Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Yurtdışından Bildiriyorum
 

Gurbeti vatan edinenler

Gurbeti vatan edinenler
 

Dünyanın en büyük taşı. Avusturalya.


BU TOPRAKLARI VATAN EDİNENLER.

Her yürekte bir umut getirdiniz bu topraklara, her birinizde ayrı bir yaşam hikayesi. Kimi topraktan geldi, kimi kerpiçten, kimi betondan. Hepsinin ardında tek umut vardı aslında geldiği topraktan bir parça olabilmek. O kadar farklı hikayelerin sonunda bir yol için birleşmesi ne kadar garip değil mi ? Geldiği gurbet topraklarında öne çıkanlar oldu, ya da öne çıktığını sananlar. Öncüler oldu ya da öncülük yaptığını sananlar. Yardım edenler oldu, yardım etttiğini sandığımızlar. Birilerinin sırtına binenler oldu ya da sırtına bindirenler. Maddi olarak zengin olanlar oldu ya da zengin olduğunu sananlar. Manevi olarak elini uzatıp zengin olanlar oldu, ya da bunu kullanarak zengin olanlar. Becerisini paylaşanlar oldu, ya da becerisini paylaşırmış gibi görünüp zengin olanlar. İsimler kullanıldı, ya da isimlerin arkasında saklananlar. Duygular adına sömürenler, ya da duyğuları sömürülenler. Sanatçılarımız oldu, ya da kendini sanatçı sananlar. Toplum için çalışanlar oldu, ya da toplumsal çalışmaları kendine kullananlar. Sevenler oldu, ya da sevdiğini sananlar. Sevdalar taşındı başka topraklara, ya da başka topraklardan taşınan taşıma sevdalar. Ayrılıklar oldu, ya da ayrıldığını sananlar. Yazarlar oldu, ya da yazdığını sananlar. Yeni gelişmelere ayak uyduranlar oldu, geldiği gibi kalanlar. Yaşamaktan vazgeçenler, ya da yaşamaktan vazgeçirenler . Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar oldu, ya da yarın ölecekmiş gibi yaşayanlar.

Mezar taşını yanında getiren kimse yoktu ama mezar taşı olanlar oldu.

Bu toprakları vatan edinenler, hiç birimiz mezar taşımızı yanımızda getirmedik ama bir dönüp bakın bakalım ne kadar çok mezar taşımız oldu. Neler yapmadık ki birbirimize... Birilerini çekemediği için ihbar edenler ya da ihbar ettiğini sanalar, yükseldiğini görünce ayağını kaydırmaya çalışanlar ya da ayağı kayanlar, dernekler kurup kendi yağını kavuranlar, kendisini dernek üyesi sananlar. Bildiği işe de, bilmediği işe de soyunanlar ve sonunda toplumun adını kullanarak biryerlere gelenler. Birkaç kelimeyi daha fazla bildiği için açılan kapıları kendine kullananlar ya da kallanılanlar. Üç kuruş için arkadaşlığını satanlar ya da arkadaş olduğunu sananlar. Çevrenin gözünün içine baka baka yalan söyleyip iş yapıyormuş gibi görünenler ya da iş yaptığını sananlar. Burnunun dibindeki yaşadığı yeri görmeden parmağını oynatmadan burdan ahkam kesip Türkiye’yi kurtaranlar. Gazetelerde boy gösterenler ya da boy gösterdiğini sananlar. Umutlarını cebine koyup 41 yılı devirenler ya da devirdiğini sananlar. Çocuk yetiştirdiğini sanıp çocuklarıyla iletişim kuramayanlar. Güzelim Türkçe’yi konuşuyormuş gibi yapanlar ya da konuştuğunu sananlar.

Hiç kimse kendi mezar taşını yanında getirmedi ama mezar taşını da yaptırmadı.

Ne gariptirki hemen hemen aynı amaç için bu topraklara göç ettirilmek zorunda kaldınız. Daha iyi, daha zengin bir yaşam. Peki bu kadar doğal bir istek için ne yaptınız ? Yaşamı sadece kendi etrafımızda sınırlayarak bakarsak sonuç bu günden farklı olmaz tabiki. Daha iyi bir yaşamdan kastımız iyi bir araba, iyi bir iş, bol para ise söylenecek söz kalmıyor. Bunun adı iyi bir yaşam değil kendimize iyi bir ölüm hazırlığıdır bence. Oysa iyi bir yaşam için bundan fazlası gerekmiyor mu? Gazeteleri açtığımızda ölüm, cinnet, savaş, açlık, işkence haberleri bittiğinde iyi bir yaşamı bulmuş olmuyor muyuz ? Peki biz ne yapıyoruz ?

Bankada şu kadar param var, yeni evi falanca semtten aldım, son model arabam nasıl...

Hiç kimse kendi mezar taşını yaptırmaz, oysaki mezar taşının üstünü yaşarken yazdırır.

 
Toplam blog
: 6
: 731
Kayıt tarihi
: 24.10.06
 
 

1965'de fazla sancılı olmayan bir süre sonrasında dünyaya gelmişim.(Annemin yalancısıyım) Hatırladığ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara