Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '08

 
Kategori
Efsaneler
 

Gölkız Efsanesi Sembolleşti

Gölkız Efsanesi Sembolleşti
 

Gölbaşı, Gölkızı heykeli


Gölbaşı, İlçe kuruluşunun 50. yılında mitolojisiyle tanışma fırsatını buldu. Sanat yansıması olan figüratif temsiller, estetik açıdan yaratılış güzelliklerinin somutlaştırılması; diğer güzellikleri de çağrıştırdığı için sanata değerini vermemizi sağlar.

Yaratanın verdiği melekelerle yine yaratanın yarattıklarının farkına varmamızı ve çevremizdeki varlıkların etkisi ile düşüncemizde oluşan hayallerin somutlaşarak farkında olmamızı sağlayan sanat yapıtlarını, güzel sanatların güzel tarafı olarak değerlendirerek ilçemizin adını aldığı gölden bir efsane, İlçenin en işlek meydanında yerini almıştır.

Yapılan temsili gölkızı, çevre havuzu ile de bütünlük sağlamış, form çalışması ile yöre kültürüne ters gelmeyen fizyolojik-anatomik yapı pullarla ve ince örtülerin işlenmesiyle olacak ki dikkat çekici erotik-müstehcen imaj vermemektedir. Heykelde genel etki yumuşak ve estetik usta sanatçıların işi imajını vermektedir.

Efsaneye göre çok romantik olduğu kadar çevreci bir ders olan ve aşk masalı hikaye, değişik anlatılabilir ama Çataltepe köylüleri gölün gizemini çok iyi bildiklerinden efsanenin kaynağını onlardan öğrendim. Bir iki cümle ile ile dile getirdikleri hikayenin benden yansıyan mitolojik kısa özetini anlatmaya çalışacağım.

Bilindiği gibi Gölbaşı ilçe merkezinin bulunduğu göller havzası (İnekli, Azaplı ve Gölbaşı gölleri) Fay hattı üzerinde bulunmakta olup, göl yüzey kotu (rakımı) hemen yakınındaki göksu vadi tabanından ikiyüz metre yüksektedir. Jeolojik fiziki hareket nedeniyle, aradaki çataltepe dağları iç kütlesindeki ana kayaç türü ve kıvrımları, Besni kütlesi kalker blokta drene olan taban suyu göller havzasındaki fay kırıklarından göl kaynaklarını oluşturmakta daha alçak rakımdaki vadiye bırakmamaktadır.

Bu çöküntü alanı bir yandan da çevre vadilere göre yükselme göstermiş bir zamanlar tüm havzanın birleşik tek göl halinde oluştuğu bu oluşumların tarihsel derinliği maraş çöküntüsü devamı Amik ovası(gölü) ile Bekaa vadisi(Baalbek) üzerinden Kızıldeniz’e doğru uzanan Galile Denizi(Teberiye gölü) - Lutgölü havzası ile aynı kaderi aynı süreçte yaşamış ve oluşan göllerin derinliğine mitolojik efsanenin hikayesi karışmıştır.

O sıralar yeşil bir vadi olan göller havzası cennetten bir köşeymiş. Tıpkı Lutgölü havzasındaki gibi medeniyet, sosyal yaşam üstünmüş. Burası daha ılıman bölge olduğundan ve jeolojik hareketler topoğrafyayı değiştirmediğinden Karanlıkdere, kapıdere, Helete çayları gölbaşı vadisinden akarak Aksu ile Akdenize ulaşıyormuş. İşte bu yeşil vadinin hayatı da topoğrafyası gibi Dünya kıtalar (anakaralar) hareketinin ani jeolojik devinimi ile değişmiş. Göller havzası önü ahı dağının uzantıları ile kapanmış tüm saha suyla dolmuş. Doğudaki ve kuzeydeki ırmaklar Köristan’ın (Yaylacık) açılan fay çatlağı ile kendisine yeni bir yol bularak göksu vadisi oluşmuş.

İşte o sırada göller havzasındaki köylerden birinde yaşayan çevreye duyarlı bütün canlıları seven bir ailenin çocukları da bu oluşum sırasında yarı balık haline gelerek iyiliklerinin karşılığı olarak boğulmaktan kurtulmuşlar. Ama gölün derinliklerinden de bir daha karaya çıkma şansları kalmamış. Kalmamış ama onların bahçelerinin çevresindeki tüm yarı su canlıları kurbağalar, su yılanları, yengeçler, su kaplumbağaları gibi binbir canlı çeşidi börtü böcek onların sevecen davranışlarının hasretleri ile çok zaman suda arasalarda, gölün çevresinde kendilerine yeni bir doğal zenginlik kurmuşlar. Bende çok zaman sakin zamanlarda dolaşırken yılanın kurbağa yutarken, kaplumbağaların suyun yüzünden böcek toplarken . balıkların zıplıyarak havadaki sinekleri avlarken gördüm ama bir kaç defa su yılanlarının ağzında balıkla yarım metre yanıma kadar yaklaştığını heyecanla izledim. Bazan bu canlılar topluluğu, suda onları ararlarmış. Göl çevresinde ki sazlıklarda hasret müzikleri çıkarırlarmış. Öyle güzel durum meydana gelmiş ki. Göllerin çevresi bir zaman sonra çevre dağlardan inen erozyon metaryelleri ile kısmen dolan alanlarda çok geniş sazlıklar oluşmuş. Hatta daha sonra göller üçe ayrılmış. Bu bakir alan doğasever kardeşlerin hasreti ile onların sevgisine layık olmak için göl alanı canlıları; zenginleştirdikleri canlı çeşitlerine bütün kuşları özellikle göçmen kuşları da davet etmişler. Bütün kuşlarda bu yeni cennetin sakinleri olmaya başlamışlar.

Tabiatın iyilik melekleri olan kardeşler yeni meydana gelen cennetin göllerinde ölümsüzleşmişler.

Gel zaman, git zaman bu yeni cennetin güzelliği içine çevrede gezen çobanlarında kaval sesleri karışmış tabi. Ama bir çobanın sesi de öyle güzelmiş ki sazlardaki kuşların ve öten kurbağaların çevre ormanlardaki ağustos böceklerinin sesleri arasından güzel bir ahenkle göl sularında kaval sesi ardından dalgalanır dururmuş.

Gölde bulunan balık kardeşlerden kız olan ara sıra güney sahildeki kayalıklar arasındaki söğütlere tutunup tabiat müziği içindeki çoban sesini dinlemeye alışmış.

Kıyının gerisindeki ardıç, meşe ormanlarının örttüğü tepelerin ardındaki yeni kurulan çataltepe köylüleri buralara avlanmaya gelirlermiş. Bazan karada bazan gölde avlanırlarmış. Çoban sesini duyan balıkkız (gölkızı) o sıralar duyduğu kaval sesinin gölü yalıyan ikindi meltemlerine karışmış sesleri tanımaya çalışırken yanındaki balıkların da kendi peşine takıldıklarını görürken avlanan köylülerin farkına varmamış.

Olağanüstü bir durumla karşılaşan avcılar bir yandan şaşkın duruma düşerken diğer taraftan bir refleks ile gölkızı yakalamayı başarmışlar. Bindikleri salın içine yatırarak sudan çıkan baygın kızı köye kadar götürmüşler. Bu sırada türkü söyleyen kaval çalan çobanda karşılaşmış ama o gölkızın kendisinin sesine aşık olduğunu bilmiyormuş tabii olarak. Ama kıza ilk o acımış ve içinde bulunduğu teknenin içine hemen su taşımış ölmesini önleyip uyanmasını sağlamış.

Gölkız çevresine bakıp yaşayamayacağı bu ortamdan biran önce göle gitmek için yalvarmaya vaadlerde bulunmaya başlamış. Beni göle bırakın size göl içindeki kardeşlerimin yanında olan mücevher sandığını vereceğim. Ama siz sakın ola peşimden göle girmeyin! Daha sonra da yüzmeye kalkışmayın kıskanç kardeşlerim ayaklarınızdan çekerek sizi batırırlar demiş. Demiş ama, ben suya girince kardeşlerim çok kızarsa kırmızı köpük çıkar, bilinki beni öldürmüştür. Yok beyaz dalgalar balıklarla ördeklerle karabataklarla dans ederse beyaz köpükler sahile vurursa arasıra çıkar size el sallarım ama sakın beni aramak için suya dalmayın demiş.

Bu ikna edici diyalogdan sonra suya bırakmaya karar vermişler ama çoban da gölkız da birbirlerinin farkına varamamışlar. Gölün kenarına götürmüşler çoban kızın etkisinde kaldığından bir kenarda kavalını seslendirmeye hazırlanırken göle bırakılan gölkız henüz suya kaybolmamış ki çobanın kaval sesini duymuş. Ona bir el sallayıp gülecekken kardeşleri kızı dipten çekivermişler. Ama balıkkızın hareketini gören çoban, göle doğru koşarak yürümüş ve farkında olmadan girdiği gölde boğulmuş. Kafası göl içindeki kayalara çaparak gölün yüzeyi kırmızı renge boyanmış. çabanın düştüğünden habersiz köylüler, kırmızılığı görünce heyecanla korkarak kaçıvermişler.

Bunun farkına varamayan Gölkız rüzgarlı günlerde dalgalara tutunarak kıyılara göz gezdirirmiş. Bir yandan çevre canılarının selamını alıp müziklerini dinlerken, diğer yandan gölbaşı türkülerine kulak verirmiş.

İşte bu hikayenin anısına yapılmış olan Gölkız çalışması Gölbaşı'na (Adıyaman-Gölbaşı) yeni bir görünüm ve mitolojik efsanesini hatırlatacaktır. Sanat estetik bir haz verir bunu yadsıyan yalan söyler.

Nariçi: 04.06.08

Evet nihayet efsane anıtı ömrünü kısa süre de tamamladı. Dememişmiydim peyzaj anıtları bizim çağda kalıcı olarak yapılmıyor. http://blog.milliyet.com.tr/Anitsal_Yapilar_Adina_Ters_Olarak_Yapilmaktadir_/Blog/?BlogNo=172428

(29.07.2010)

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..