Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '08

 
Kategori
Güncel
 

Güçlünün güçsüze güç gösterisi

Güçlünün güçsüze güç gösterisi
 

Anlatmaya gerek var mı?


29/09/2008

BU NE VAHŞET YA !

Bu sabah biraz geç kalktım. Seda Sayan’ın yaptığı programı ve kendisini çok beğenirim. Diğer sabah programları bir yana Seda’nın programı bir yana. Seda Sayan’ın kendisi çok güzel, kalbi çok güzel, merhametli ve programında birçok olayı meydana çıkartıp güçsüzden yana olan yardım sever ve herkes tarafından sevilen bir sanatçı. Kendisine çok yakışan bir evlilik yaptığında en az ailesinden birisi gibi çok sevindim. Allah mutlu etsin mutlulukları daim olsun inşallah. Onu ve programını izlemek üzere Kanal D yi açtım ve bu gün neler var bakalım dedim. Aman yarabbi! Ekranda Pınar diye 18 yaşında olan bir kızın o feci halini görünce inanın içim fena oldu. Kız kayınpederi ve kayınvalidesi tarafından fuhuş ve de hırsızlık yapması için zorlanarak, şiddete uğradığını iddia ediyordu. Zavallının dişlerini kerpeten ile çekmişler, el parmaklarını, kulak kıkırdaklarını kırmışlar ve de vücudunda kızgın demirle dağlanmadık yer bırakmamışlar. Vay canına! Bu ne vahşettir, bu ne kepazeliktir. Sanki Afrika Yamyamları gibi bir de etlerini parça parça kesip yemedikleri kalmış ya! Telefona bağlanan kayınvalide ve kayın baba bunları inkâr ettiler. Pınar’ın nikâhsız eşi de askerdeymiş. 18 yaşında olan bu kızın çocuğunu da alıp ortadan toz olmuşlar tabir caizse. Bu bir iddia olabilir diye düşünsek bile ki, (iddia olmadığı telefona bağlanan mahalle sakinlerinin ifadelerinden de anlaşıldı.) resmen bir işkence olayıdır. Bazı filmlerde gördüğümüz “Kurtlar Vadisi, Kurtlar Vadisi Irak, Amerikan filmlerindeki hapishanelerde yapılan cinsel tacizler erkeklere yapılan hapishane tecavüzleri ”akla gelmedik uygulamalar işkenceler tarihler boyu olmuştur. Maalesef halen de olmaktadır.

Yakın tarihimizde Amerika’nın Irak’ı işgalinden sonra oradaki Ebu Gureyb Cezaevinde yaşananlar fotoğraflarla belgelenmiş ve dünyanın efendisi olmaya soyunan ABD nin kendi hapishanelerinde de uygulanan taciz ve işkenceler gündeme gelmemiş miydi?

Bizi bir türlü birliğine almak istemeyen, çeşitli bahaneler var eden Avrupa’ya gelince her ülkenin kendi tarihini simgesel olarak anlatan işkenceler yok mudur? Mesela engizisyonu ele alalım. Ortaçağda halkın coşkulu katılımı ile yapılan kafa kesmeler bir şölene döndürülmüyor muydu?

Hitler döneminde Yahudiler kamplarda toplanıp her türlü işkenceye maruz bırakılarak sonunda Krematoryum adlı insan fırınlara atılıp yakılmadılar mı? Şimdi adını anımsayamadığım bir romanda okumuştum yakılanların yağlarından sabun yapılıyormuş. Mussolini ve Stalin dünyaya kabus dolu 6 yıl yaşatmadılar mı! (Amaçları askeri üstünlük kurmaktı ve bu sebepten tonlarca paralar harcamışlardı.)

Bizde de zaman zaman bunlara benzer şeyler olmadı mı?

Osmanlı döneminde idam edilecek adamın yanı başında bir sac hazırlanırmış ve bu sac alttan verilen ateşle iyice kızdırılırmış... Kafası kesilen adamın kafasını kestikten hemen sonra bu saca bastırırlarmış... Sıcaktan dolayı kan beyinde 2 saniye kadar dolaşacağı için adama yerde duran cansız bedeni son defa gösterilirmiş... Bunları okuduğum zamanlar tüylerim diken diken oluyor inanın.

Bu nasıl bir anlayıştır, nasıl vicdansızlıktır. Bir insana acı çektirerek öldürmek yine acı çektirerek dediğini kabul ettirmek yani daha güçlü olduğunu göstermek veya korkutmak, bir çeşit intikam almak. Bunları yapanlar insan olamazlar. İçlerine şeytan girmiş canavarlardır bence.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (THİV) yayınladığı 'İşkence dosyası, Gözaltında Kayıplar ya da Cezaevinde Ölenler" adlı çalışma, Türkiye'nin de işkence gerçeğini gözler önüne seriyor.

Egemenlerin, halkın örgütlü kitleler olarak değil örgütsüz “kütleler” olarak varlık göstermesini istediği tarihler boyunca görülmüştür. Bu sebepten hapishanelere girenlerden bazıları sağlam girdikleri hücrelerden ya ceset olarak çıkartılıyorlar, ya beyin kanaması geçiriyorlar ya da yavaş yavaş zehirlendiklerinden çeşitli hastalıklara uğrayıp ölüme çeyrek kala salıveriliyorlar ki, hastanelerde ölsünler diyerek. Bazı bunun terside oluyor. Mesela şu tilki lakaplı Sırp kasabı Karadziç’in yakalanma olayı, hasta olduğu için rahat tedavi edilsin diye bir komplomudur halen düşünüyorum.

Seda Sayan’ın programındaki Pınarcık çok genç, vücudu çektiği onca acıya karşın dayanabilmiş. Sevgili Seda onun hakkını hukuken aramayı üzerine aldı. Sağ olsun. Dediğini de yapacaktır. Bu işkenceyi yapanlar hukukun elverdiğince, belki cezalarını çekeceklerdir çekmesine de, Pınar’ın içinde kalan korkuları acıları dinecek midir? Kaç kez uykusundan kâbuslarla kan ter içerisinde uyanacak aynı şeyleri yaşayacaktır?

Öğrendiğime göre işkence suçunu işleyenler insan hakları hukukunda en az 20 yıldır “hostis humani generis” yani tüm insanlığın düşmanı olarak tanımlanıyormuş, evrensel yargı yetkisine dâhil kabul edilerek yargılanıp ceza görmesi gerekiyormuş da, devlet olarak işlenen cezaların hakkını kim soracak? İşimiz sadece Allaha mı kaldı? Müslümanları yok etmeye kalkanların, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalardan, Irak’a atılan bombalardan binlerce suçsuz insanın katledilmeleri, Bosna’da ki kıyımlardan kim hesap soracak? Böyle bir adalet var mı? Adı evrensel olan bu yasalar sadece ülkelerin kendilerine yontmaları ile mi sınırlanacak? Ben bu bakımdan mazilerine baktığımda AHM ye bile güvenmiyorum açıkçası.

Pekiii, 21 . Yüzyıldayız, modern çağdayız diyelim. İnsanoğlu birçok icada imza atıyor. Çağ atlıyoruz güya. O zaman bu işgaller, atılan bombalar, hırs uğruna katledilen insanlar neden öldürülüyorlar? Hapishanelerde bu işkenceler neden? Neden ki insanlar birbirlerini öldürüyorlar ve zulmediyorlar!

Neden bazı insanlar suçsuz yere ceza çekiyorlar?

Yine, biz insanların bencilliğinden, çıkarlarını düşünme yüzünden, egoistlikten veya Periodik konvülsiyonlardan mıdır?( (ihtilaçlar) bilinç kaybı karakteristikleri gösteren bir beyin bozukluğu.)

Allah bazı insanları gaddar hasta ruhlu mu yaratmıştır. Merhameti olmayan insanlar hasta mı sayılırlar? Düşünmeye ve araştırmaya değer.

Pınarın işkencesi ile başladım yazıma ve oldukça içimiz karardı. Önümüzde bir ramazan bayramımız var. Ben şeker bayramı mı, Ramazan bayramı mı diyerek üzerinde durmayacağım. Bence dini bir bayramdır. Şekerlerle ağız tatlanır, tatsızlıklar biter diye düşünüyorum. Bu sebepten tüm okurlarımın ve insanlığın şeker gibi acısız, işkencesiz, özgür mutlu nice bayramlar görmelerini, yaşamalarını ve de yaşatmalarını canı gönülden diliyorum. Hayırlı bayramlar efendim. Hep sevgiyle kalınız ve sevginizi saklamayın sizde sevin ve sevginizi gösterin.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..