Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '13

 
Kategori
Deneme
 

Günlerden sesimi duyan var mı?

Günlerden sesimi duyan var mı?
 

Bir felaket geldi başa Yaşabilirsen yaşa Boğulduk gözyaşlarına Sesimizi duyan gelsin Gelip bize bir el versin...


ENKAZDAN, dedi. Tam 6 saat sonra kurtuldum.

Gülümsedi ardından; sanki anlattığı 7.4'lük bir deprem değil; sanki anlattığı yüzyılın felaketi değil; sanki anlattığı bir gece ansızın ölüme dokunmak değil;

Sanki anlattığı, basit bir zelzelenin ardından kitaplığındaki bir biblonun devrilmesi.

Yutkundum.

Yüzüme bakıp, "Hayat devam ediyor işte" dedi. Dikkatlice izledim; hüzün yok, aksine güç vardı tebessümünde.

Gözlerinizi kapatın.

Uyuduğunuz bir saatte 6 katlı bir binanın yıkıldığını, sizin de o enkazın altında kaldığınızı düşününün.

Saatlerce çırpındığınızı.

Ardından da bir köpek havlaması ve ışık.

Bir kolunuz kırık, ayağınızı hissetmiyorsunuz, başınız yarık, kalçanız ezik.

Nefes alamıyorsunuz.

Diyor ki:

- Hayat devam ediyor.

***

Şimdi İzmit, Gölcük, Yalova, Sakarya 14 yıl önce bugün uykuya daldıktan birkaç saat sonra yaşadığı felaketi unutmuş gibi.

Şöyle seslendim:

- Sanki o anı bir filmde görmüş gibi anlatıyorsun; halbuki yaşayan sensin.

- Hepimiz, dedi. O yaşadıklarımızın içinden kendimizi çıkartıp, o felaketi bir tıpkı bir film gibi, bir efsane gibi anlatıyoruz. Biz yokuz yani içinde. Enkazın altında kalsak da, o enkazın altında kalan biz değiliz.

- Nasıl, dedim. Nasıl olur bu?

Çok açık konuştu:

- Biz 17 Ağustos'u unutmazsak yaşayamayız. Enkazda kalan hiç kimse, enkazda kaldığını unutmadığı takdirde bir dakika uyku uyuyamaz.

- Yani, dedim. Sen hem enkazda kaldın, hem de enkazda kalmadın.

Onayladı.

***

Hani bugün "Depremi unutturmayacağız" diye yürüyecekler, açıklama yapacaklar; milletvekilleri konuşacak ya.

Depremi yaşayan her kentte etkinlikler düzenlenecek ya.  

Lakin unutmalıyız depremi.

Hatta ve hatta, hiç yaşamamış gibi farz etmeliyiz.

Hatırlayana, uyku yok çünkü.

Gözlerini kapattığı an, 17 Ağustos 1999'da ölen çocuğu gelir aklına; hatırladığı an, 14 yıldır "kızım" demeyen o annenin sesini duyar.

Ve toz parçacıklarından gözlerini açamaz.

Çığlıkların arasında kalır sesi.

Ölü kokusu duyar.

O yeşil ceset torbasının içinde canı gitmiştir çünkü.

***

Şöyle bir baktım da etrafıma; İzmit'te, Gölcük'te, Sakarya’da kaç kişinin hayatı tam orta yerinden ikiye bölündü. 50 yaşındaki bir kadın, yanındaki 9 yaşındaki kız çocuğundan şöyle bahsetti örneğin:
- Depremden sonraki çocuğum.

Önceki?

Onu soramazsınız işte; "öncesi" ve "sonrası" vardır buralarda. O milat günü aileleri paramparça ettiğinden; bir yap-boz yapar gibi yeni parçalar aramaya koyulmuşlardır hayatlarına.

Ölen eşinin yerine bir başka eş; ve o bir başka eşin eşi de enkazdan çıkamamış.

Sonra bir çocuk.

İkisinin de çocukları depremde ölmüş.

Siz hiç, "Mustafa'yla evlen istersen, onun eşi ve çocukları da depremde ölmüş" diyen bir çöpçatan gördünüz mü?

Çöp çatmaz, hüzün satar sanki.

***

Acılarını unutmak zorunda olanların kentidir İzmit. Gölcük, Yalova,Sakarya

"Depremi unutturmayacağız" demeyin;

Unutmazsak, ölürüz. 

 

 
Toplam blog
: 43
: 983
Kayıt tarihi
: 22.04.12
 
 

İşletme  mezunu. Kurumsal şirketlerde satınalma, muhasebe, halkla ilişkiler üzerine çalıştı. Kişi..