Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden Muhasebe-Finansman dalında ve Surrey Üniversitesi'nden Turizm ve Otel İşletmeciliği dalında aldım. Doktora eğitimimi Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü'nde tamamladım. Ayrıca Ankara Üniversitesi'ne bağlı ATAUM'da Avrupa B..

Devamı
 
 

Yazdığım Kategoriler

 
Üzülme! Seninkisi belki de 'kendin olma yorgunluğu'!

Türkiye'de "an"ı yaşamak ne mümkün..Ben kaçış için her akşam fonda "Çocuklar Duymasın" dizisi eskilerini açık tutuyorum bir şeylerle uğraşmaya çalışırken bir taraftan. Ayrıca artık bir dinazor olan ilk iPad'imiz benim için sinema dünyasının kozmik kapısı gibi. Özellikle 1930'ların, 50'lerin, yani 20.YY'ın filmlerine erişmek için. Bu arada yeniden yazıyor olman sevindirici, kutlarım. Sevgiler.

18 Mart 2017 22:16
İklimsiz(lik)

Sevgili Ersin, yazın epey dokundu bu sefer. Son zamanlarda içe sık yapılan yolculukların etkisi midir? Bu yolculukların çıkmazında, "kendime ne yaptım?" sorusuna çarpıyorum her defasında. Düşündüm de senin o küvözünü kendim için nitelemekten de gocunmuyorum artık; "yarı ulus devletin "piç"i -anlamı muhtelif- gibi hissediyorum, ortada öylece bırakılmış" kendinde sürgün bir transkültürel kimliklilik hali. Ne kadar değişmeye ve kendimi kabul etmeye çalışsam da kaybedilenle birlikte kazanılamayana erişmek mümkün olmadığı gibi, bu yarım yamalaklığı bütünlemek de olanaksız artık, rüyalar dışında. Senin deyişinle "hayata dokundukça sürekli acıtmasının" nedeni de bu sanırım. Çare, ya hafıza kaybına uğramayı dileyerek ya da unutmaya çalışarak "hayat"a uyum için uğraşmaya devam etmek. Tabii önce "hayat"ı-aslında kaos-algılamak gerek hafızanın tortularını kazıyıp. Alzheimer bir seçenek değilse.

28 Eylül 2015 16:13
Toplumsallık ve bireysellik

Öncelikle yazınızdan etkilendiğimi belirtmeliyim. Benim sorum ise şu: Her sabah beni dünya yeniden kuruluyormuşçasına güne başlatan güdünün kaynağı nedir? Nedir beni her günün akşamı var olmamın tüm yükleriyle geri dönmeme rağmen ertesi gün farklı olacakmışçasına arkamdan iten? Bunun bulabildiğim tek yanıtı ne yazık ki her şeye(köleliğe)rağmen varlığımı sürdürme içgüdüsü. Gerisi bu gerçeğin süslemeleri. İnsanlığın en gelişmiş halinin kutsadığı tek değer olan insan hayatının gerçekte hiç bir anlamı yok, olmayacak da. Bunu bile bile yaşamı sürdürmeye kodlanan bir varlığın "dram"ını yaşıyoruz. Eşitsizliğin, adaletsizliğin, kendinden başkasına zulmetmenin rasyonel kılınmasının temelinde bu yatıyor. Oyalanırken çıkar yol ise bana göre Kant'a rağmen kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmama bilincine varıp bunu estetik açıdan geliştirirken, yapma özgürlüğünü olabildiğince dizginlemek ve bunun ötesinde hiç bir baskıya boyun eğmemek üzere çizilen yoldan sapmakta. Saygılarımla.

26 Kasım 2014 11:28
 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06