- Kategori
- Güncel
Gezi parkı, Aslan ve Ceylan
Geziparkı 2007 kışı...
Günlerdir hepimizin gündeminde, gezi parkında olan biten, tam bitti derken yeniden alevlenen şey herneyse hiçbirimize tanıdık gelmedi...Tanıdık olmadığındandır sanırım tehlike algısı çok yükseldi. Yaşayan canlıların hayati tehlikeyi farkettiğinde verdiği en temel reflekslerden biri, stres yanıtı, çeşitli şekillerde ortaya çıktı...Doğada stres unsuru, hayatı tehlikeye sokan herhangibirşey olabilir. Örneğin bir aslan için stres unsuru açlık iken, aslanın avı olmamaya çalışan ceylan için stres unsuru Aslanın ta kendisidir...Stres kaynağını savuşturmak da doğada ancak iki şekilde olur: Ya üstüne gidilir, ya kaçılır...Aslan tercihini üstüne gitmekte kullanan bir canlıyken ceylan kaçar. İşte gezi olaylarının basit öyküsü bu temelde yaşandı ve yaşanıyor.
Nasıl mı?
Kaçmasına kesin gözüyle bakılan ceylanların beklenen farklı tepki vermesiyle başlayan, aslanın dengesini bozan, dağıtan bir durum oluştu Geziparkında. Normalde aslan için stres unsuru sadece açlıkken, bu beklenmedik ceylan tepkisi açlığın yanına aslanın 'aslan olduğunu' ispatlama krizini de ekledi. Ve mantıksızlıklar sinsilesi aldı yürüdü...
Peki ceylanlar niye kaçmadı?..
31 Mayıs sabahı kahvaltı ederken, bir sabah haber programıydı sanırım, Geziparkında kitap okuyup kuş sesi dinleyen, sabah 05'te çoğu uyku halinde olan insanlara yapılan hunharca saldırıları gözlerimle gördüm. Tek yaptığı elini kolunu sallayıp muhtemelen sabah maruz kaldığı şiddete saydırmak olan sıradan bir adamı alay edercesine en az 2 metere yukarı, 5-6 metre uzağa fırlatan tazyikli suyu izledim. Vicdanım kırıldı... Vicdanı kırılıp ezilenlersayısı fazlaydı ve zaten daha önce Tekel işçilerinin hırpalanmasıyla dikkat çekmeye başlayan, Beşiktaş'ın İnönü'deki son maçında bizim buralardan bile güle oynaya çoluk çocuk giden sıradan taraftarları dahi hedef alan devlet elli şiddet görmezden gelinmez oldu ki... Bardak taştı.
Sonuç:
Geziparkı'nda ağaçlar için yatan çevrecilerin hırpalanmasına seyirci kalamayan, onların yanında yer alan vicdanı yaralanmış onbinlerce kişide doğal bir tepki oluştu. Yıllardır kendi yaşam şeklinin aşağılandığını, fikirlerinin hiçe sayıldığını, sansür ve baskıyla kendisinden gerçeklerin gizlendiğini düşünen bu topluluktaki 'temel haklarıma müdahale' hissi bilinç altından yüzeye çıktı... Önceki durumlarda ceylan gibi oraya buraya kaçışan bu insanlar kaçmayı bırakıp aslanın üzerine döndü...Dönen ceylan sayısı arttı, attı ve arttı. Son günlerde aslan rolünü üstlenmiş olan hükümetin geleneksel yaklaşımları ise bir anda iflas etti...
Peki devlet dar kapsamda AKP aslan rolünü üstlenmek zorunda mıydı?..
Hayır.
Aslında 31 mayısa kadar AKP destekçilerine göre ASLAN eski 'STATÜKO'ydu. AKP ise ilk yıllarından bu yana aslan değil, 'kahraman CEYLAN, ceylanların KAHRAMANI'... Hatta, aslana ceylanları yedirtmeyecek tek seçenekti... Bu rolle arkasında topladığı desteği düşünürsek, geziparkında da KAHRAMAN CEYLAN olabileği halde birden aslanın ta kendisi oldu..Bu bir süredir altı dolan bir siyasi tercihti ve bunun içindir ki AKP'nin aslan rolünü sevdiğini bugünlerde kendini hala ceylanların kahramanı sanan partililer de, kendi kitlesi de, başından beri AKP'yi destekleyen 'liberal' kesim de büyük bir şaşkınlıkla yaşadı....
Oysa şaşılacak pek bir şey yoktu. AKP'nin yaptığı başarısız kriz yönetimi- (başta kontrolsüz polis şiddeti, bir eylemci kalabalığını sakince dinleyip ne istediğini anlamak yerine onları aşağılayan, hakaret eden bir yaklaşımla alaşağı etme çabası, kendi kitlesini aslı olup olmadığını araştırmadan 'camide içki içilmesi', 'başörtülü birinin dövülmesi'',ABD'de 'Wallstreet' olaylarında 17 kişinin öldüğü 'gibi yanlış bilgilerle kışkırtmak, yaşanan eylemci ölümlerini rasyonalize etmeye çalışmak, evde 'Allah yardımcımız olsun' diye barışçıl şekilde dua eden 'kendi %50' sini, 'çıkın savaşın' dercesine sokağa davet etmek,vb....) - aslanın stres kaynağının aç olmaktan çok aslan olduğunu ispatlama kaygısı olduğunu gösterdi...Dolayısıyla ASLANIN 'kaçar' diye tahmin ettiği geziparkı ceylanlarının çoğalarak üzerine geliyor olması yaşadığı ilk ciddi hayati tehlikeydi.... Ne yapacağını bilmiyordu ama kaçmak aslana yakışmayacağından kontrolsüz telaş ve öfke önplana çıktı...
Kontrolsüz telaş, kontrollü veya kontrolsüz öfke ileri düzeyde demokratik olma niyetinde olan bir hükümete hiç yakışmaz ya....Kahraman Ceylan, ceylanların Kahramanı olma iddiasındaki AKP'ye de (eğer iddiasında samimi ise )yakışmadı...
Böyle giderse toplumda 'Belki de AKP hiçbir zaman Kahraman ceylan olmamıştı...ama yavru aslandı' algısı genişleyerek herşeyi değiştirecek.