Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

 
Kategori
Mizah
 

Güle güle kullanın...

Güle güle kullanın...
 

Bodrum'da; 1995 yılından beri, yerleşik bir hayat sürmeye başladığım bu güne kadar, Bodrum halkının dilini (veya lehçesi demek gerekirse) çözmek hiç de kolay olmamıştı.
İlk geldiğim zamanlarda; halkın benimle konuşmalarını anlayıp yorumlayabilmek için, sözlük olamayacağı gibi tercüman kullanır olmuştum.
- Hoş gelmişsin efe, nassın eyimin ?, nedüpdurursun bakem ?, o enki bubamın gayıgı..., nerden gekgelirsin ?, bizim gocaman gelikduru..., analığın zeytinliğe gidikgiderim..., ve buna benzeyen daha bir çok hoş kelimeleri çözmek gerçekten hiç kolay değildi...
İnsan zaman içerisinde yaşadığı bölgenin, kültürel farklılıklarından tutun da, diline varana kadar her şeyiyle özdeşleşiyormuş...onu anlamam bir hayli zaman aldı.
Bir Turizm acentasında muhasebecilik yapıyordum. Turistlere ahşap teknelerle mavi yolculuk yaptıran bir firmaydı. Bu firmanın sahip olduğu, altı adet ahşap teknesinin her türlü alışveriş işlerinide, ben organize ediyordum. Bu işim icabıyla bir çok esnafla dostluklar kurmam kolay olmuştu. Her sene sezon başlangıçlarında, her teknenin bakımı için gerekli malzemeyi temin etmek, bakımlarını yaptırmak da benim işimin birer parçalarıydı. Bunlardan birisinde; teknelerde bulunan yangın söndürme tüplerinin, bakımlarını yaptıracaktım. Sürekli aynı esnafla çalışıyor olmanın güzel tarafları, aradığınız esnafa bir telefonla ulaşınca, en kısa sürede işlerinizi bitirebiliyorlar. Sizin takip etmenize gerek kalmadan, gelip alıp dolumlarını yapıp tekrar her tekneye dağıtıp en sonunda faturalarını kesip karşınıza geliyorlar. Benim yangın söndürmeci esnaf dostumun ismi Mustafa idi...Telefonla aradım; hoşbeş faslından sonra,
- Mustafa, şu benim yangın söndürme tüplerini gelip ofisten alıver ben bankaya gideceğim... dedim.
- Tamam abey, sen enkinleri goyuver gapının önne ben gekgelirim..
- Eyvallah Mustafa sen zaten biliyosun hadi kolay gelsin...dedim ve telefonu kapatıp bankaya gittim.
Mustafa, ben yokken gelmiş ve bütün söndürme tüplerini almış dükkanına götürmüş. Bir gün sonra bir telefon geldi bizim Musti'den;
- Abeey, enkinleri dolduruvedim emme iki denesi olmayıkduru napceez? dedi..
- Yapma yav Musti napcez hakkenten ? dedim.
- Abeey, napcez vaamı ? yerlerine iki dene yeni vercez gari...dedi.
- E hadi ver bakem be Musti, kes onlarında faturalarını gelince ödeyim paranı... dedim.
- Tamam abey sen merak etme..dedi ve telefonu kapattı.
İki saat sonra bizim Musti; elinde faturalarla ofisten içeriye girdi,
- Selamunalekküm abeey nassın bakem?
- Aleykümselaaaam Musti hoşgeldin...dedim
- E garii bi gayfeyle cigarayı hakettik be abey.
- Tabii ki Musti gayfesiz cigarasız olumu bu işleee ? dedim. Bizimki başladı keh keh gülmeye...
- Napcen be abey senden eğmek yiyikdurruz...dedi
- Tabi tabi sen iş yapcen bize, bizde sana ekmek yedircez Musti...
- Al bakem şu fatralarını...diyip kestiği faturaları masanın üzerine koydu. Fatura tutarlarına baktım, ödemem gereken miktarı almak için kasayı açtım. Bu esnada Musti; keyifli keyifli gayfesinden höpürdeterek bir yudum aldı, ardından oooh deyip.
- Allah bereket versin be abey, inşallah güle güle gullanırsın gaariii..!!! dedi.
- Neee ? ulen Musti, bu söndürme tüplerini güle güle kullanmak için şimdi yangın mı çıkarceeez? deyince...Musti ağzındaki kahfesini resmen fıskiye gibi püskürttü...sonra ikimiz birden kahkahalar atmaya başladık...Tam onbeş dakika ikimizinde gözlerinden yaşlar gelene kadar güldük...Bizim Musti sakinleşince;
- Uleeen abeey; ben de kendime hep deyikdururdum, şu bizim boroların ormanlarının neye yandığını.? meğerim ben herkese güle güle gullanın deyikdururum aa...dedi.
Doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle ve güneyiyle yurdumun insanları her zaman Nasrettin hocalıklarını gösteriyorlar... mekanın bir kez daha cennet olsun Hocam Nasrettin...

 
Toplam blog
: 122
: 2970
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Ankara Doğumluyum... Yazı yazmayı, çizmeyi, okumayı, izlemeyi, dinlemeyi, vb...vb... seviyorum. Bodr..