- Kategori
- İnançlar
Gitmediğini sanan hacı

Bu hikaye ya da yaşanmış olay, rahmetli babam tarafından anlatılırdı. Günümüze uyar mı bilmem. İnsan oğlu var olduğundan bu güne hep inanmıştır. Taşa, denize, ateşe, dağa. Ve de en önemlisi Allah'a.
Zamanın birinde bir köyde Lafçı Halil diye bir adam yaşardı. Lafçı Halil de her İnanan gibi Hacı olmayı hac’ca gitmeyi çok isterdi. Zaman geldi Lafçı Halil Evlatlarını büyüttü evlendirdi, Hali vakti düzeldi. Konu komşusunda yakınları arasında ekmeğe muhtaç kimse kalmadı. Bıdık Hasan'la karar verdiler Hac’ca gitmeye. Bıdık Hasan erken davrandı hazırlıklarını tamamladı Lafçı Hali ten bir hafta önce Haç yoluna koyuldu. Giderken de Kabe'de buluşmak üzere sözleştiler.
Lafçı Hali Konu komşu ile Rızalaşıp yanına gidip gelmek için biriktirdiği 40 altın’ını alarak bir sabah erkenden koyuldu yola. İçi kıpır kıpırdı, Allah ona hacı olmayı da nasip edecekti. Komşu köyde de dostları tanıdıkları vardı. Onlarla da rızalaşmak lazımdı. İki köyü birbirinden ayıran ormandan geçer di ki bir hışırtı duydu ağaçların arasından, Kulak kabartı dikkat kesildi. Yöneldi hışırtının geldiği tarafa yavaşça. Gözlerine inanamadı, bu geçen yıl kaybettikleri dostu Musa'nın karısı Elif'ti.
Elif Kadın elinde bir Pala, ölmüş atın budunu kesiyordu. Kopardığı parçaları bir bez parçasına koyuyordu. Lafçı Halil "Selam Elif bacı", dedi. Elif Bacı kendini çalıların arasına attı, korkmuştu. Lafçı Halil'i fark edince korkusu utanca dönüştü. Kıpkırmızı kesilmişti. Karşısındaki kocasının ölümünden sonra ilk defa gördüğü çok saygı duydukları komşu köyden Lafçı Halil emmi idi. Çıktı çalıların arasından. "Nasılsın Halil emmi", dedi ve gözlerinden yaş akıyordu. Halil emmi ne diyeceğini şaşırmış Elif kadına bakıyordu. Aslında boşluğa bakıyordu dalmıştı. Rahmetlik Musa gelmişti gözlerinin önüne. Sağlığında ayda bir görüştükleri Elif kadını ve Çocuklarını bir yıldır görmemenin acısını duydu yüreğinde. Elif kadının yalvarması ile kendine geldi. Halil emmi Allah şahidimdir Musa’nın ölümünden bu yana çocukların kursağına et düşmedi. "Osman’ın atının öldüğünü ve buraya attıklarını biliyordum. Kasap Cuma'dan size et getireceğim diye çıktım evden. Çocuklar şimdi benden et bekliyorlar. Kasap tan et alacak param yok. Allah rızası için beni köylüye söyleyip el aleme rezil etme. Kulun kölen olayım Halil emmi", diyordu.
Halil emmi şimdi ne diyecekti karısına, çocuklarına, komşularına. Bıdık Hasanla da sözleşmişlerdi, Kabe de buluşmaya. Lafçı Halil, dünya başına yıkılmış hissetti. Musa’nın dul karısının at eti çalmasından mı, öksüz çocuklarından duyduğu utanç mıydı bilemiyordu. Gözüne bir şey kaçmış gibi yaparak göz yaşlarını sildi. Lafçı Halil kararını vermişti. Yıllarca dost dediği Rahmetlik Musa'nın dul karısı ve öksüz çocuklarına vermeliydi haç parasını.
Lafçı Halil'in gözünden yaşlar döküldü. Bu dökülen yaş Çok istediği hac'ca gidemeyeceği duygusu mu yoksa Dostu Musa’nın çocuklarına yeterince yardımcı olamadığının farkına varışı mı idi? Nedeni ne olursa olsun, yıllardır Dostluğundan hoşnut olduğu Musa'nın çocukları mundar atın etine muhtaç iken hac'ca gidemezdi. “Gel bacı üzülme Allah derdi de verendir, dermanını da. Sen çocuklarına yalancı çıkma. Gidelim Kasap Cuma’dan et alalım Çocuklarına götür" dedi. Elif kadının tüm direnmesine karşın ikna etti onu ve Kasap Cuma’dan et, Bakkal Cemal' den de Şeker, tuz, ıvır zıvır bir şeyler aldılar. Lafçı Halil Haç parasından kalan 38 Altını Şeker torbasının içine koydu. Elif kadına fark ettirmeden.
Elif kadın ağlıyordu. Kocasının ölümünden bu yana ilk defa birilerinden yardım alıyordu. Ağlaması hala iyi insanların bitmediğini görmesinden mi , Yoksa Çocuklarına yalan çıkmayacağının mutluluğundan mı idi oda bilmedi. Lafçı Halil‘e vedalaşırken “Emine bacıma selam eyle Hasan ile İbrahim’in gözlerinden öperim. Herkese selam söyle “dedi.
Lafçı Halil, buruk bir sevinç içindeydi. Anlayamadı. Haç parasını Musa’nın dul karısına vermişti. Hac’ca gidemeyecekti. Olsundu Lafçı Halil yinede üzülmüyordu, Allah nasip ederse iki üç yılda yine hac parasını denkleştirirdi.
Köye dönerken Ormanın içine geldiğinde aklına gündüz gözü dönmenin uygun olmayacağı geldi. Şimdi kime dert anlatıp niye döndüğünü izah etmek durumunda kalmalıydı. Akşamın olmasını bekledi ormanda. Gün aşınca gizlice evine döndü. Emine kadın “Aman herif hayırdır niye döndün “ dese de sanki sevinmişti Emine kadın. Lafçı Hali ilk defa karısına yalan söyledi, ” Hanım eşkıya’lar yolda soydu “ diyerek. Emine kadın” aman herif senin canına bir şey olmasında “ diyerek” üzülme koca Allah nasip ederse gene gidersin” dedi. Lafçı Halil tüm köylüye de yalan söyledi “Eşkıya soydu “ dedi. Musa’nın dul karısının ve çocuklarının onurları incinmesin istedi.
Elif kadın eve döndüğünde tarlanın altında karşıladı çocukları “Ana et getirdi mi” diye Elif kadının fistanın dan tutarak girdiler hep birlikte evliğe. Elif kadın hazın damına girdi, elindeki paketleri salın üzerine koydu. Devrilen paketten altın kesesi yere düştü ama elif kadın fark etmedi kesenin yere düşüşünü. Satırları alıp su getirmek için pınara doğru yürürken “ Ali oğlum Musa’ya göz kulak ol, suyu getiriyim de size et pişireceğim” diyerek pınar’a gitti. Ali et pişirileceğini düşünerek dışardan ateşi yakmak için odun getirmeye çıktı. Küçük Musa ana’sının getirdiği paketleri merak ediyordu. Hazın damına girdi salın üstündekilere boyu yetmedi. Ama yerde bir kese buldu onları aldı evliğe geldi. Kesenin ağzı açıldı ve içinde ki altınlar döküldü. Musa çulun üzerine oturdu altınlarla oynamaya başladı. Anası suyu getirdi. Ocağın üzerine kazan’ı koyup altını ateşledi. Elif kadın Musa’nın bir şeylerle oynadığını fark etti. Bir an şaşkın oğlunun oynadığı bu şeylerde ne? Baktı ve altın olduğunu anladı “Ula Musa bunları nerden aldın” diye sordu. Musa korkmuştu ağlamaya başladı.” Oğlum kızmayacağım nerden buldun bunları” dedi. Musa ağlamayı sürdürerek eliyle de dışarıyı gösterdi. Elif kadın bir an Lafçı Halil’i hatırladı onun işidir diye içinden geçirdi. Neyse nasıl olsa sahibi çıkardı. Yere düşen altın’ları da toplayıp keseye koydu ve sandığına kilitledi. Ali ve Musa sabırsızlıkla etin pişmesini beklerken, bir taraftan da ağabeyleri Osman ve ablaları Fatma’nın çapadan dönmeleri için yolu gözlüyorlardı.
Lafçı Halil köylülerin karakola şikayet et eşkıya’ları bulsunlar demelerine karşın “ Ula arkadaşlarım yıllardır yakalayamadıkları eşkıya’yı benim kırk altın için mi yakalayacaklar “ diyerek oyaladı. Kahvede köylüler vah tüh etseler de Lafçı Halil oralı değildi. Hele eve uğrayım deyip kahveden evin yolunu tuttu. Eve geldiğinde birde ne görsün Elif Kadın Yanına Musa’yı da almış karısı ile sohbette. Elif kadın ayağa fırlayıp elini öptü. Lafçı Halil bir yandan Musa’yı kucağına almış severken diğer taraftan da hal hatır sordu. Sanki dün görüşmemişler gibi davrandı. Karısı Emine hele bir çay koyayım diye hazın damına geçti. Bu arada Elif kadın Koynundan çıkarttığı 38 altını Lafçı Halil’e uzattı “Emmi bu senin her hal", dedi. Lafçı Halil “ hayırdır Elif o ne ki “ diyerek kendinin olmadığını söyledi. Bu arada Emine kadın da gelmişti. Kocasının kesesini tanıdı. Kocası “Sen onu al sahibi çıkarsa verirsin yok sahibi çıkmazsa Çocuklarına harcarsın “ diyordu. Emine kadın renk vermedi, kocası kendi kesesini tanımıyorsa bir bildiği vardı.” Öyle Bacım bizim herif doğru söylüyor sahibi çıkarsa verirsin çıkmazsa helaldır çocuklarına harcarsın” dedi. Elif kadın “Emine bacı kim bilir hangi fakirin biriktirdiğidir. Belki oğlunu evlendirecektir. Belki de borcuna harcına verecektir “ dedi ise de Emine kadın “ Bacım hele sende kalsın belki sahibi çıkar çıkmazsa sokağa atacak halin yok” der. Çaylarını içtikten sonra Elif kadın “E bana müsaade evde Ali’yi de yalnız bıraktım. Çocuklarda Çapa da “ der. Helalleşerek evin yolunu tutar Elif kadın. Bir taraftan da bir türlü akıl erdiremez bu altınlara .
Günler geçer Altın’ı kaybeden çıkmaz ortaya Emine kadın “Bu altınları bizim koca mı verdi , Yoksa eşkıya’lar mı düşürdü” diye düşünse de altınların Musa’nın dul karısında olmasından mutlu olmuştur. Lafçı Halil’e de hiçbir şey söylemeye gerek görmemiştir. Hatta bu olay dan kimseciklere de söz etmemiştir.
Köyde herkeste bir telaş Bıdık Hasan Hac'tan dönmüştür. Herkes "hoş geldin, hayırlı olsun" demek için Bıdık Hasan’a gitmektedir. Geldiği gün hoş geldin' e gidilmezse hem ayıp olur hem de saygısızlık. Köylüler Bıdık Hasan’ın evine gittiklerinde Baş köşede, Savaş kazanmış komutan edasıyla oturan Bıdık Hasan’a saygıyla ve birazda kıskanarak baktılar. Hoş geldin hayırlı olsun faslından sonra Bıdık Hasan Hac izlenimlerini anlatmaya başlar. “ Sevgili komşular Allah cümlenize nasip etsin , Anlatmakla bitmez Kabe’nin güzellikleri. Dünyanın her yerinden milyonlarca insan orda. Yahu bir düşünsenize; Bizim Lafçı Halil’i her ibadette Görmeme rağmen Bir türlü kalabalıktan bir araya gelemedik.” Tüm köylüler şaşkın yahu Lafçı Halil’i eşkıya’lar soydu yoldan döndü. Hasan koca ne diyor diye birbirine bakarlar. Bıdık Hasan devamla ” İlk Kabe’de namaz kılarken birde baktım en ön safta Lafçı Halil ama kalabalıktan ulaşamadım.” Köylüler bir ara Hacı Lafçı Halil hac’a gidemedi eşkıya soydu demek isteseler de, Hacı Bıdık Hasan’a sen yalan söylüyorsun demek olacağından bir şeyler diyemezler. Hacı Hasan devamla “Şeytan taşlamaya gittiğimizde gene en önde Lafçı Hali şeytan taşlıyor ama ulaşmak ne mümkün, Ah şer-Mahşer günü. Anlattıkça duygulanan Bıdık Hasan En sonunda ağlayarak.” Komşular hele o son veda günü gelip çattığında binlerce Müslümanla bir arada namaz kılmak Allah herkese nasip etsin. Birde Allah şahidimdir ne görsem Bizim Lafçı Halil en önde Cemaate namaz kıldıran hoca değimli?. Yüzünden nur yağıyordu.” Allah beni hem hacı olmamla hem de Kendi köylüm Lafçı Halil’in hocalığında Kabe’de namaz kıldırarak sevindirdi. Allah herkese bu mutluluğu nasıp etsin. Yarın Hacı Lafçı Halil de gelir hep birlikte o mübarek hacı’ya Hoş geldin ziyareti edelim, Hem de hayır duasını alalım.” Der. Köylüler Hacı’nın yalan söylemeyeceğini bilirler. Ama Lafçı Halil’in de burada olduğunu. Hep birlikte olur hacı efendi yarın da Hacı Lafçı Halil’e hayırlı olsuna gidelim derler.
Lafçı Halil odundan gelmişti ki karısından herkesin Hacı Bıdık Hasan’a hoş geldine gittiğini duyar. “Emine hemen hazırlan bizde gidelim. Zaten Hacıya verdiğim sözü de tutamadım Kabe’de buluşuruz demiştim” der. Lafçı Halil terlemiştir. Hemen bir yıkanır “Hacının yanına pis gitmek olmaz” der elbiselerinin en yenisini ve temizini giyer Hacı Bıdık Hasan’ın evinin yolunu tutarlar.
Lafçı Halil ve karısı Bıdık Hasan’ın evinin önüne geldiklerinde içerde herkese zemzem suyu, Hurma ikram edilmektedir. Hacı Bıdık Hasan komşularla sohbet ederken sık sık’ta “Komşular aman yarın Hacı Lafçı Halil gelir gelmez bana da haber edin ki hep birlikte gidelim hoş geldine” derken daha sözünü bitirmeden Kapıdan Lafçı Halil ve karısı Emine girer içeri. O Komutan edası ile oturan Hacı Bıdık Hasan ayağa fırlar. Gözlerinden yaş akıtarak.” Hacı Hoş geldin seni yarın gelecek sanıyorduk. Vallaha bilseydik geldiğini sana gelmez mi idik. Bizi bağışla bizim önce sana gelmemiz düşerdi. Beni hem mahcup ettin hem de onurlandırdın. Ver elini öpeyim “ der. Lafçı Halil bir şey anlamamıştır. Köylülerde anlamamıştı. Hacı Bıdık Hasan Lafçı Halil’e Baş köşede oturduğu yere oturtmak istemektedir. Lafçı Halil olmaz sen otur dese de, Hacı Bıdık Hasan yalvarırcasına oturmasını istemektedir. Kıramaz Hacı’nın ısrar’ını. Köylüler Hacı Bıdık Hasan’ın ardından bir, bir Elini öperler Hacı Lafçı Halil’in Lafçı Halil şaşkın bir şey diyemez. Herkes “Hacı Hoş geldin, Allah mübarek etsin Allah bizlerde nasip etsin derler. Emine kadında şaşkın. Biraz önce odundan gelen kocası Hac tan mı gelmişti? Hacı Bıdık Hasan Lafçı Halil den özür diler ” Hacı ilk gün namazda en öndeydin Kalabalıktan bir türlü sana ulaşamadı. Şeytan taşlarken de en öndeydin vallah aşer-mahşer günüydü gene kalabalıktan ulaşamadım. Hele Veda namazında Cemaate İmamlık yaptığında Allah şahidimdir. Oracıkta ölsem gam yemezdim. Kabe’ de senin imamlığında Namaz kılmayı Allah bana nasip etti. Allah tüm Müslüman din kardeşlerimize nasip etsin. O anı. Yüzündeki Nur cemaati aydınlatıyordu. Ver şu mübarek elini bir daha öpeyim” diyerek Hacı Lafçı Halil’in elini bir daha öper. Artık şüphe kalmamıştır. Hacı Bıdık Hasan doğruyu söylemektedir. Hacı Lafçı Halil Hac’ca gitmiştir. Buna Karısı Emine kadın dahil Tüm Köylüler inanmıştır.
Yıllarca Tüm köylüler Hacı Lafçı Halil’in Hacı’lığından şüphe etmemişlerdir. Karısı Emine de Ondan sonra Hiç adını söylememiş Kocasına Hep Hacı diyerek hitap etmiştir. Hakkın rahmetine kavuştuğunda Bir Ardıç ağacı’nın Yanına gömülmüş. Ve bugün Hacı Lafçı Halil’in Mezarı Çevreden gelen ziyaretçilerce dolup taşmaktadır. Ama ardıç ağacı kurumuştur dalına bağlanan çaputlardan. Kurumuş olsa da insanlar kuru dallara çaput bağlamaya devam etmektedir.
Allah tüm İnananlara Hacı Lafçı Halil’in hacılığını nasip etsin