Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Haber veriyorum...

Osman Gazi 1281 yılında Kayı Boyu'nun Beyi olduğunda, Bizanslılara saldırmaya ve Bursa Bölgesinde egemenliğini oluşturmaya başlamıştır. İlhanlıların Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ı sürgüne gönderip, Selçuklu tahtını boş bıraktıkları yıl olan 1291 yılı da Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yılı olduğu kabul edilir.

28 Ekim 1923 tarihi de Türkiye Cumhuriyeti’nin "Resmen" kuruluş tarihidir.

İkisinin arasındaki zamanı hesaplamak için basit bir matematik işlemi yaptığımızda, Osmanlı İmparatorluğunun 621 yıl fiilen varlığını sürdürdüğünü görürüz.

Amacım ukalaca "Tarih Öğretmenliği" yapmak değil. Sadece girizgâh olarak bir saptama yaptıktan sonra, konuya doğru yol almak…

Osman Gazi ile "Kuruluş"a başlayan Osmanlı İmparatorluğu, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelirken geçirdikleri evreleri şöyle bir baktığımızda göreceğimiz şudur.

Bu geliş, Orta Asya’dan bir "Göç"ün ötesinde bir şeydir.

Var olma isteğidir, direnişidir ve mücadelesidir.

Buradaki başarının temeli de "Sistem" oluşturmaktan geçmektedir. Bu sistem, o günler için "YAZILI" bir sistemi içermemekte, geleneklere, örf ve adetlerle oluşturulmaktadır.

O günlerden sonra 621 yıl hüküm süren Osmanlı imparatorluğu "Yasa" sistemine geçene kadar da böyle olmuştur.

19 Mayıs 1919 yılında ikici "Kuruluş" ve "Kurtuluş" mücadelesi başladığında da, yine aynı yoldan gidilmiş,

Gelenekler, örf ve adetler ön planda tutulmuş, amaç birliği, kader birliği yapılarak "Kuruluş" ve "Kurtuluş" mücadelesi kazanılmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren "Yazılı" kurallara, yani "Hukuk devleti" dönemine giren Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir zaman bu gün olduğu gibi, yasaları zorlamamış, yasaları kendi çıkarlarına göre değiştirmek için her şeyi mubah sayar davranış biçimi içine girmemiştir…

Demokrasiyi ve Cumhuriyet yönetiminin temel ilkelerini "Araç" olarak kullanmamıştır.

Bu gün "İktidar" koltuğunu terk etmemek için her türlü "Abes" uygulamaların yapıldığını gördükçe, ülkenin ve cumhuriyetin korunması için nasıl çaba sarf edilmesi gerektiğini düşünüyor ve işin garip tarafı da bunu nasıl başara bileceğimize kuşku ile bakıyorum.

Sadece ve sadece iktidarda kalabilme ve topluma kendisini "Mağdur ve Mazlum" gösterme uğruna, sistemin tümden değiştirilmesi demek olan Anayasa değişikliği teklifi ile ülkenin nereye götürülmek istendiğini düşünüyor ama cevabını da bulamıyorum.

AKP hükümetinin Cumartesi günü Erzurum’da düzenlediği programın aslı "Açılışları" yapmak olarak gösterilmektedir...

Ancak gördüğümüz şey –bunu kınamak için söylemiyorum- seçim propagandasını başlatılması idi.

Herkes çıktı konuştu, Recep Tayyip ERDOĞAN da çıktı konuştur…

Eğer bu seçim dönemindeki propagandalar böyle devam edecek ve biz de millet olarak söylenenlere "Gerçek" olarak bakacak ve ona göre "Oy" verecek isek…

Ben bu işten umudumu kestim…

Hele milletin "Sol"da birleşme isteğine Amasya’dan gelen "Hakkaniyet" talebinin ne anlama geldiğini anlayamadım…

Memleket gidiyor…

Ama nereye gidiyor, onu bilemiyorum…

Herkesin haberi olsun…

13 MAYIS 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..