Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '13

 
Kategori
Güncel
 

Gezi Parkı direnişinin anımsattıkları

Gezi Parkı direnişinin anımsattıkları
 

İki resim arasındaki fark


İki gündür Gezi Parkı mücadele alanında yaşananlar ister istemez bana Ankara halkından ve toplumun her kesiminin büyük destek alan ve en aktif kısmı 2010 yılının Ocak ayında başlayıp 78 gün süren Ankara Sakarya Caddesi ‘ndeki “Tekel İşçileri Direnişi” ni anımsattı. Olayı kendi adıma tarihe not düşmek amacıyla yazdığım üç blog yazısı arşivimde duruyor.  

Bunlardan birisini şu ifadeyle noktalamışım: “… toplumsal çıkar çatışmalarında tercihini küresel sermayeperverlikten yana açıkça kullanan siyasi iktidarın bu tutumu seçimlerin yaklaştığı bir süreçte, siyasi dengelerin somut karşıtlıklar üzerinden sürdürülmesi için tarihi bir fırsat oluşturmaktadır. Terazinin diğer kefesini emeğin gözüyle ve çalışandan yana politikaları siyasetinin odağına oturtacak güçlü siyasi kurumların dolduracağı varsayımıyla tabii ki.” (http://blog.milliyet.com.tr/bizi-tekel-iscileri-degil-milletimiz-iktidar-yapti-/Blog/?BlogNo=227008).

Hatırlayalım; o dönemde ve şimdi de geleneksel söylemde haksızlığa uğrayanların yanında olduğu bilinen CHP, direniş sırasında medya önünde bu tarihsel direnişe sahip çıkarken,  bazı milletvekilleri eylemlerde ıslanıp gaza ve haklarında işçilerle birlikte dava açılmasına maruz kalmışlardı.  Ancak kurumsal olarak CHP olayların sonrasındaki üç yılda bu yönde ne sergiledi? Olayları ancak dışarıdan medya aracılığıyla izlediğimizde göze çarpan bir demecinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, destek almak için kendisini ziyaret eden "Tekel  işçileri" ne, “kendilerinin iktidara geldikleri zaman 4-C’yi zaten kaldıracaklarını” söylediğini anımsıyoruz (http://www.emekdunyasi.net/ed/isci-sendika/8037-tekel-iscileri-bes-koldan-ankara-ya-yuruyecek). Aynı görüşmede işçiler eylem sırasında Türk-İş Genel Merkezi’ne giremediklerinden yakınarak, Türk-İş’in uygulamalarının işçileri yok saydığını, kendi aidatları ile yapılan binaya bile giremediklerini” belirtiyorlarsa da bir cevap almış görünmüyorlar (http://www.kanalturk.com.tr/haber-detay/29533-tekel-iscilerine-destek-verdi-politika-haberi.aspx).

Tekel  işçileri ile Türk-İş arasındaki gerginliğin konfederasyonda yol açtığı çatlak bugünlere kadar gelirken, CHP’nin sendikalara yönelik eleştirilere karşı bu mesafeli duruşu bir başka Tekel eyleminde bir ileri aşamaya taşınıyor.  Bir habere göre ; Tekel işçilerine destek eylemi düzenleyen CHP Bursa Gençlik Kolları'nın başkanının, Tek Gıda-İş şubeleri CHP merkezine tepki gösterince Kılıçdaroğlu tarafından görevden alındığı iddia ediliyor (http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/chp-tekel-iscilerine-destek-veren-baskani-gorevden-aldi-haberi-38986).  Haberde,  Bursa CHP İl Gençlik Kolları’nın Tekgıda-İş yöneticilerine, “TEKEL direnişini bitirirken açıkladığınız eylem takvimine neden uymadınız?” sorusunu yönelttiği söz konusu eylem, önce CHP yönetimi tarafından bizzat tebrikle karşılanırken, sonrasında sendikanın durumu protesto edeceği anlaşılınca Gençlik Kolları Başkanının yaşı gerekçesiyle görevden alındığı belirtiliyor.  

Bu olaydan epey sonra, Tekel direnişinin oluşturduğu çatlakla seçime giden ve mevcut yönetimin yeniden seçildiği Türk-İşGenel Kurulunda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, işçi temsilcilerine şöyle söylüyor: “Kısa konuşacağım ama biraz iğneleyeceğim. ‘Susma sustukça sıra gelecek’ sloganını salonlarda değil, meydanlarda kullanmanız gerekir. İnsanı, işçiyi yok sayan bir özelleştirme kabul edilemez. İşsizliğin diz boyu olduğu, özgürlüklerden bahsedilmeyen bir yerde hakkınızı meydanlarda aramanız lazım” (http://haber.gazetevatan.com/bakan-geldi-ortalik-karisti/416384/1/gundem).   

Şimdi gelelim iktidar olma iddiasına. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına geldiği tarih olan Mayıs 2010 tarihi Tekel aktif direnişinin bitişinin hemen sonrasına rastlıyor. CHP’nin oy oranı bu tarihten sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında bir ivme kazansa da seçimin hemen öncesinde CHP için beklenen oy oranları %24 ile %32 arasındaki bir bantta değişiyor. Sonuç ise neredeyse 10 yıllık iktidarın verdiği yıpranmaya rağmen AKP’nin %50’sine karşılık CHP’nin %26’sı.

Böylece geçen son üç yıl boyunca yapılan ve yapılamayanların arkasından oy oranları açısından bugün durum nedir diye sorguladığımızda, henüz kamuoyuna açıklanmaya başlayan anket sonuçları, tüm yıpranmışlığına karşın AKP’nin %40’ın üzerinde oy alacağını işaret ederken CHP’nin ise 2011 seçimlerindeki yerini koruduğunu göstermektedir.    

Hata yapmış olmayı da göze alarak, yukarıdaki verilen örneğe bir yenisi Taksim’de eklenen toplumsal sorunlar karşısında CHP’nin politikası ya da politikasızlığını ya da toplumun derinliklerine  erişememesini genelleme adına yazdım. Şimdi soru şu: En başta gönderme yaptığım “emeğin gözüyle ve çalışandan yana politikaları siyasetinin odağına oturtacak güçlü siyasi kurumlar” tanımına, tüm böyle görünme çabalarına rağmen CHP girebilir mi?  Benim yanıtım son üç blog yazımda kayıtlı.  

Bu arada, Tekel işçilerine ne oldu?  Şu anda önceki işlerini ve haklarını kaybetmiş olarak bir kısmının 4/C’li olduklarını anlamak güç değil. Ayrıca yeni anayasa taslak çalışmalarında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunda özelleştirmeye ilişkin maddede; “Çalışanların haklarını koruyacak önlemler kanunla düzenlenir.”  ifadesi yer aldı (http://t24.com.tr/haber/yeni-anayasaya-tekel-iscileri-onlemi/219596) .

 Ama, sahiden ne oldu?  

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..