını bir sağa bir sola sallarken; “Gözlerini kapa ve üçe kadar say” dedi. Heyecandan ayaklarım birbirine dolaşmıştı. “Tamam” deyip üçe kadar saymaya başladım. Aradan kısa bir zaman geçmemişti ki çınar ağacı gözlerimi açmamı söyledi. Gözlerimi açar açmaz nerede olduğumu söylesem inanamazsınız. Çünkü bende inanamadım. Ağacın içinde bambaşka bir dünyadaydım. Burası İstanbul’du ama bambaşka bir İstanbul. Her taraf mis gibi kokuyordu. İstanbul’un dört bir yanı yemyeşil çimenlerle kaplıydı. Renk renk çiçekler etrafa gülücükler saçıyordu. Müslümanlar sevinç içinde coşuyordu. “İstanbul bizim oldu. Peygamberimizin müjdesine kavuştuk. Allah’a şükürler olsun!” diye dualar ediyorlardı. Bense şaşkın şaşkın etrafımı seyrediyordum. O sırada bir kalabalık içinde iki atlının geldiğini gördüm. Etrafında yüzünde güller açan askerler vardı. Biri genç diğeri de aksakallı bir dedeydi. Herkes onlara imrenerek bakıyordu. Yaşlı Çınar Ağacı; “Bu gelen iki atlının genç olanı Fatih Sultan Mehmet, ak sakallı olanı ise Hocası Akşemseddin. Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğundan itibaren eğitimi için elinden geleni yapar. Akşemseddin, büyük bir âlimdir. Yedi yaşında hafız olmuş ömrü boyu ilim tahsil etmiştir. İlminin güzelliği devlet adamlarının gözünden kaçmaz. Sarayda Fatih Sultan Mehmet’in özel öğretmeni olur. Sultan Mehmet bir karar vereceği zaman ona danışır. Âdeta onun akıl hocasıdır. Zekâsı ve bilgisiyle Sultan Fatih’in her zaman yanında olur” dedi.

 
Toplam blog
: 19
: 850
Kayıt tarihi
: 23.01.10
 
 

Trabzonluyum. Doğu dilleri fars dili ve edebiyatı mezunuyum. Çocuk edebiyatı özelliklehikaye ve mas..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara