Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Şubat '12

 
Kategori
İnançlar
 

Görüntü dindarlığı

Başı örtülü bir gazeteci, "görüntü dindarlığı" demek, " Dindar görünen insanların aslında dindar olmadıklarını söylemektir" dedi ve ekledi: "Bu tavır, bir haylı iddiali ve mantıktan uzak bir genelleme içerir..."

Ben de diyorum ki, "Başörtü takıp kamu hizmeti görerek, kendisini Cumhuriyet yasalarından, dolayısıyla da, içinde yaşadığı toplum kurallarından ayıran bir başörtülünün, "ayrımcılık"tan söz etmesi; olsa olsa, ancak "görüntü dindarlığı" yüzünden olabilir..!

Başörtüsünün, kendilerini "müslüman bir kadın" olarak gösterdiğine inanıyorlarsa, zaten, o tür bir dindarlık,"görüntü dindarlığı"dır. Çünkü, bu zihniyet, "Başörtüsüz kadın, müslüman bir kadın değildir", zihniyetini de peşinden getirir ki, esas tehlikeli olan durum da, bu tür bir "ayrımcılık" tır.

Bunlar, ne konuştuklarının ya farkında değiller, ya da bilinçli olarak, toplumu gerçekten de ayrıştırma peşindeler.

Kılık kıyafetiyle kendisinin "taraf" olduğunu gösteren kadın, (veya erkek), elbette ki, "görüntü dindarı" dır.

Aslında, dini çağrıştıran her türlü görünüm, "görüntü dindarlığı" dır. Dinin de esas amacı bu değil midir? "Ben farklıyım, ben müslümanım", demek;"Ben hıristiyan değilim, ya da,`Ben yahudi, ya da budist değilim" anlamını çağrıştırdığına göre, " ayrımcılığı, bu tür bir `ayrımcılığa`girmeyenlerin üstüne; ancak, görùntüyü- biçimi- şekli öne çıkartanlar atar.

"Dinini, bir "yaşam biçimi" olarak kullanacaksan, kişisel sınırların içinde kullan. "görüntü dindarı" olma. Çünkü, din, bireysel bir tercihtir. Onu, topluma taşırsan, siyasileştirmiş olursun.

Başörtüsü için, "Velev ki siyasi olsun" diyen bir başbakan karşısında bütün ülke kadınları, sokağa dökülüp, "Ey başbakan, biz başörtümüzü, sizin siyasetinize alet etmek için takmıyoruz" demedikten, diyemedikten sonra, "görüntü dindarı" olmadığınızı kimseye anlatamazsınız.

Siyasete alet edilen din, laik toplum düzenini bozar. Bugün toplumumuza dayatılmak istenen de bu anlayıştır, zaten...

Dayatmalar karşısında sesini çıkar(a)mayan toplumlar, pısırık toplumlardır. Bugün, iktidar dayatır, sessiz kalırsınız, yarın ABD ve AB iktidara dayatır, iktidar sessiz kalır; halk da iktidara -bilmem neyin baktığı gibi - bakakalır.

Dayatmaları bir kere  kabul etmeyi görün, çorap söküğü gibi gerisi gelir. Sonradan,  "biz, baştan sarı öküzü vermekle hata ettik" şeklinde hayıflanmak ise hiçbir işe yaramaz.

Değil sarı öküzü, elindeki neredeyse tüm öküzleri verdikten sonra, kalanların da seslerini kesmeleri için mecliste bir haftadır baş-göz yarılarak devam eden  - sözüm ona - "iç tüzük" görüşmelerinin bir sonuca varamayacağını, meclis çalışmalarının boş yere engelleneceğini daha başlangıçta yine bu köşede yazmış, demokratik itiraz hakkımı kullanmıştım.

Dayatmalar karşısında dut yemiş bülbüle dönen toplumun ağzındaki dutun düşmemesi için dayatma üstüne dayatma yiyerek sesinin çıkmaması sağlanmakta.

1950'lerden beri alışıla gelen ve bir "kural" halini alan bir geleneğimiz vardır ki; ne zaman iktidar, bir şekilde zora düşse, hemen "din sömürüsü" nü toplumun önüne atar. Her zaman da oltaya takılan toplum, oltadan kurtulmak için çabalayıp durur da, bu oltaya niçin ve nasıl takıldığını düşünmez. Balık kafalı desem, değil, geleneklerine çok bağlı olduklarından olacak, herhalde...   

***

SUÇSUZ İNSANLARI 'SUÇLU' DİYE, TOPLUMUN KARŞISINA ÇIKARDILAR: (suskun kaldın)

ÖZEL'İN OLAN "KUTSAL İNANÇ'INA KARIŞILDI: (sustun)

***

"KOLEKTİF İMAJ" KARŞISINDA KİMLİĞİNİ MUHAFAZA EDEMEYEN İNSANLAR, KENDİLERİNİ ZAYIF, GÜÇSÜZ VE MUTSUZ HİSSEDERLER.

ÌNSANLARIN GURURLARIYLA BU ŞEKÌLDE OYNAMAYA KÌMSENÌN HAKKI YOKTUR.

"SONRADAN GİDERİLMEYE ÇALIŞILAN YANLIŞLIK, VİCDANLARA DOKUNUR." VİCDANLARIMIZI BU KADAR UCUZLATMAYIN.

Alaettin Morgül /09.02.2012 - 18:15 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara