- Kategori
- Yurtdışından Bildiriyorum
Günceler
17/08/12
Gökyüzünün derinliklerini inceliyorum. Bulutların arasından bazen sırıtan, bazen de somurtan bir güneş. Tipik bir sonbahar hali; ciddi bir kararsızlık! Hayatta aslında böyle, gökyüzündün farksız...
Bulutların konuşmalarını dinliyor ve izliyorum gökyüzüyle, diyorlar ki evet sayıca çok olabiliriz ama bize yer açman mecburi. Ve bizim özelliğimiz hareketli oluşumuz, bir bakmışsın varmışız, bir bakmışsın yokmuşuz. Tıpkı çapkın bir kadın gibi dengesiz davranabiliriz.
Saatlerin hızına yetişebiliyorum artık çünkü ben Superman'im. Güneşle beraber güçlenen bir Clark Kent'im. Şimdilerde sadece ismimi değiştirdim; kendime kısaca Kavi'l diyorum.
Denizleri aşıp, gökyüzünde uçup, Lois'in yanında ise mahçup ve sakar gibi davranıyorum. Aslında onu bir kollarıma alsam, olacak olacak amma benim bile zayıf olduğum yanlarım var. Lois benim için bir kriptonit gibi; beni zayıflatıp güçsüzleştiriyor.
Dün rüyamda Malezya Havayolları ile İstanbul'a uçuyordum. Öyle ki İstanbul'a inmeyi başarıyordum.
18/08/12
İstanbul'a inmeyi başardım.
Süper güçlerimi boş yere kullanmamasını öğrendim. Artık gerektiğinde uçağa bile biniyorum.
Yaklaşık bir haftadır Yeni Zellanda'dayım. Lois hiç ama hiç aramadı beni. Ne oluyor bize yoksa aramızdaki aşkın sonuna mı geldik?
Şanslıydım ki Auckland'ta ortalamının altında bir yağış gördüm. Yeni Zellanda yerlisi olmayan dünyadan devşirilmiş bir halk. Türk dışında diğer tüm halklar yoğrulmuş içinde. Yine de 2 öğrenci Türk ile karşılaşmayı başardım.
Meşhur plajlara ulaşmak için bir-iki kez kendimi Helensville'e, batıya vurdum. Bence harika oldu. Dağların tepesinden ovalara, ovalardan tekrar dağlara, oradan da denize ulaştım. Arabamı park edip denize(okyanusa) ulaşabilmek için en az 3 km yürümek zorunda kaldım. 4 x 4 ler dışında hiç bir arabayı sahile almıyorlar derken tabelalar öyle konuşuyor. Yabancı memelekette dikkat çekmemek için süper güçlerimi kullanmıyorum. Bir plaj ki km.lerce okyanusa kucak açmış, deniz ile gökyüzünü dalgalar ayırırken bulutlar gökyüzünde asılı kalan salıncaklar gibi bir o rüzgardan, bir bu rüzgardan savruluyor. Ve bazen şıpır, şıpır damlacıklar bırakacak kadar kararsız bir gökyüzü.
350 km'ye yakın araba kullandım ve sadece 3 kez yamalı bir yola rastgeldim. Bu yüzdendir ki bitmek bilmeyen yol çalışlmaları var orada, burada!
Skytower'a çıktım; 228 m'den uzaya ve gökyüzüne bakış hüzmelerimi gönderdim. Bu arada kulenin en yüksek noktası 358 m imiş ve yine güney yarımkürenin en yüksek yapısıymış. Auckland'ı avuçlarımın içerine alıp 360 derece döndüm fotoğraf makinamla!
İyi ki Mc Donald's var, aksi takdirde aç kalnınabilecek kadar pahalı bir memleket. 600 ml kola3.5 Amerikan doları.
Auckland'ta da tıpkı Dubai'deki gibi bu ülkede yaşıyor olmanın minnetkarlığı var insanlarda! İnsanlar çok mutlu olduklarını söyülüyorlar; Hintli, Hollandalı ve İngilizler hepsi buraya hayranlar.Ben ise buraya gelmek için Lois'i ikna edebileceğimi hiç düşünmüyorum.
İşte böyle uçup geçmiş zaman ve ben nihayet Bursa'ya gelmeyi başarmışım.
Saygılar,
Kavi'l
NOT: Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım...