Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Gözbebeklerimin karesinde zaman

Kuş ötüşleriyle sabaha ermek… Gün erken doğdu sanki bugün ya da benim için yeniden doğdu gün. Bu yeni bir doğuşa hazırlanıştır belki. Mezar soluklu bir nefes değil mi ki aldığımız? Serin sessizliğinde bu şehrin, dokunmak göğün en son yerine. Avuçlarından akan tılsımın ulaşmasını seyretmek enginliklere… Varlığını hissetmek ‘Var Eden’in, O’nu hissetmek, tazelenmek…

Bir gaz lambasının üstünden örtüsünü kaldırırcasına, gecenin gündüze bürünüşü hiç takılmamıştı gözlerimin derinine, bu sabahki gibi. Yaz günlerinin soğuk sabahlarını beklerken odam, secdeye eğilirken ben, fark ettirmeden ağaçlarda eğilir rükua. Kuşlar, cıvıltılarıyla güneşin doğuşuna eşlik etme yarışındalar adeta. Ve son soluklarıyla mezarlık… Şu sahte kalabalığın tam ortasındaki ‘sahici şehir’ … Gecenin yırtıcı sessizliğini bozan sükunet… Yalnızlığıma ortak bir ‘O’ var; bir de engin bakışlarıma takılan mezar taşları. Günün ilk ışıklarının odamdan önce, onlara vuruşu takılıyor göz bebeklerime.

Gün iyice ağarıyor. Gece yorganını çekmek üzere şehrin üstünden. Saatim sabahı vuruyor. Ve ben ‘saatim çalmadan uyanıyorum bu sabah’. Bu sabah yeni bir dünyaya uyanıyorum. Ya da hiç uyumamıştım aslında. Bir ses ta derinden, mezar taşlarını alıp götüren bir ‘ses’… Bir de tepenin üstünde uluyan köpeğin inleyişleri beni uyandıran ince ipliklerle örülü uykumdan. Zamanın her karesini fotoğraflıyorum beynime. Çiçeğin baharda açışı gibi, güneşin sayfalarıma ışıldayışını kazıyorum belleğime. Hiç unutmamacasına!

Arabalar geçiyor, sessizliği bölmeye başlayan adımlar gibi. Alıp götürüyorlar bedenlerini ruhlarından ayrı, çok uzaklara. Sokağımın ışıkları çoktan söndü. Güneşle yarışamayacaklarını onlar da biliyorlar sanki. Hadi artık çık gel şu tepenin ardından da aydınlansın kararan ruhum. Bulsun aradığı huzuru aydınlığında. Hiç kararmasın yüzüm. Rüyalar enginliklere açılmaksa, yelkenimi çoktan bırakmalıydım suya. Gerçekte yaşadığım dünya ne kadar hakikat acaba? Bir rüya tadında sanki hayat. Ya da ben mi sahteyim şu ‘yalan dünyada’? O şehrin kapıları sürgülü ve ben o ‘dar kapılardan geçiyorum’ hakikat şehrine ulaşmak için. O’nun çizdiği bu yolda yürüyorum, güneşe konmaya çalışan kuşlar gibi, kuş ötüşleriyle eriyorum aydınlığında.

Gün erken doğdu bugün ya da bu yeni günde ‘ben’ yeniden doğdum! 

 
Toplam blog
: 15
: 369
Kayıt tarihi
: 10.05.11
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi Görsel Sanatlar Öğretmenliği okudu. MEB'te resim öğretmenliği yapmakta. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara