- Kategori
- Gündelik Yaşam
Günlerin Nasıl Geçiyor

Bir arkadaşla sohbet ediyorduk, ' Günlerin nasıl geçiyor? ' diye sordum, ' Kendi işimin dışında vakıf temsilciliği, sendika temsilciliği gibi fahri görevlerim ve ayrıca sitede yazılarım var. ' dedi.
Oldukça aktif bir insan ama bu kadar işin üstesinden gelmek gerçekten marifet ister. ' Nasıl başarıyorsun? ' dedim, severek yaptığını ve hiç şikayetçi olmadığını söyledi
Oldukça etkileyici bir cevap. Bu cümleyi en son ne zaman duyduğumu bile hatırlamıyorum.
Yazıları nasıl hazırladığını merak ettim. Herkesten farklı olmalıydı, çünkü o işini severek yapıyordu. Kendine has bir tekniği olabileceğini düşündüm ve yanılmadım.
' Kafamda tasarladıklarımı önce kurşun kalemle müsvette kağıda yazarım sonra bilgisayardan yazarım, yanımda kağıt kalemim eksik olmaz. Gece yatarken bile başucumda kalem kağıt bulunur, aklıma geleni anında not alırım, yoksa unutuyorum. Genelde yazılarımın bir ön hazırlığı oluyor, hem beyinde hem de pratikte, ' diyerek haklı olduğumu kanıtladı.
Arkadaşım olayı çözmüştü. Kendine bir yaşam biçimi belirlemiş ve bu çizgide gidiyordu. Üretmek için kendine ayırdığı saatleri olmalıydı.
' En çok üretimimi yatağa yattığımda yapıyorum. İlk yarım veya bir saat uyumam günlük mizan çıkarırım, yaptıklarım, yapamadıklarım, orada oluşan ekstra ipucu olacak düşüncelerimi kalemle yazıya dökerim, bu işimi kolaylatırıyor. Benim için artık yaşam biçimi haline dönüştü.'
<ı>Ne yazık ki bunu hepimiz yapamıyoruz. Hatta cevabımız bile hazır, ' Hayat beni ne kadar ciddiye alıyorsa ben de onu okadar ciddiye alıyorum. '
Arkadaşım hayatı çok ciddiye alıyordu ve, ' İlişkilerimi ve yaptığım işleri gerçekten ciddiye alıyorum, kendime zaman ayırmaya inatla ve özenle çalışırım. Örneğin çok yorulduğum zaman ( Tabi bu başkalarının dertleriyle ilgilenmekten ) baktım olmuyor, pazar günlerini kendime ayırdım, o günü kendi istediğim gibi kullanıyorum. Bazen dağa gider yürürüm, bazen koşarım, bazen dernek işleriyle , bazen de arkadaşlarla buluşur eğlenirim vs.
<ı>Hayatı neden bu kadar ciddiye aldığını sordum
'Almak zorundayım, sağlıklı olmak ve sevdiklerimize, çocuklarımıza, toplama karşı yapacak çok şeylerin olduğu inancındayım. O yüzden felsefem önce sağlıklı olmak, sonra üretim ve destek. Ben en çok da insanların hayata bakışlarındaki duyarsızlıklara kızıyorum, tabi herkesi eğitme gibi bir derdimiz de olmamalı, herkes hak ettiği oranda değer bulur...
<ı>İnsanlar kendine değer vermiyor, başkası hiç vermez
Haklısın, ama suçlu kim diye sorguladığımda kendime de pay çıkarır oluyorum. Bu yüzden en yakınımdakilerden başlamak üzere etkileme, örnekleme şeklinde eğitme gibi bir misyonumuz olmalı diyorum. ' Aydın ' olmanın ( Doğru aydın ) bedeli olmalı bence...
<ı>Nasıl bu kadar pozitif olabiliyorsun?
Kendimi olumsuz insanlardan uzak tutarak, kendimce dinlenme, küçük şeylerden mutlu olma gibi organizasyonlara gitme becerisi gösterebilme özelliğine sahibim biraz. Bunlarla stresten uzak kalabiliyorum. Örneğin aynı yöreden bir kaç arkadaşla buluşur, son bir aylık hayatımızı sorgularız, ardından türkü söyler, şiir oku rahatlarız, o anki birlikteliğin ayrıcalığını yaşarız. Bu ayrıcalık çok önemlidir.
Dağda yürümenin ayrıcalığı veya şu anda bir arkadaşla dertleşmek, yazışarak birşeyleri paylaşmak ayrıcalığı, bence önemli şeyler. Bir takım ayrıcalıkları da herkesle paylaşmam, yaşamam. Bu gibi ilkeler seni diğerlerinden biraz da olsa farklılaştırıyor.
Farklı derken insanlara yukardan bakma gibi algılama, onların farkında olmadığı ufak ama insanı mutlu edecek şeyleri yapmak, zevk almak gibi. Örneğin çok ciddi farklılıklar da olmalı; okumak, sağlığına dikkat etmek, hayatı ve yaptığın işi ciddiye almak gibi.
<ı>Arkadaşlık-dostlukla ilgili düşüncelerin neler?
Ben dostluğun ilk şartını şırdaşlıkta görenlerdenim. ( Sır derken kastim, paylaşımdır.) Yani paylaştığın ve onda kalmasını istediğin bir bilgi vs. ne olursa olsun eğer o onu yayıyorsa öğlesinden dostluğa adım atılmaz diyorum. Gerçek dostlukların da kötü günler de ortaya çıktığına inanıyorum.
Üretim değerlerinden uzaklaştırılan insanlar, günümüzde tüketim değerlerini tüketiyorlar, o değerlerde adı üstünde tüketim, yani çıkar için karşısındakini de tüketirler. Kişiliksizleştirme politikalarının sonucu. Sistemli ve bilinçli bir şekilde uygulanan bir politika, ama insanlarımız farkında değil.
<ı>Keyifli bir sohbet böylece ders alınabilecek bir sohbete dönüştü ve bu güzel sohbeti paylaşmak istedim