Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '12

 
Kategori
Öykü
 

Gün gelir peri masallarına da inanılır

Ölüm, - bir olay, hayatın bir evresi, diğer olasılıkların sonu, korkuyla renklendirmeyi öğrendiğimiz doğal bir olay!..
Ölüm hakkında bana güvence vermek isteyen bir hoca, bir doktor, bir BEN- kendim!..

"Sevgisini, kendisine inanacağı zamana kadar saklaması gerekiyordu."

***

Hastaneden içeri girdiğimde, bir anda, her yerdeki gizliliğin sağır edici sessizliğini hissettim. Aynı sessizliği, içeri giren ve olabildiğince kayıtsız görnmeye çalışan doktorda da gördüm. 35 yıldır arkadaşım olan doktor, beni bir kenara çekip, "Artık tıbbın yapabilecek daha fazla bir şeyi yok" dediğinde; yine o kulakları sağır eden sessizliği, ta iliklerime kadar hissettim. Kanım çekilmiş, ayak parmaklarım sanki buz kesilmişti. Düşmana bakar gibi gözlerimi doktora çevirip, "Önerilerine çok ihtiyaç duyduğum şu anda böyle susman, bana, çığlık atar gibi geliyor" dedim...
Ölümünün yaklaştığinı gizlemenin ne kadar zor, bir o kadar da manasız olduğunu, o zamana kadar bilemezdim. Çünkü ölüm gizlenemezdi. Zoraki gülümsemelerin sahteliği insanın yüzünden akar gibi görünmesi, hastanın gözünden kaçar mıydı hiç? Fakat, o da bu sahteliğe ortak olmuş gibi davranır görünür, içten içe durumunu / ölùmünü kabule kendisini hazırlamaya başlar.

İşte, acı olan da bu ya! Ölmeden ölümü kabullenmek!... "Ölümün aşamaları" denilen öyle katı sınıflandırmalardan - öfke, inkâr, pazarlık, depresyon, kabullenme...vb.- geçmek...

Bilgi sınırlarımızı aştığımızda nasıl ki, rüyalarımızın ötesine geçeriz; ciğerlerimizin nefes alamaması, gözlerimizin görememesi bizi, henüz hayal bile edemediğimiz bir varoluşa hazırlar. Embriyomuz, bu hazırlığı tamamlayıncaya kadar varlığımızı koruyabilmemiz, bizden sonrakilere ne güzel bir örnek olurdu.

Korkunun en büyük olduğu bu dönemde inanca sarılmak, ne derece gerçekçi olabilirdi? Böyle durumlarda inanç, elbetteki artar. Ama, korkunun doğurduğu bu inanç, ne kadar saf, ne kadar etkileyici olursa olsun, Tanrının varlığının gerçekliği konusunda bir şey söylemez. Aklın, huzura ihtiyaç duyduğu tam da o anda zihnimizi bulandırmamız; zaten bir nefescik kalan enerjimizi de bizden alıp götürür. Oysa, son nefesimize kadar uyanık kalmamız, geride kalanlarımıza ne de çok yardım eder.

Dini inançların güçlü bir rahatlık kaynağı olduğunu bilirim ve yerine koyacak daha iyi bir şeyim yoksa, inancı asla kurcalamam.

Bu aşamada aklıma, uydurulan Peri Masalları gelir. ”Olma”yı isteriz, ”olamamak”tan korkarız ve dileklerimizin - isteklerimizin gerçekleşemediğini görünce, Peri Masalları uydurarak - hiç olmazsa- hayallerde gerçek gibi yaşarız: Cennetimizi kurar, ölümsüzlük şarkılarıyla kendimizi avuturuz. Daha da ileriye gidip, "Yeniden Doğuş" tesellisine sığınırız... Bunların hepsi, ölümlü oluşun acılığını azaltan yanılsamalar, tadlandırıcılardır:

Kendinizi bir cenazede düşünün. cenazeye katılan insanları, bir sahilde durmuş, denize açılan bir gemiye veda ederek el sallayan bir grup insan gibi düşünün. Gemi yalnızca yelken direği görünene kadar uzaklaşmış olsun. Sonra direk de kaybolunca seyredenler "GİTTİ" diye mırıldanır. Ama, tam o sırada uzaklarda bir yerde başka bir grup insan ufku tarıyor, direğin yükseldiğini görüyor ve "İŞTE GELDİ" diyor... (Bu arada, B. Manço`nun, "Dönence" (uzaklarda bir yerlerde, şarkılar söyleniyor) şarkısını dinleyebilirsiniz.)

”Aptalca bir masal” diyebilirsiniz buna. Ama, hastane odasında aynı duyguyu paylaşan kederli insanlara bakarken, kısa bir an için onlarla bir olduğumu, bir yanılsamayla birbirlerimize bağlandığımızı, hepimizin yeni bir hayatın sahiline yanaşan geminin hayaliyle parladığımızı hissettim.

Babam, hasta yatağında ölümü beklerken benim bu kadarcık da olsa hayal kurmam çok görülmemeli. Keza, yanımdakilerin hayalleri de... Siz- siz, okuyucuların da!.. Kim bilir? Sonuçta ”KESİNLİK” nerede bulunuyor ki? Gerçekten bunu bilebilir miyiz?

Ah! Babam keşke, son nefesine kadar uyanık kalıp, duygularını bizimle paylaşabilseydin. Böyle canlı - cansız yatmana da katlanılamaz ki!...

"İnsanların, neden hep acıklı inançlara gereksinim duyduklarını, şimdi daha iyi anlayabiliyorum."
Bazı insanlar, tek başına ayakta duramayacak kadar zayıfsalar, bırakın, peri masallarına sarılsınlar!..

Alaettin Morgül / 02.02.2012 - 17:17

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..