Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Güzel gibiydi Nisan'ın yirmi üçü...

Güzel gibiydi Nisan'ın yirmi üçü...
 

Kaynak:İnternet


Güzel şeyler yazmak istiyor insan bazen, keyifli… Şöyle kıyısından köşesinden esprili, bahar varken dışarıda aşktan falan söz etmek hoş olur mesela, ama neden gözümdeki bu yaşlar?

Oysa, biraz dışına çıkmak istiyorum, bardağın dolu tarafını görmek gerektiğini savunanlardanım ancak sarı bir yırtık çizme şerh düştü günüme!

Halbuki güzel bir gündü, Nisan’ın yirmi üçüydü, annem de bize ziyarete gelmişti, umutlarım yeşermiş, gücüm tazelenmişti, keyfine varacağımı düşünüyordum, gece saatlerinde son zamanlarda pek özlediğim şımarık kadın halime bürünür de dere tepe koşar coşarım, yetmez üstüne bir de oynarım!

Bayramı oynayarak kutlayan bir minik kızın ayağındaki sarı bir çizmenin yüreğimde yırtıklar açabileceğini nereden bilebilirdim?

Top yerine taşlarla oynayan çocuklar vardı Hakkari’de…

Paslarına dipçikle karşılık veren polis amcalar!

Dipçiklerin yüreğimdeki yırtığa değeceğini de bilemezdim!...

Güzel bir gün yaşıyorum zannetmiştim; oğlum da keyifliydi üstelik, bu gece ağlayacağımı inanın hiç sanmamıştım!

Hem de aşktan, bahardan, hoş şeylerden söz etmeyi pek özlemiştim…

Gözyaşlarım doldurabilir bu gece o yırtık sarı çizmeleri, yırtıklardan akanlar ulaşır Hakkari’ye, bir minik ırmak gibi üzerinden geçebilir dipçik yaralarının ve Kardelen’lerin annesinin pencere önündeki sardunyalarını sulayabilir…

Ağlayacak çok neden varken bardağın ille de dolu tarafını görmek için çırpınırken…

Hem de bardak şahsım adına bugün pek de doluyken…

İçim fazlasıyla acıyor, nasıl anlatsam, bilemiyorum! Bir kıza yeni bir ayakkabı alınır, bir erkek çocuğunun dipçik acıları ilaçlarla da geçiştirilir, problem bunlar değil!

Problem adımız gibi biliyoruz ki her birimiz, yüzlercesi, binlercesi var!

Milyonlar olsun isteniyor, üstelik!

Doğurun, doğurun!

Bir sarı çizme kaç yıl giyildiğinde yırtılır, mesela, sizce?

Kim bilir, ablanın mı, ağbinin mi eskisidir, bir anne ve baba hiç mi utanmaz sanırsınız bu durumdan ve dahi o çocukların utancını ölçebilen bir alet mevcut mudur, o utanç durumları aileye öfkeye dönüşür aslında öncelikle, kavramaya başladıkça aile aklanır, geçen yıllar içinde palazlanmış öfke gösterilen hedeflere boşaltılır!

Kaç kişi bu arada payını alır?

Bazı büyükler çocukların oyunlarına dadanır, bazı oyunlarda çocuklar ebe yapılır, ancak yine bazı çocuklar vardır ki babaları oyun oynarken bazı çocuklarla toplar ya da taşlar üzerlerine gelmesin diye uzak yerlerde cam fanuslar içinde korunur!

Sonra bir masal anlatılır, huysuzlananlar olduğunda, olmazsa bir tane daha…

Bazı kişiler o masallarda korkunç cadılardır ki o cadılar gerçekte onlar için ağlamaktadır…

Bazı masalların cadısıyım ben ey gençler ve çocuklar!

Bir kahramanın basit bir neferi aynı zamanda…

Güzel günler yaşanıp, güzel anılar anlatılacak bu vatanda, korkunç devlerin sonu hep iyilik karşısında bitmemiş miydi?

Haydi çocuklar şimdi okula!

Gülgün Karaoğlu
Nisan, 24/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..