- Kategori
- Kitap
H.Erroll Gelardın

SABETAYCI SELİM’İN ÖYKÜSÜ
H. ERROLL GELARDİN
DHARMA YAYINLARI-2006
224 Sayfa 9.95 YTL.
Geçmişe dön ve bana hikayeni anlat
İki tür insan yaşantısı vardır: birincisi, gerektiğinden fazla özenilen ve tıpkı bir mabede dönüştürülen evlerinde yaşayanlar . İkinci guruptakiler ise bütün ihtişamların uzağında sokak yaşayanları… Parkları, sokakları kartvizitlerine adres olarak ekleyip, buraları mesken tutarlar.
Her gün, işe giderken, eve dönerken mutlaka karşılaşırız sokakların sakinleri ile. Yanımıza yaklaşıp çorba parası yada bir tek sigara istediklerine pek çoğumuz tanık olmuşuzdur mutlaka Onları, içimiz acıyarak, ürpererek ve belki biraz da korkarak göz ucuyla yoklarız…Bir de takvimlerdeki soğuk karlı kış günleri ibreyi vurduğunda, belediye araçlarının toplayıp iyilik adına tıktığı spor salonlarında, tıpkı savaş sonrası görüntüleri izler gibi zapladığımız bütün kanallarda karşımıza çıkarlar dramın fon müziği eşliğinde …Oysa ki, hiç birisinin hikayesini bilmeyiz… Hatta isimlerini bile sormaya gerek duymaz muhabir düzenekleri … Gerçekte biz canlı hayat izleyicileri merak eder miyiz?..Bilinmez .Ama, yan komşumuzu bile tanımıyoruz bu yabancısı olduğumuz dünyada. Her gün alış veriş yaptığımız markette çalışan kasiyer kızı, girip çıktığımız binaların kapısında bekleyen güvenlik görevlisini ne kadar tanıyorsak, dağınıklığımız o derece uzaklaştırıyor bizi de kendimize. Sıradanlaşan şeyler, kişiler ne kadar ilgimizi çekiyor acaba?… Yanlarından geçip gittiğimiz, yanımızdan geçip gidenler adeta birer cisim yada robotlarmış gibi duygusuz saydığımız kişilerin gerçek hayat hikayesini bilmeyi bir kenara bırakın, kaçımız gülümseyip selam veriyoruzdur otobüs şoförüne, simitçiye, gazete bayiine… Bir günde kaç kişi hal hatır soruyordur sokakta yaşayan birilerine…
İşte böylesine anlamsızlaşan bir dünyada, teknoloji hızıyla önce etrafına ve sonra kendisine yabancılaşan, gerçekte büyük kent yalnızlarından birisi olan Baki, sokakta yaşayan Selim’e hikayesini sorma cesaretini gösterir.
Bir sabah Baki, parkta karşılaştığı yalnız adamın oturduğu banka özellikle gidip kuruluverir.
İzmir…Kültür Park…
Hikaye aralanmaya başladığında anlarız herkesin birbirinden ayrı yaşamlarını ve birbirlerine rağmen nasıl güç bela soluyabildikleri hayatların sırlarını. Selim, aldatılmış bir eş olarak iki yaşındaki oğlunu da terk ederek ortadan kaybolmuştur. Bu ihanet onu suskunluğa, yalnızlığa ve sokakları seçmiş bir düşküne dönüştürmüştür. Hali vakti yerindedir fakat, tekrar ortaya çıktığında o artık sokaklarda yaşayan, evsiz barksız bir adamdır.Aldatılmak, taşıyamayacağı kadar ağır bir yük ve içinde bir türlü iyileşmeyen bir yara açmıştır. Yirmi yıldır yüzünü görmediği eşinden ve oğlundan habersizdir. Bir bakıma Selim, başkası tarafından terk edilmesinin yanı sıra kendi kendisini de terk etmiştir. Çocuğunu arayıp sormadığı için kendi kendisini bu yalnızlığa ve sokaklara mahkum etmiştir. Kendisini cezalandırmaktadır. Unutmaya çalışmıştır geçen onca zamanın unutturabildiği kadarıyla fakat, şimdi aniden karşısına çıkıveren bir adam hikayesini anlatmasını istemekle yaralarını tekrar deşmektedir. Bazı nedenler bizim kendimizi sorgulamamız gerektiği sonucunu doğuruyor olsa da, Selim; yirmi yıl boyunca cebelleştiği iç sorgularında bir türlü sonuca varamamış, nedenler ve niçinler daima içini kemirmiştir.
Son yıllarda ülkemizde yeteri kadar tartışılan konularından birisi, Sabetay yada Sabetaycılar, 1936 İzmir doğumlu olan H. Erroll Gelardin’in bu ikinci kitabıyla bir kez daha karşımıza çıkmakta. Kimin gerçekte Sabetaycı olduğunun karmaşıklığı ile her gün birilerinin adı gazete sütunlarında açıklanıyor olsa da, arşivsiz tarih hala muallakta…Romanın kahramanı Selim’de Sabetaycıdır ve bu gerçeği söylemediği, milliyetçi görüşleri ağır basan eşinin öğrenmesi sonucunda aldatılmış ve terkedilmiştir. Sabetay Zvi’nin kurtarıcılığı Selim’in evliliğini kurtaramamıştır.
“İhtiyar Delikanlı” adlı filmin bir sahnesinde; “ölümünü ertele sana hikayemi anlatacağım, ” diye bir konuşma geçer, Baki ile Selim’in karşılaşması da biraz bu erteleme üzerine kurulu gibidir. Bir bakıma da , Dr. Bauer ve Nietszche’nin terapisini andırır.
Baki, kitapları iyi satan bir yazardır. Yeni yazacağı kitabı için konu arayışındadır. Sokakta yaşayan bu sıra dışı adamın hikayesini ele geçirebilmek için bir süreliğine evine davet eder. Dinlediği öyküye iyice kapılmakta ve bir yazar edasıyla iştahlanmaktadır. Aralarında gelişen sıkı dostluk ve her ikisinin de kendi iç sorgulamaları ve ilişkileri onları sürpriz gelişmelere sürüklemektedir.
İkisinin de aslında hiç yaşamadıkları koskoca yirmi yıl dikilmektedir karşılarında ve bir türlü kapanmayan eski defterler sırayla açılır, neyle karşılaşacaklarını bilmeden…
Sabetaycı Selim’in Öyküsü, İzmir doğumlu bir Yahudi olan Erroll Gelardin’in kansere yakalanmasıyla başlayan ve kanseri yendikten sonrada devam eden edebiyat yolculuğunda, Gölge Asker’den sonra kaleme aldığı ikinci kitabıdır.