- Kategori
- Deneme
Gökyüzünden

Üç senedir beraber çalıştığım, günde on saatimi paylaştığım mesai arkadaşım Gökhan Aktaş için bir yaşam biçimidir uçmak. Beni her haftasonu yamaçparaşütü uçuşlarına çağırması ise kendisinin ayrı bir geleneğidir. Benim geleneğimse bu tekliflere katılmamaktan ibaret.Yükseklik korkusu, bu faaliyetten uzak durmamın en önemli sebebi. Peki balkonu bırak, sandalyeden aşağı bakamayan ben nasıl oldu da o tepenin üzerinde sırtımda paraşütle buldum kendimi? Şöyle oldu:
Aynı zamanda Türk Hava Kurumu Manisa Sportif Havacılık Kulübü kurucularından Gökhan Bey, bir haftaya daha yeni bir fikirle girmeyi başarmıştı. İzmir’de okullardan izin alıp Türk Hava Kurumu ve havacılık branşlarının tanıtımını yapacak ve çocukların gökyüzü ile temasını sağlayacaktı. Nasıl uçmak bir tutkuysa, toplumu uçma keyfi ile buluşturmakta rüzgarı paraşütüne doldurmuşçasına uçuş zevkini artıran bir şeydi sanki. Gözleri parlıyordu. Söz hakkım yoktu, gidip tanıtımlara yardım edilecekti.
Başlangıçta öğrencilerin katılımına dair kuşkularımız vardı. Ancak, Recep Ersoy İlköğretim Okulu müzik öğretmeni sayın Aslı Galioğlu ve okul yetkililerinin desteği ile bu kuşkularımız çocukların gözlerindeki ışıltıyla eridi. Düzenlenen faaliyet, yüz kişilik salonlarda ortalama iki yüz elli kişi tarafından takip edildi. Gökhan Bey’in Türk Hava Kurumu’nun tanıtım cdsi ve havacılık branşları tanıtımının ardından çocuklar, bir arkadaşlarının tulum, kask ve paraşütle gözlerinin önünde uçuşa hazırlanması ile büyülendi.
Açıkçası onları görünce biz de kendimizi bir tuhaf hissettik. Çünkü çocukların yüzündeki meraklı tebessümler ile biz de heyecanlandık. Şunu da eklemek gerekir ki, okullardan ayrılırken biliyorduk ki o çocuklar büyüdüklerinde kurumun bir parçası olacaktı. Ayrıca Türk Hava Kurumu artık bir kurum olmaktan çıkıp gözle görülür, elini tutsa dokunacağı yaşayan bir tanıma bürünmüştü. Artık kurban derilerinin bağışlanması gereken dört duvardan ibaret bir bina değil, onların bir parçasıydı, huzurdu, buluttu, resimdi, maviydi...
Artık küçük yaşta değildim ama etkilenmiştim kuşların yakınlığından. Bir sonraki haftasonu için ben ısrar ettim Gökhan Bey’e :“Beni de götür Manisa Spil Dağı’na.” İşte böyle başladı eğitim süreci. Eğitimin sonunda ise sırtımda paraşütle gökyüzüyle buluştum. Onun öyküsünü de ekleyecektim ki şiire döküldü kelimeler...
UÇURTMA
Öz
Üç bıçak
Ben, geç değil, yarından daha eskiden
Uçsuz bucaksız ki
Ki-lerin kuytularında hatırlanır
Kayıp çocuklar
Yol kenarında cız ve bız köfte kokusu
Beklenen Pazar
Geldi çattı, kaşlarını
Çocuk
Unutmadı verilen sözleri
Çocuk
Bitsin bu koyun pazarlığı
Sürüden ayrılalım
Kes şu ipi artık
Bilirsin
Pergelinin icazeti kadar varım
Bırak
Üzüm bağlarını bulayım
Söz
Gökyüzünde kesişecek yollarımız
İkimiz de dönüşeceğiz
Uzaklarda
Gözün beni bir yerlerden ısıracak
Kadar aç, açıkta yaraların
Karaların kadar denize uzak
Tüm beyazların
Yalınayak
Yürüsen yoluna siyah dikenler olacak
Acıtacak
Bilirim
O an, bir yarım çarık, terlik, pabuç ne olsa kabulün
O an, bana bir söz ver
Dokuz yaşına git, unutup gözyaşını
Uç uç
Bulutlarda yüzmek kadar güzeldir yaşamak yasaksa; ölmek
Değildir düşmek
Düş-sen ıskalarsın yeri
Her rüzgara karşı dur
Gökyüzünde arasınlar gölgeni
Uç uç eskisi gibi
Annen sana terlik pabuç alacak....
Suat ÖZOĞLU