Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Felsefe
 

Gözlerim neden acıyor?

Gözlerim neden acıyor?
 

Plato'nun "Devlet" isimli eserinde geçen "Mağara Alegorisi" insanın gözüyle gözlemlediği dünyanın sadece bir mağara duvarı olarak kabul edilebileceğini, ancak aklını kullanan bir kişinin mağaranın duvarını aydınlatan ışığın kaynağını bulmaya çalışarak gerçek anlamda aydınlanabileceğini ve doğruyu bulabileceğini anlatır.

Yeraltındaki bir mağarayı düşünün. Mağaranın kapısı bol ışıklı bir yola açılıyor, ama mağarada oturan insanların kolları, boyunları ve bacakları zincirlerle bağlanmış, sırtları ise ışığa çevrilmiş. Bu nedenle sadece karşılarındaki mağara duvarını görüyorlar, başlarını arkaya çeviremiyorlar, kendilerini bildikleri andan beri de burada bu şekilde oturuyorlar.

Bu kişilerin sırtlarının arkasındaki ışıklı yoldan bir sürü nesne geçiyor, ışık bu nesneleri mağaranın duvarına yansıtıyor. Buradaki insanlar mağarada içinde bulundukları durumdan dolayı sadece mağaranın duvarlarına yansıyan hayalleri görebilir, ama bu yansımaları/hayalleri meydana getiren gerçek nesneleri göremezler. Bu nedenle onlar bu hayalleri gerçek sanırlar, çünkü onları yaratan asıl gerçeği bilmezler. Bu adamların gözünde gerçeklik, asıl gerçeklerin duvarda yansıyan hayallerinden ya da gölgelerinden başka bir şey değildir.

Bu kişilerden birinin bir şekilde kendini kurtardığını düşünelim. Elbette bunu yapabilmek için gerçekten kendini kurtarma ihtiyacı da hissetmesi gerekir, çünkü normalde başlangıçtan beri o durumda bulunduğundan, içinde bulunduğu durumun doğal olmadığını, dışarıda asıl gerçeklerin yaşandığı bir başka dünya olduğunu bilmemektedir; yani kurtuluş için gerekli olan farkındalığa sahip değildir. Öncelikle bu ihtiyacı bir şekilde hissetmesi gerekir.

Diyelim ki bu ihtiyaç ona hissettirildi ve o da zincirlerini çözüp ayağa kalktı. Dışarıya ulaştığında o kadar zaman maruz kaldığı karanlıktan sonra güneşin bol ışığı ile gözleri kamaşır ve bir süre de bu yüzden asıl gerçeklikleri göremez. Aynı anda başını çevirip de tekrar alıştığı duvarına baksa hem kamaşan gözleri rahatlar hem de hep gördüğü hayalleri yine rahatlıkla farkeder. Bu işin kolayına kaçmak, statükoyu (varolan durumu) korumak ve değişiklik yapmaktan kaçınarak alışılagelmişliğin konforuna sığınmaktır. Ama gerçek arayışı bunun üzerinde bir çaba gerektirir.

Eğer adam, tüm acısına ve kamaşmaya rağmen gözlerini inatla güneşin parladığı dışarıya çevirir ve yavaş yavaş kendini alıştırarak ışığın kaynağına bakabilirse, işte o zaman mağaranın içinde uzun zamandır görmüş olduğu ve "gerçek" olarak kabul ettiği şeylerin aslında sadece "gerçeklerin hayali" olduğunu, asıl gerçeklerin dışarıda olduğunu ve onları ancak kendini kurtararak ve acıya dayanarak görebileceğini anlar.

Plato'ya göre kendini kurtaran mahkum, mağarada kendisi ile aynı kaderi paylaşmış olan kişilerin yanına dönüp onları kurtarmaya istekli değildir, çünkü tekrar o karanlığa dönmekten korkmaktadır. Ancak kendini bu şekilde davranmaya mecbur hisseder. Bu kez de diğer problemlerle yüzleşmek durumunda kalır:

- Diğer mahkumlar belki de kurtarılmak istememektedir. Kimi "dışarıdaki dünya" masalına inanmaz, kimi inansa da yeni şeyler yaşamaya cesaret edemez, kimi de kalkıp mağaranın kapısına geldiğinde gözlerinin günışı ile kamaşmasına dayanamayarak vazgeçer. Onların da aynı bilince sahip olması için mücadele gereklidir. Kimi zaman orada kapalı kalıp da oraya alışanların kurtarıcıya karşı gösterdiği direnç, onları en başta oraya yerleştirmiş olan kişilerin kurtarıcıyı engellemek için uygulayacakları güçten daha kuvvetli olur.

- Mahkumun içeriye döndüğünde gözlerinin tekrar karanlığa alışması biraz zaman alır. Önce gözleri tekrar kararır, ardından duvardaki şekilleri görmeye başlar. Ama gördüğü bu şekiller artık diğer arkadaşlarının gördüğü şekiller değildir, onları aynı şekilde tanımlayamamaktadır. Bu da diğerlerinin arasında bir yabancı olarak kalmasına, gözlerinin yüzeye çıktığında hasar görmüş olduğunu düşünülmesine neden olur.

"Mağara Alegorisi"nin açıkça kullanıldığı yerlerden biri Matrix üçlemesidir. Morpheus, Neo'ya kabloyla matrikse bağlanmış bir şekilde uyuyan diğerlerini gösterir. Kendisinin de hiçbir şeyden haberdar olmayan, matriksin pompaladığı görüntüleri ve yaşamı gerçek kabul eden bu kişilerden biri olduğunu, kırmızı hapı seçerek gerçeği aramaya başladığını farkeden Neo dehşete kapılır. Morpheus "Bu insanların çoğu fişlerinin çekilmesine hazır değiller" diyerek Neo'yu yatıştırır. Neo "Gözlerim neden acıyor?" diye sorduğunda Morpheus'un cevabı son derece açıklayıcıdır : "Çünkü onları daha önce hiç kullanmadın."

Peki sizin gözleriniz acıyor mu?

 
Toplam blog
: 15
: 1202
Kayıt tarihi
: 08.09.07
 
 

1973 İstanbul doğumluyum. Kadıköy Anadolu Lisesi ('91)'nin ardından 1995'te Boğaziçi Üniversitesi..