Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Guguk devleti

Bizim mevcut devlet sistemimiz aslında kuvvetler ayrılığı sistemine göre düzenlenmiştir.

Bu kuvvetler de bilindiği üzere…

Yasama…

Yürütme ve…

Yargıdır…

İlk olarak Fransız düşünür Montesquieu tarafından ortaya atılan bu devlet şekline göre devlet birbirinden bağımsız bu üç etken üzerine oturacaktı.

Aslında esas olarak bir kişinin ya da bir partinin diktasını engellemek için ortaya konulan bu isteme göre…

Yasama organı yani meclis yasaları yaparken yürütmenin gücünden etkilenmeyecek, onun yapabileceği baskılara karsı korunacak ve yasaları yaparken de kendi bağımsız iradesiyle yapabilecekti.

Çünkü her ne kadar kuvvetler ayrılığı olarak adlandırılsa da burada esas olarak gücü elinde bulunduran, diğer güçleri etkileme olanağına sahip kuvvet, hükümettir.

Bu kuvvetlerden yargının görevi ise yürütmenin uygulamalarının yasalara ve anayasaya aykırı olup olmadığını denetlemektir.

Yani bir anlamda iktidara gelen her hangi bir partinin özellikle de çoğunluğu sağladığında Anayasayı ve yasaları hiçe sayarak istediği gibi davranıp
diktatörlük yapmasını engellemek...

Tarihe bakarsanız bu üç kuvvetin her zaman içi içe olduğu görülecektir ve zaten bu kuvvetlerin her biri demokratik bir devletin olmazsa olmazıdır.

Hem böyle olduğu için ki geçmişte söylenen “adaletsiz kuvvet zalim, kuvvetsiz adalet acizdir.” Sözü bu gün bie doğruyu ifade etmiyor mu?

Böyle olunca ve gecmişimizde bir partinin tek basına iktidara gediğinde ve üstelik onu denetleyen her hangi bir mekanizma da olmadıgında neler yapabileceğini toplumca yasadık.

Aslında sadece geçmişte değil bu gün bile sınır tanımazlığı bir anlamda hükümet eliyle yasamıyor muyuz?

Defalarca iptal edilmelerine karsın ısrarla yürürlüğe konulmaya çalışılan 2/B yasası bunun bir örneği değil mi?

Ya mayınlı arazilerin mayınlardan temizlenmesi karşılığında yabancılara verilmesi yasası.

Yine birçok kere iptal edilmesine karsın ısrarla uygulanan yabancılara toprak satısı.

Mahkemelerce iptal edilmelerine karsın ısrarla uygulanan özelleştirmeler…

Güce sahip olanların özellikle de yabancılarla işbirliği içindeyken varacakları noktayı da göstermiyor mu?

İşte onun için, düşünün ki, yargı varken böyle olabilirse…

Olmadığında neler olur kim bilir?

Bence düşünmesi bile korkunç.

1961 Anayasası’na Anayasa Mahkemesinin kuruluşu neden eklendi…

Öncesinde neler yaşandı da böyle bir mahkemeye ihtiyaç oluştu.

İşte bunu anlayabilmek için o günlerde yaşananlara sanırım biraz göz atmak yeterli olacaktır.

iktidar o kadar gemi azıya almıştı ki işi, meclisteki partileri yargılayıp hapis cezası vermeye kadar götürmüştü…

Bu amaçla Mecliste hükümet tarafından muhalefet partisini kapatmak ve yargılamak amacıyla bir tahkikat komisyonu kuruldu.

Bu komisyon o kadar geniş yetkilere sahipti ki neredeyse adli ve askeri tüm yargılama yetkisini üzerinde bulundurabiliyordu.

Yani istediği milletvekiline…

Meclisteki konuşmalarından dolayı, hapis cezası bile verilebiliyordu.

Elbette sadece bununla kalınmadı.

İktidar partisine oy vermediği gerekçesiyle bazı iller ertesi sabah kendilerini ilçe olarak bulurken…

Bazı ilçeler de bir gecede iktidar partisine oy verdiği için il oluvermişlerdi.

Yani güç denetimsiz kalırsa nereye varır, sonucu ne olur önceden kestirmek inanın çok mümkün değil ama biliniz ki hukuku devre dışı bırakırsanız…

Ancak ve ancak guguk devleti olursunuz…

Hukuk devleti değil!

08–04–2010

Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..